Önce kendinizi düşünün.

Tüm sıkıntılarınızı.

Yapmak istediklerinizi.

Yapamadıklarınızı.

Hayaller kurun.

Projeler üretin teoride.

Sıkıntılarınızdan kurtulmanın hesabını yapın.

Hayallerinize dokunun ellerinizle...

Sonra ailenizi düşünün.

Dostlarınızı.

Komşularınızı.

Mahallenizi.

Köyünüzü düşünün.

Zonguldak'ı.

Hatta Türkiye'yi düşünün.

Eleştirdiklerinizi.

Sevdiklerinizi.

Olmasını istediklerinize bakın.

Neden olmadıklarını?

Nasıl olacağını?

Kısacası, dönüp hayatınıza bakın.

Kimsiniz?

Ne istiyorsunuz?

Biz hep yazıyoruz.

Şikayet ediyoruz.

Eleştiriyoruz.

Kendimizce çözümler üretiyoruz.

Kendimize bakıyoruz.

Her sabah ve her akşam aynaya bakıyoruz.

Bazen topu size atıyoruz.

Bazen başkalarına.

Ve dönüp dolaşıp aynı kısırdöngüden bahsediyoruz.

Dolap beygiri gibi omzumuzda gazeteciliğin kalemimize yüklediği toplumsal sorumluluk hamudu.

Bıkmadan, usanmadan yazıyoruz.

Bazen kırılarak.

Bazen de kırarak yazıyoruz.

Şimdi dönüp bakalım gündeme...

Nasıl düzelir bu işler?

Minik bir hikaye; okuyunuz ve düzelmenin yoluna bir de bu çerçeveden bakınız:

Adam, bir haftanın yorgunluğundan sonra Pazar sabahı kalktığında bütün haftanın yorgunluğunu çıkarmak için eline gazetesini aldı ve bütün gün miskinlik yapıp evde oturacağını düşündü. Tam bunları düşünürken oğlu koşarak geldi ve sinemaya ne zaman gideceklerini sordu.

Baba oğluna söz vermişti.

Bu hafta sonu sinemaya götürecekti ama hiç dışarıya çıkmak istemediğinden bir bahane uydurması gerekiyordu. Sonra gazetenin promosyon olarak dağıttığı dünya haritası ilişti gözüne.

Önce dünya haritasını küçük parçalara ayırdı ve oğluna "Eğer bu haritayı düzeltebilirsen seni sinemaya götüreceğim" dedi.

Sonra düşündü; "Oh be; kurtuldum. En iyi coğrafya profesörünü bile getirsen bu haritayı akşama kadar düzeltemez."

Aradan on dakika geçtikten sonra oğlu babasının yanına koşarak geldi ve "Baba haritayı düzelttim, artık sinemaya gidebiliriz" dedi.

Adam önce inanamadı ve görmek istedi.

Gördüğünde de hayretler içinde kaldı ve bunu nasıl yaptığını sordu.

Çocuk şöyle cevap verdi:

"Bana verdiğin haritanın arkasında bir insan vardı.

İnsanı düzelttiğim zaman dünya kendiliğinden düzeldi."

Ramazan

Adamın biri yolda bir çocuk görmüş. Adını sormuş. Çocuk tam adını söylicekken "Dur, dur" demiş adam. "Ben tahmin edeyim. Sen sadece baş harfini söyle." Çocuk "Y" demiş. Adam başlamış saymaya.

- Yunus.

- Hayır.

- Yakup.

- Hayır.

- Yusuf.

- Hayır.

...

Adam sinirlenmiş. Başlamış kız isimlerini saymaya.

- Yeliz.

- Hayır.

- Yeşim.

- Hayır.

...

En sonunda kızan adam.

-Ne ulan senin ismin! demiş.

Çocuk cevap vermiş:

- Yamazan.