Zonguldak´tan çıktım yola.


Devrek´ten aldım kola.


Kastamonu´da verdim mola.


Sinop´un ucuna değdik.


Samsun´un ortasından geçtik.


Sonunda Ordu´ya geldik.


Yollar dolu dizgin.


Kızılırmak terkedilmiş, üzgün.


Samsun´da santral var, halk gergin.



Latife bir yana.


Türkiye Gazeteciler Derneği´nin Ordu´da düzenlediği Yerel Medya Eğitim Semineri´ne katıldım.


Başka illerden gelenler de vardı.


Mardin.


Trabzon.


Giresun.


Samsun.


Amasya.


Vs.


Mesleki anlamda bilgilerimizi tazeledik.



Ordu´da gazeteciler bölük pörçük.


Herhangi bir ticarethane işletir gibi gazete çıkartanlar var.


Onlar habere değil; ilana, paraya bakıyorlar.


Gazetecilik yapanlar da onlara bakıyorlar.


Ordulu hemşerilerimiz seminere ilgi göstermediler.


Bize de öyle.


Allah´ın selamını misafirlerden esirgediler.


"Hoş geldin" diyen olmadı.


Biz de kimseye "Hoş bulduk" diyemedik.


Götürdüğümüz selamlar, elimizde kaldı.



Seminerde çok ilginç söylemlerde bulundular.


"On yıldır radyoculuk yapıyorum. Üç yıldır da yazılı gazete çıkarıyorum...."


Gülmekten midemize kramp girdi.


Onüç yıldır bu meslekteyim.


İlk defa yazılı gazete çıkartanı gördüm.


Bu sözler ufkumuzu açtı.


Seminer dönüşünde arkadaşlarımla birlikte Zonguldak´ta haftalık televizyon (!) kurmaya karar verdik.



Başka biri Feyza Hepçilingirler´e Cumhuriyet Gazetesi´nde yazdığı yazıyı okudu.


Hep birlikte dinledik.


"Çok güzel olmuş" dedi.


İlginç.


Feyza Hanım yazının kötü olması için çaba verdi.


Ne yazdığını da hatırlamıyordu.


Sağ olsunlar, çok büyük iyilik ettiler!



Balkonda tek başına sigara içen adamın yanına oturdum.


İnsanlık bizde kalsın.


Bari diyalog kuralım.


Yaka kartını okudum.


Giresunlu, Gazeteci.


Konu resmi ilanlardan açıldı.


Matbaacı kadroda imiş.


Dahası, kadroyu tamamlamak için eşini dostunu kadroya sokanlar varmış.


Ali Cinal çıkıştı.


- Olmaz. Yasa var. İlanı kesilir.


- Hepsi öyle.


- Hepsi kesilir.


Adam kaçtı.


Meğer Valilik Basın Müdürü imiş.


Denetimi o yapıyormuş.


İlahi Ali.


"Yasa var" deyip kaçırdın adamı.


İlk diyalog girişimim böylece başarısız oldu.



Aklıma geldikçe Ordu turundan manzaralar yazacağım.


Valinin, Belediye Başkanı´nın, siyasi partilerin, sivil toplum örgütlerinin ve gazetecilerin misafirperver olmadığı Ordu´da Rektör Prof. Dr. Haluk Kefelioğlu bize "Hoş geldiniz" dedi. Ama o, Ordulu değil.


Teşekkürler.


Sizi de bekliyoruz.



Gelelim Zonguldak´a...


830 kilometrelik Ordu yolunda beldeler, ilçeler gördüm.


Hepsi cıvıl cıvıl.


Dükkanlar kapanmış.


Akaryakıt istasyonları terkedilmiş.


Yollar virane.


Ama insanların olduğu her yerde sosyal hayat var.


Üzüldüm.


Zonguldaklı daha misafirperver.


İnsanlığımızla övünebiliriz.


Peki, insanlarımız nerede?