Atilla Öksüz, Cumartesi günkü köşesinde yine boşluğa haykırıyor!

Yıllardır benim haykırdığım gibi.


İşçi Müdürlüğü’nün, Kozlu´daki kilisenin yıkılmasına hayıflanıyor.

Korunması gerekenleri hatırlatıyor tek tek…


Her şeyden önemlisi, bu şehrin belediye başkanlığına aday olanların, bu konuda tek bir projeleri olmadığını söylüyor.

Atilla, çaban boşuna…


Hem de boşu boşuna…

Biz boşluğa haykırıyoruz.


Çünkü, bu kentte bunları duyacak adam yok.

Oysa, o kadar çok konu var ki…


Kulaklarını tıkayan -belki de kulakları yok- Vandallar; tarihi, doğayı yok etmeye devam ediyor.






Soruyorum size;

Bu kentin meydanı, bulvarı var mı?


Yeterince yeşil alanı, parkları var mı?

Çocuklar için oyun sahaları, spor alanları var mı?


Otoparklar yeterli mi?


Bırakın kent merkezini, büyük bir hızla betonlaştırılan mahallelerinde bu dediklerim var mı?






“Yok” diyorsanız yapılacak olan belli.


Kent merkezinde yukarıda sayılanlardan mevcut olanlar korunmalı.


Bu konuda yeni kazanımlar için çalışma yapılmalı.

Bu kadar basit, değil mi?




Peki, biz ne yapıyoruz?


Bırakın yenilerini kazanmayı, var olanı yok ediyoruz.


İşte size son örnek;


Geçen Perşembe günü Zonguldak Ticaret ve Sanayi Odası’na gittim.


Yazacağım yeni kitap için arşivlerine bakmak amacıyla…

Gördüm ki, TSO’nun bahçesinde bir sondaj makinesi çalışıyor.


İlgililere şaka yollu sordum:


“Ne o, su mu arıyorsunuz?”

Önce cevaplandırmak istemediler. Israr edince de, Valiliğin, TSO´nun bahçesine İl Özel İdare Müdürlüğü için bina yapacağını söylediler.

Benim aklım almadı.


“Yılın Ahisi” seçilmem nedeniyle tanıştığım Sayın Valimiz genç sayılır.

Yanılmıyorsam, Sayın Cumhurbaşkanımızın danışmanlığını da yapmış.


Yani, ufku ve bilgi birikimi olan biri…


Böyle bir yanlışa nasıl izin verir, anlamadım.




Nedenini irdeleyelim.


TSO binası yapılırken, bana göre epece yeşil alan yok edildi zaten.


Ama kentteki diğer kamu binalarına oranla oldukça boş bir alan bırakmışlar, otopark ayırmışlar.


Epeyce de ağaçlandırma yapmışlar. Yani başlangıçtaki zararı hafifletmişler.


Şimdi bu alana bir kamu binası oturtarak, ağaçları yok etmek, betonlaşmayı arttırmak, otopark alanını azaltmak pek akla uygun değil.


Bir başka zararı da, kentin zaten sıkışık olan trafiğini daha da kötü hale getirecek olmasıdır. Çünkü “yeni bir kamu binası” demek, “daha fazla araç ve kişinin gelmesi, daha çok park alanına ihtiyaç duyulması” demektir. “Gazipaşa Caddesi’nden daha çok araç geçmesi” demektir.

Yapılması gereken, Valiliğin ve Adliyenin bir an önce kent merkezinden taşınması düşünülmelidir.


Eski Valimiz Sayın Erdal Ata’nın da bu yönde düşünceleri vardı.


Ama biz aksini yapıyoruz.


Timur’un fili gibi ikinci Adliye binasının inşaatı sürüyor.


TSO´nun bahçesine yeni bir kamu binası kondurmayı düşünüyoruz.


Yer mi bulamadınız?


Köy Hizmetleri’nin mevcut alanı uygun... Yeni binayı da buraya yapın.






Öncelikle Sayın Valimizin konuyu bu yönleriyle incelemesini ve ilgilileri uyarmasını umuyor ve bekliyorum.


Sonra belediye başkan adaylarımızın bu konuda ne söyleyeceklerini merak ediyorum.

En sonra da bu kentin sahibi olmakla övünen Mimarlar Odası’nı, Şehir Plancıları’nı, Kent Konseyi’ni ve Zonguldak Belediyesi’ni görüşlerini açıklamaya çağırıyorum.




Biliyorum ki, yine hayal kırıklığına uğrayacağım.


Yine boşluğa haykırmış olacağım.


Görmeyen gözlere, tıkalı kulaklara anlatmaya çalışacağım.


Köyün üç-beş delisinden biri olmanın kaderi bu…


Çaresiz, bu kaderi yaşayacağım.






Bu tavanın tüm balıklarına esenlikler dilerim