Önceden şehir dışında olduğum zamanlar yazmazdım.

Pusula'da da böyle olması gerektiğini savunuyorum.

Ancak şimdilik 2-1 mağlup durumdayım.

Pusula yazarı, bir aksilik olmadığı müddetçe yazısını zamanında Yazı İşleri'ne teslim etmeli.

Yazılı olmayan kurallarımız böyle diyor.

Yazı gecikince grafikerler gecikiyor.

Sayfa bağlanıp redakte edilemiyor.

Ardında matbaacılar gecikiyor.

Sabah dağıtım aksıyor.

Okuyucu arıyor.

İlçelerdeki dağıtıcılar arıyor.

Bazen beş dakikalık bir gecikme sonucunda tüm bunlar oluyor.

Onlarca kişi etkileniyor.

Moral bozuluyor.

Telefon konuşmaları yapılıyor.

Milli servet israf ediliyor.

Bu konuda çok dikkatli olmaya çalışıyorum.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin Ordu'da düzenlediği 51. Yerel Medya Eğitim Semineri için Perşembe sabahı yola çıktık.

Yola çıkmadan yazımı yazdım.

Celil Uzun'un 'uzun' ettikleri.

Kavgalar.

Zonguldak'ın kaybettileri.

Özetle: "Zonguldak'ın siyasetçileri.

Yolumuz yok.

Suyumuz yok.

Ankara'ya gidecek sesimiz yok.

İl Başkanı o olmuş, şu olmuş ne değişecek?

Hiç.

Kısır çekişmelerden başka gündemleri olmayan...

İhale tırtıklamaktan başka düşüncesi olmayan...

Kafatasçılıktan başka argümanı olmayan....

vs...

Dilinin pergeli...

Yüzünün perdesi olmayan siyasetçilerle Zonguldak ancak bu kadar olur.

Adı...

Partisi...

Görevi...

Hiç biri önemli değil.

Olduğu yerde milletin derdiyle dertlenmeyince...

İktidar olsun.

Muhalefet olsun...

Söylenecek tek söz var.

Yazık.

Bütün dinler insan merkezli.

Bütün ilimler öyle.

Kısacası her şey insanların mutluluğu için.

Siyaset de öyle.

Zonguldak siyaseti, insani vasıflarını kaybetmişlere teslim edilmeyecek kadar önemlidir.

Sağda, solda, merkezde."

Yazdım.

"Yolda redakte eder bir yerden atarım" diye düşündüm.

Yanlış düşünmüşüm.

Sabah "öğlen olsun" dedim.

Öğlen oldu, yolda in cin top oynuyor.

İkindi oldu yol kenarında terkedilmiş akaryakıt istasyonları.

Bırakın interneti.

Tuvaletler bile kapalı.

ADSL yeni hizmet açmış.

Hızını artırmış.

Kime ne?

Halk yurdunu terk etmiş.

Murat Ağabey'i (Barutçu) aradım.

Bekledi.

Sonra cesaretim kaçtı.

Özlem Hanım'ı (Bıçak) aradım.

- Yazı atacak yer yok. Murat abi beklemesin.

- Tamam

Sonra tekrar aradım.

- Söyledin mi?

- Evet

- Kızdı mı?

- Yok

Acemiliğime denk geldi.

Yazıyı yazdım, atamadım.

İşte bunun için şehir dışındayken yazı yazılmasına karşıyım.

Tarih: 17 Mayıs 2009 Pazar

Saat: 1.40

Yer: Samsun Bafra. Derbent Barajı kenarı. Rüzgar biraz sert esiyor.

Üşüyorum.

Arkadaşlar içeride sohbet ediyorlar.

Bir yazı daha yazdım.

Barajın etrafını aydınlatan ışıkları görüyorum.

Kurbağalar bağırıyor.

Huzurluyum.

Zonguldak'ı da hiç özlemedim.

Şu an fark ettiğim olay şu:

Gazipaşa, Mithatpaşa, terminal, yol, havaalanı vs.

Zonguldak'ın sorunları.

Vekiller, bürokratlar, işadamları, siyasetçiler, gazeteciler Zonguldak'a sırt dönenler.

Bizim ömrümüzü yediler.

Ailelerimizi ihmal ettik.

Çocuklarımızı, eşimizi, dostumuzu unuttuk.

Yanlış.

Arada bir Zonguldak'a sırt dönmemiz lazım.

Tabii ki diğerleri gibi değil.

Kısacık bir an.

Emin olun daha faydalı olacağız.

Seminer ve Ordu izlenimleri ayrı konu, yazacağız.

Hoşçakalın.