Efendim, ne yapın yapın, şu Ramazan günlerinde tencere-tava çalmak için ortalığa dökülmeyin. Herkesin bildiği gibi Ramazan&[#]8217;da davul çalınır. Şimdilerde bir de tencere-tava çalma modası çıktı. Ne o öyle; çanguru, çunguru... Çalacaksanız usul-i kaidesince çalın bari!.. Çan-gi çang çang, çan-gi çang çang, çan-gi çang!.. Kutsal gecelerde neyse ne de, neredeyse yılın 365 gecesi, Müslüman vatandaşları kendi inanmaları doğrultusuna devşirmek isteyen muhteremler tarafından Ramazan günahları arasında da sayılmamıştır tencere-tava çalmak. Bence de bir mahzuru yoktur. Olaydı ol muhteremler tarafından şimdiye kadar seksen çeşit cezası olduğu çarşaf çarşaf yazılır, yer alırdı mümtaz ve tam bağımlı yazılı ve görsel medyamızda&[#]8230;

Düşünelim ki, evinizdesiniz&[#]8230; Hava kararmak üzere&[#]8230; Saati de gelmek üzere. Hemen mutfağa gittiniz, tencere-tavayı kaptınız. Balkonda yerinizi aldınız. Ayrıca yanınızda fotoğraf makinesi, kamera, cep telefonu gibi araçları da sıraladınız. Önce bir çang-çung ettiniz. Beklemeye başladınız. Sizi duyan &[#]8220;sazan komşunuz&[#]8221; da tencereyi-tavayı, kepçeyi-kazanı kapıp başladı müzik ziyafetine!..

İşte o anda hemen fotoğraf makinesi, kamera ile sazan komşunuzu tespit ile kayda aldınız. Oturup cumhuriyet savcılığına bir de dilekçe yazdınız. &[#]8220;İşte bu şahıs, her akşam gürültü yapmakta, çürük dişimi sızlatmakta, hasta anamı ağlatmakta, çevrede huzur bırakmamaktadır. Kendisinin terörist olduğundan, devlete-millete zeval verdiğinden yaman şüphe duymakta olduğumdan, zindanlara atılmasını, katıksız bırakılmasını&[#]8230;&[#]8221; falan da talep edebilirsiniz.

Kamera görüntülerini de eklediniz. Artık o şahsın kurtuluşu yoktur. Yarın akşam aynı numarayı öbür sazan komşunuza da çekebilirsiniz. Ah bilseniz şu mübarek Ramazan&[#]8217;da kimsenin etlisine-sütlüsüne karışmayan dürüst-doğru iyi bir Müslüman olarak ne hayırlı işler başardınız! Bu &[#]8220;vatandaşlık&[#]8221; görevinizi, büyüklerinizin dedikleri uyarınca üstün başarılarla tamamladığınız için ödül bile alabilirsiniz.

[*] [*] [*]

Yukarıda ne dedik: Çalacaksanız usul-i kaidesince çalın!.. &[#]8220;İyi de usulünü anladık da, kaidesi nasıl olacak&[#]8221; dediniz değil mi? Efendim şöyle: Çan-gi çang çang / Çan-gi çang çang / Çan-gi çang çang / Çan-gi çang... Diyeceksiniz ki: &[#]8220;Bu ne yahu?&[#]8221; Gerçekten de bu ne yahu?..

Eskiden &[#]8220;Mors Alfabesi&[#]8221; diye bir haberleşme sistemi vardı. Bu alfabe, görevli memurlara da özel olarak öğretilirdi. PTT&[#]8217;de de çok yaygın kullanılırdı. &[#]8220;Tık dı tık tık&[#]8221; diye sesler çıkan bu aygıtta şerit gibi uzuuun bi kağıtta bir kısa, bir uzun çizgilerden oluşan bir anlatım olurdu. Biz onu kısaca &[#]8220;telgraf&[#]8221; diye biliyoruz. Tren istasyonlarında da bu sistemler kullanılırdı. Bir kısa, bir uzun çizgiler, ince şerit gibi metrelerce uzayan bir kağıda yazılırdı. Bu on metrelerce uzayan kağıtlar, okunup, işi bitince gereksizleri atılırdı. Bu atılan ince uzun şerit gibi kağıtları biz çocuklar toplar, uçurtmalarımıza kuyruk yapardık.

Bir kısa, bir uzun çizgilerden oluşan bir haberleşme sistemi haa!. &[#]8220;Şimdi efenim olur a bu çapulcular böylece gizliden haberleşmiş mi oluyorlar aceba?&[#]8221; diye bir şüphe de beliriyor insanın içinde... Amma velakin &[#]8220;Gezi&[#]8221;deki çocuklar uçurtma uçurtmadıklarına göre, &[#]8220;böyle bir tehlike yok&[#]8221; demektir&[#]8230;

[*] [*] [*]

Ne ise efendim, biz gelelim bir uzun, bir kısa çizgilerden oluşan harflere, hecelere&[#]8230; Vay vay vaaay!.. Neydi o çangırama? Şuydu: Çan-gi çang çang / Çan-gi çang çang / Çan-gi çang çang / Çan-gi çang. Hımm!.. Çaktım köfteyi!.. Şimdi biz bu çanglamaları &[#]8220;bir uzun, bir kısa&[#]8221; diye ayıralım, bakalım altından ne çıkacak? Nasıldı? Şöyleydi: Uzun kısa, uzun uzun. En sonunda da uzun kısa, uzun var. Yani şöyle: -- . -- -- / -- . -- -- / -- . -- -- / -- . --/ Şimdi oku bakiyim. Okuyalımm: Fâ i lâ tün / Fâ i lâ tün / Fâ i lâ tün / Fâ i lün... Vay bee! Çıka çıka ne çıktı, gördünüz mü sayın seyirciler? Meğerim Aruz vezninin bir kalıbı imiş bu çang çing çonglar. Gördünüz mü şu yüce halkımızın marifetini?

Buna uygun bir de -ne biri, binlerce- Divan şiiri de vardır elbette. Hemen birini anımsayalım o zaman&[#]8230; Şair Nabi&[#]8217;nin çağın hükümranlarına ders verici, insanı kendi yaşamı önünde muhakeme yapmaya zorlayıcı, yüksek mevkilerde bulunanların bir gün sırtlarına çıkarak yükseldikleri insanların ahları karşısında gazaba uğrayacaklarını anlatan ünlü gazeli. Benim de çok sevdiğim, arada bir mırıldandığım bir gazeldir bu. Yönetenler, kendilerini çok yükseklerde görenler, yoksulların ahları üzerinde yükselenler, bürokratlar, dönem zenginleri bir bir okusunlar da, belki ders çıkarırlar şiirden, şu hayat denen maceradan&[#]8230;

[*] [*] [*]

1- Bağ-ı dehrin hem hazanın, hem bahârın görmüşüz

Biz neşâtın da gamın da rüzgârın görmüşüz.

(Biz bu dünya bahçesinin hem son baharını hem ilkbaharını görmüşüz, yaşamışı; biz sevincin çağını da gamın zamanını da görmüşüz, yaşamışız)

2- Çok da mağrûr olma kim meyhâneyi ikbâlde
Biz hezâran mest-i mağrûrun humarın görmüşüz

(İkbal meyhanesinde (yüksek mevkiler insanı sarhoş eden bir mevkiye benzetiliyor) fazla gururlanma; biz binlerce mağrur sarhoşun ayıldıktan sonra ki (perişan) halini de görmüşüz)

3- Top ah-ı inkisâra pây-dar olmaz yine
Kişver-i câhın nice sengin hisârın görmüşüz

(Biz yüksek mevkilerdeki ikbal ülkesinin nice taştan sağlam yapılmış kalesini görmüşüz; bunların hiçbiri inkisar ahlarının topu karşısında dayanıp ayakta kalamadı)

4- Bir hurûşiyle eder bin hâne-i ikbâl-i pest
Ehl-i derdin seyl-i eşk-i inkisârın görmüşüz

(Bir coşmasıyla binlerce ikbal evini yerle bir eder; biz dert sahiplerinin inkisar gözyaşlarının selini de görmüşüz)

5- Bir hadeng-i can-güdâz-ı âhdır sermayesi
Biz bu meydânın nice çâbük süvârın görmüşüz

(Biz bu meydanın nice mahir binicilerini görmüşüz ki, canları eriten bir ah okuna mal olmuştur(canları yananların bir ah okuyla yok olmuşlardır)(bir ah okuyla yere düşmüştür)
6- Bir gün eyler dest- beste pay-gahı cay-gah
Bi- aded mağrur-ı sadr-ı itibarın görmüşüz

(Biz başköşede itibarla oturup caka satanların nicesini görmüşüz ki, bir gün pabuçlukta el bağlayıp durmuşlardır (uşak durumuna düşmüşlerdir)

7- Kâse-i deryuzede tebdil olur câm-ı murâd
Biz bu bezmin Nabiya çok bâde-hârın görmüşüz

(Ey Nabi! Biz bu murad (istekler) meclisinin nice şarap içenlerini görmüşüz ki, murat içtikleri kadeh dilenci çanağına dönmüştür)