Sağlık Sigortası&8217;ndan yararlanmak için SGK´dan aktivasyon yaptırılması gerekiyor.


Aktivasyon yapılmayınca hastanelerdeki sistem sosyal güvenceyi görmüyor. O zaman sağlık hizmetini ücretli yapıyor.


SGK´ya gittim.


Kimlik numaramı sordu.


Otuz saniye geçmeden "tamam" dedi.


Mutlu oldum.


"Ne kadar kolay. Kimsenin ihmal etmemesi lazım. Acil bir durum olursa sıkıntı yaşanır" diye düşünmüştüm.


Aradan aylar geçti.


Bir telefon.


- Bağ-Kur´umuzu yatırdık. Borcumuz yok. Şu an acildeyiz. Aktivasyon yapılması gerekiyor.


- SGK´ya telefon edip bilgileriniz verin. Hemen yaparlar.


- Aradık yapmadılar. Birinin gitmesi gerekiyormuş. Bilgilerini aldım. Önce kimlik bigilerinden durumu kontrol ediyorlar. Borcu yok. Prim gün sayısı yetiyor. Ama aktivasyon olmuyor.


- Neden?


- Çünkü kişinin nüfus kayıt örneği lazım.


- Haydaaaa!


Tüm bilgilerini zaten sistemden görüyorsun.


- Kurallar böyle:


- İyi. Bu kurallar insanların yaşamlarını kolaylaştırmak için konulmadı mı?


- Bize verilen talimat böyle.


- Benden böyle bir şey istememiştiniz?


- Siz Bağ-Kur´lu musunuz?


- Yok. SSK´lıyım.


- Sizden onun için istememişler.


- Şimdi bu vatandaş hastanede. Acilde bizden telefon bekliyor. Gelip nüfus kayıt örneği alamaz ki. Onun nüfus kayıt örneğini de bize vermezler. Zaten bilgilerini gördünüz, bir tuşa basacaksınız.


- Olmaz talimat böyle.


Geldik, telefona sarıldık.


SGK İl Müdürü Muharrem Demirci´yi aradık.


- Muharrem Bey&8217;le görüşebilir miyiz?


- Toplantıda.


- Müdür yardımcılarıyla da görüşebiliriz?


- Onlar da toplantıda.


Durumu özetle anlattık.


- Bize kim yardımcı olabilir?


Odanın derinliklerinden bir ses geliyor.


- Evraksız olmaz.


Telefondaki bayan, aynı cümleyi tekrarlıyor.


- Ne olacak?


- Muharrem Bey, yarım saat sonra toplantıdan çıkar.


- Çok yardımcı oldunuz. İyi günler.


Tüm konuşmalar.


Kaybedilen zaman.


Gerilen sinirler boşa.


Hastanın çektiği sancı boşunaymış.


Bir iş bilmez memurun yapmadığını, işini bilen biri yaptı.





Konumuz İşçi Bayramı.


Yeni adıyla "Emek ve Dayanışma Günü"


Yıllardır savaş görüntüleri sergileyerek kutladığımız ikinci bayramımız. Nevruz´da bir de 1 Mayıs´ta coşuyoruz.


Bayramlaşma yok. Coşku yok, savaş var. Hep merak ediyorum;


Bir&8230;1 Mayıs&8217;ta polise taş, sopa, Molotof kokteyli atan işçiler kimin fabrikasında çalışıyor?


İki&8230; Emek ve Dayanışma Günü artık resmi tatil. O zaman neden özel sektördekiler tatil yapamıyor?


Üç&8230; İşçilere verilen izinden memurlar yararlanırken neden polis memurları için o gün olağanüstü hal ilan ediliyor.





Gelelim Zonguldak´a&8230;


Geçen yıl kutlanmayan 1 Mayıs&8217;ta bu kez alanlar boş değildi. Ancak alandakiler boştu.


Bir&8230; Türküler söylenmedi.


İki&8230; Halaylar çekilmedi.


Üç&8230; Her meslekten işçi, alanlara iş kıyafetleri ile inmedi.


Dört&8230; Sadece işçiye, emekçiye has sosyal etkinlikler yapılmadı.


Yinede girişim iyi. Umarız önümüzdeki yıllarda alanlar daha çok dolar. Daha fazla renklenir.


Tabii biber gazı, Molotof ateşi, duman ve kan rengiyle değil&8230;





Yukarıdaki olayın 1 Mayıs ile alakası ne?


Hem iş yapmıyorlar, hem de işçi bayramında tatil yapıyorlar.


Öneri; İşini layıkıyla yapmayan kamu çalışanlarına bu tür tatillerde izin verilmesin.



Temel hastanede...


Temel hastaneye gitmiş. Hastanenin bir köşesinde bir adam, hüngür hüngür ağlıyormuş. Temel sormuş, &8220;Niye ağlıyorsun uşağum?&8221; diye.


Adam: - Kan tahliline geldim, parmağımı kestiler.


Bu sefer Temel ağlamaya başlamış. Adam sormuş Temel´e "Niye ağlıyorsun?" diye;


Temel cevaplamış:


- Ben de idrar tahlili yaptırmaya geldim daa.