Türk Dil Kurumu´nun (TDK) sitesine girdim. Güncel Türkçe Sözlük (GTS) bölümüne yazdım:


"Soyak"


&8216;Ara&8217; tuşuna bastım.


"Soyak sözü bulunamadı"


Literatürde yok.


Mutlaka girmeli&8230;


Tomakin Dil Kurumu´nun (ToDK) Güncel Tomakince Sözlüğü´nü karıştırdım:


"Soyak"


"Zağarların, olmayan avın peşinde koşması&8230;"


Nasıl?


Fi tarihinde Akköy´lü; tarım, hayvancılık, ormancılık ve avcılıktan geçinirdi.


Önce hayvancılık bitti.


Avcılık.


Ormancılık.


Ve en son tarım bitti.


Artık köyde yaşlılardan başka kimse kalmadı.


Kalanlar da terk edilmiş kovboy kasabası görünümünde olan köyde eski günleri yad ediyorlar.


Sonra da birer birer ölüyorlar.


Avcılığın geçerli olduğu zamanlar. Tilki derisi, sansar derisi revaçta. Deri para ediyor, paranın değeri var.


Kimse boşa kürek sallamıyor.


Çobanlar akşama kadar büyükbaş-küçükbaş hayvanlarını otlatıyorlar.


Dağ, kır, bayır.


Her yer mera.


Yanlarında birkaç tane zağar, tüm köyde bir-iki tane çoban köpeği.


Zağar tabii orijinal değil.


Kırma. (Melez)


Gün bitip hayvanlar ahıra konduğunda çobanları şeytan gıdıklar. Yemekten sonra hemen ava çıkarlar.


Gece sansar (dağ kedisi), tilki kovalarlar.


Kimi zaman önlerine çakal çıkar. Kimi zaman ayı.


Ama şimdilerde köylere, hatta şehirlere kadar inen domuzlar o zamanlarda sadece kış mevsiminde görünürmüş.


Bilinen mevkilere gelince avcılar zağarları salar ve pusuya yatarlar.


Zağarlar, buldukları hayvanları kovalar. Ya bir ağaca çıkmaya, ya da bir mağaraya girmeye zorlarlar.


Sonrası avcının işi.


Av olsun, ya da olmasın.


Zağarlar her zaman ödüllendirilir.


Ertesi gün yine çobanlık.


İşte tam burada devreye giriyor ´soyak´.


Önceki geceden ödül alan zağar.


Gün ortasında belli bir yerde sanki av bulmuş gibi havlamaya başlar.





´Güncel Tomakince Sözlük´te ´soyak´ın açıklaması böyle.


Bedavadan geçinmenin yolunu aramaktır ´soyak´.


Çoban bölgeyi biliyor ve avcılıktan anlıyorsa.


Zağarın havlamasının boşa olduğunu anlar.


Kulak asmaz.


Bazen zağarlar çoğalır.


O zaman bu zağarlar, şebeke olduğu için artık avdan azledilir.


Bir kere ´soy-ak´a giden&8230;


Bir daha ava götürülmez.


Malum.


Zağarın bile dürüst ve sadık olanı makbuldür.


İyi çoban, kötü zağar beslemez.



Son soyakçı&8230;


´Sakar Keçi..´


Hikayesini 2 Şubat&8217;ta yazdım.


Okuyanlar hatırlar.


Bilmeyenler ´google´ye ´Sakar Keçi´ yazarlarsa yazıyı görebilirler.


Son "soyakçı" onun köpeğiydi.


Adı Çomar&8217;dı. Kırma idi, saf zağar değildi. Diğer köpekler gibi sadık değildi. Bizim köye de zaten başka yerden geldi.


İnsan gübresi de yerdi.


Dedem bir gün Sakar Keçi´nin önderliğindeki davarları kuşluk vakti Öteyüz Dağları´na götürür.


Sakar Keçi davarları bir yana çeker.


Çomar bir yandan av kovalar. Dedem davarları bir yana toplar. Sonra Çomar´ın havladığı bölgeye gider. Bakar ne av var, ne de avdan bir iz.


Tabi Çomar Dedem´i görür görmez kuyruk sallamaya başlar.


Ama iş işten çoktan geçmiştir.


Çomar´ın yaptığı soyakçılık ortaya çıkmıştır.


Çomar´a bir tekme, ardından bir taş.


Dedem onu bir daha ne davara ne de ava götürmedi. Ama besledi. Evin yanında havlayıp dururdu. Onu bilmeyenler de gerçekten evini koruyan bir köpek sanırdı. Öyle birkaç yıl evden ayrılmadı. Sonra bir gün kış için hazırlanan odun sterinin altına girmiş.


Odunlar da üzerine çökünce&8230;


Kafası sıkışıp öldü. Şanına yakışır bir şekilde onu gömdük.


Sonra ben şehre geldim.


Köyde gördüğüm son soyakçı böylece öldü.


Ya şehirdekiler&8230;


Yorum sizin.


Kim soyakçı, kim değil?...


Hikaye bizden, yorumlaması sizden.