Zonguldak´ta siyasetin sorumluluğunu taşıyan pek çok kimsenin ne yazık ki siyaseti ve yönetmeyi bilmediğini görüyoruz.


Kimi dönme olmayı, kimisi atıp tutmayı siyasetin iyi bir özelliği zannediyor.


Hele hele bir de içi boş tencere ile çok gürültü çıkaranlar var.


Onlar bir alem.


Olmayacak işe kalkıp konuşurlar.


Yapamayacakları işleri vaat edip konuşurlar. Ve sonunda çıkıp derler ki;


"Siyaset iddia işidir. Herkes siyaset yapamaz"


Bu konuda kabiliyetsiz sayısı hızla artıyor.


Bu durum yozlaşmayı tetikliyor.


Siyasetçinin yozlaşması basını da yozlaştırıyor.


Siyasetçinin yozlaşması ona destek verenleri de yozlaştırıyor.


Siyasetçinin yozlaşması onunla ticaret yapanları da yozlaştırıyor.


Siyasetin nasıl yapılması gerektiği konusunda ciddi bir boşluk var.


Siyaseti az buçuk bilenler, meydanı bodoslama siyaset yapanlara bıraktığı sürece yandık demektir.


Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Rektörü Sayın Bektaş Açıkgöz´den bu konuda bir talebim var.


Bu konuda Siyasetin A.B.C´sini öğretmenin bir yolunu bulabilir miyiz?


Çünkü bizimkiler işe düzenbazlıktan ve siyaseti ticarete alet etmekten başlıyor.


Siyaseti ticarete alet etmemek için direnenler de kimseyi inandıramıyor.


Mesela üç aylık, altı aylık kurslar düzenleyebilir miyiz.


Birinci aşama, ikinci aşama diye gidebiliriz. Katılımın da, yararının da çok fazla olacağını düşünüyorum.


Siyaset yapmak isteyen gönüllüler için iyi bir ön eğitim olur.



- Ergenekon fıtık etti! -


Gece saat 22:00 sularında telefon çaldı.


Arayan gazeteci büyüğümüz Ali Ayaroğlu idi. Ben; "Kesin Maden Mühendisleri Lokali´ne çağıracak" diyip bir bahane aramaya hazırlanırken ; "Ati bu defa kesin gidiyorum galiba" demesiyle şok oldum.


Ali Ağabey daha önce de "ben gidiyorum" dediğinde apar topar acil servisin yolunu tutmuş her defasında kendisini güle oynaya çıkarmıştık.


Telefon etmesinin ardından beş dakika içinde acildeydim. Durumu kötüydü.


Neyseki kalp falan değil.


Fıtığa teslim olmuş kıvranıyor.


´Ameliyathanede masa kuruldu bir büyük hazır´ dediysem de ikna olmadı.


Geceyi hastanede geçirdik.


Meğer Ergenekon´da son göz altılara çok üzülünce fıtık olmuş.



Örgütsüzlük!


Zonguldak´ta çok sayıda sivil toplum örgütü var.


Toplum çok.


Sivil de çok.


Ancak örgütlenme yok.


Mantık şu.


´Benim dediğim olursa olurum´


´Benim dediğimin olmadığı yerde olmam´


Mantık bu.


Bu, gölgesinden korkanların, kendine bile güvenmeyenlerin izlediği bir yol.


Hal böyle olunca sağlıklı yapılanma olmuyor.


Bu yüzden sallasan başkana değiyor.


Nitelik, nicelik, çaba yok.


İşine gelmeyen bir karar ve uygulamayla karşılaşan kolay yolu seçerek istifayı tercih ediyor.



Bakın örgütlere.


Odalara.


Derneklere.


Partilere.


Bu kafalar değişmedikçe kimse burnundan kıl aldırmayacak.


Tevazu göstermesini öğrenemeyenlerin bu millete hayrı olmayacak.


Onlar, bencillikleriyle ölüp öyle hesap verecekler.


Zonguldak bu kadar geri geri gidiyor ve isyan edenler kentine sahip çıkamıyorsa bunun tek nedeni bireysel çıkarların toplumsal çıkarlardan önde gelmesidir.


Çünkü bu toplumun büyük kesimi iki yüzlü.