Osmanlı döneminde Zonguldak, Bolu Mirlivası (Mir-i Liva) yani sancakbeyliği içinde idari bir yapı olarak karşımıza çıkar. Bolu, 16. asırdan itibaren şehzade sancakları denilen sancaklardandır. Osmanlının yükselme devrinde merkeze bağlı otuz eyaletin yirmi ikisi Asya kıtasındadır. Anadolu eyaletinde Bolu, bir sancak merkezidir. Osmanlı İmparatorluğu duraklama ve gerileme devirlerinde devlet otoritesi azaldığında bazı zorbalar bu otoriteyi soygun amaçlı olarak kullanmaya kalkabilmektedirler. Bu kişiler, zulümleri ve haksızlıklarıyla ayrı bir kişilik yapısında karşımıza çıkarlar. Bu kişiler Zonguldak&[#]8217;ın ormanlık bölgelerinde rahatlıkla gizlenebilirler. Sık ormanlar içinde saklanan pek çok eşkıya çetesi geçitleri tutarak zulümlerine devam etmişlerdir. Osmanlı ordusundaki bozulma devlet otoritesinin sarsılmasını da beraberinde getirmiştir.

Devlet otoritesinin zayıfladığı bir dönemde Kdz. Ereğli Ayan&[#]8217;ı Ali Molla fırsattan istifade harekete geçer. Ali Molla yeniçerilikten yetişmiş askerdir. Memleketi olan Ereğli&[#]8217;ye gelir. Kısa sürede kendini tanıtır. Ali Molla, zorba olduğundan halk ve eşraf içinde bir tehlike oluşturmaktadır. Bu konuda M.Zekai Konrapa&[#]8217;nın Bolu Tarihi adlı 1964&[#]8217;de Bolu Vilayeti Matbaasında basılan kitabının 352. sayfasında şu bilgiler yer almaktadır:

&[#]8220;Ali Molla&[#]8217;yı ortadan kaldıracak Ereğli&[#]8217;de mütegallibe (derebeyi, zorba takımı) yok değildi. Bu işi yapabilecek (Çubukçuoğlu Emin Ağa) gayet ihtiyatlı davranıyordu. Emin Ağa, elinden ayanlığını aldığı halde Ali Molla&[#]8217;ya karşı ses çıkaramıyordu. Ali Molla&[#]8217;nın ayanlığı Ereğli içn korkunç bir felaket oldu. Artık Bolu&[#]8217;da Hacı Ahmetoğlu İbrahim Ağa yok, Voyvoda Yümni İbrahim Bey acizdi. Ali Molla&[#]8217;nın adamları, Ereğli&[#]8217;den başka Devrek, Perşembe, Dirgine taraflarını da kasıp kavuruyorlardı.

Ali Molla bununla da kalmadı. Gökçesu&[#]8217;daki küçük Haliloğlu Halil Ağa ile de temasa geçti. İki derebey, birbirleriyle anlaştılar. Bolu sancağını aralarında taksime karar verdiler. Yapılan taksim mukavelesine göre Ali Molla, bütün kuvvetiyle Küçük Haliloğlu&[#]8217;na yardım edecek, Halil Ağa&[#]8217;da Gökçesu&[#]8217;dan kalkacak, Voyvodalık makamı olan Bolu&[#]8217;yu işgal altına alacaktı. Buna karşı sancağın deniz kesimi büsbütün Ali Molla&[#]8217;nın idaresine bırakılacaktı&[#]8221;. Bu taksim projesine göre Bolu sancağı ikiye ayrılıyor. Sahil parçası Ali Molla&[#]8217;da kalıyor. İç parçası da, merkezle birlikte Halil Ağa&[#]8217;ya verilmiş bulunuyordu. Projenin İstanbul tarafından tasdik ettirilmesi de pek kolaydı. Çünkü hükümet merkezi cebr-ü şiddet karşısında bu gibi emrivakileri kabul edegelmişti. Tuna bölgesinde bunun misalleri yok değildi.

19. asırda devletin içine düştüğü acziyet Bolu sancağındaki bu olaylarda açıkça karşımıza çıkmaktadır. Sancağın paylaşılması toplumun ileri gelenlerini telaşa düşürecektir ve gerekli önlemler alınacaktır. Ancak Ali Molla&[#]8217;nın yaptıkları çok daha dikkat çekicidir. Bolu Voyvoda&[#]8217;sı Yümni İbrahim Bey ile Ali Molla arasındaki ilişkiler gerçekten ilginçtir. Ali Molla&[#]8217;nın derebeyliği davranışlarında açıkça görülebilir.

&[#]8220;Ereğlili Ali Molla İbrahim Bey&[#]8217;in bir yıl süren voyvodalığı esnasında gizli maksadını ortaya dökmeye başladı. Sancağın evvelce Hacı Ahmetoğlu zamanına ait (Mekkari) bedellerinden yani hilekârlıklardan kendi ayanlığı içinde topladığı 36.000 küsur kuruşu hala teslim etmemiş, göndermesi için yapılan tebligatı da reddetmişti&[#]8221;. Görüldüğü gibi Ali Molla devletin topladığı vergilere bile el koyabilme gücünü kendisinde bulabilmekteydi. Bu durum derebeylerin meydanı boş bulup, bölgede halka zulmün nerelere varabileceğini göstermektedir. İstanbul hükümeti de durumun farkında olmakla beraber bu konuda yapabileceği bir şey yoktu.

Ali Molla&[#]8217;nın yaptıkları zulümler arasında; evleri basma, halkın eşyalarını yağmalama, kadınları ve kızları zorla nikâh etme, arazi satma gibi yöntemler de vardı. Ayrıca gelir temin etmek için araziden geçen sürülerden toprak bastı parası, sürünün bayırda gecelemesi için derbent parası, sürünün gideceği zaman geçit akçesi gibi paralar da alırlardı. Ali Molla halkı ezerek servet ve güç kazanan bir zorbadır. Üzerine asker gönderilip devleti aylarca uğraştıran, devlet dairelerinde memurların görev yapmalarını engelleyen kişilerdir. Ereğli&[#]8217;de Ali Molla ile Akçakoca&[#]8217;da Sarhoş Osman gibilerden merhamet beklemek ancak hayal olabilir.

Aynı kitabın 354. sayfasında Ali Molla ile ilgili şu bilgiler yer almaktadır: 1809-1812 yılları arasında Bolu Mutasarrıfı olan Hüsrev Paşa&[#]8217;nın savaşa katılmak üzere Bolu&[#]8217;dan ayrılmasını fırsat bilen Ali Molla, aşikâr bir şekilde ayaklandı. Bir gece kartal yuvası gibi tepede bulunan evinden kasabaya (Ereğli) indi. Müftünün evini bastı. Ereğli müftüsü, ev halkıyla birlikte müdafaadan başka kurtuluş yolu bulamadı. Kapılar kırıldı. Kadınların feryadı, çocukların acı acı bağrışmaları gece yarısı fena akisler yapıyordu. Bir iki saatlik uğraşmadan sonra zavallı müftü efendi bütün evladı ve ıyaliyle birlikte öldürüldü. Koca bir kasabanın müftüsü bile hayatını ve ailesini gaddar derebeyin zulmünden kurtaramamıştı. Ali Molla ile Küçük Haliloğlu bu hareketleri yüzünden &[#]8220;fermanlı asi&[#]8221; oldukları ilan edildi. Bunu üzerine Ali Molla, Küçük Haliloğlu&[#]8217;na kendi kuvvetlerinin önemli bir parçasını yardıma gönderir.

Halil Ağa, Bolu beylerinin saldırılarına dayanamaz ve yakalanıp kafası kesilir. O sırada Hüsrev Paşa&[#]8217;da bir miktar asker ve topla Bolu&[#]8217;ya geldi. Dirgene taraflarında İbrahim Paşa kuvvetiyle birleşti. Kitabın 356. sayfasında bu bilgilerden sonra şöyle devam etmektedir: Donanma Ereğli&[#]8217;yi muhasara etti. Tepe üzerindeki kaleyi dövmeye başladı. Hüsrev Paşa, süratle Ereğli üzerine yürüdü. Ereğli&[#]8217;yi karadan kuşattı.

Ali Molla karadan ve denizden yapılan tazyik karşısında on beş gün müdafaadan sonra bir gece zifiri karanlıktan faydalanarak bir kayıkla gemiler arasından kaçtı. Rusya kıyılarına can atarak hayatını kurtardı. Memleket de Bolu sancağını aralarında istedikleri gibi paylaşmış bulunan bu iki azılı zorbadan bu suretle kurtulmuş oldu.

Aynı kitabın 368. sayfasında &[#]8220;II. Mahmut Devri&[#]8217;nde zalim ve haksızlıklarıyla tarihe geçmiş bulunan ayan ve derebeylerin sülalesi daha sonra memleketin eşrafı sırasına girdi. Yurtlarına yaptıkları iyi hizmetleriyle ecdadının tarihi hataları temizlenmiş oldu.&[#]8221; ifadesi yer almaktadır. Bu ifade de kişilerin yaptıkları kötülüklerin sonraki nesilleri bağlamaması gerektiğini rahatlıkla görebiliriz.