Geçen haftaki &[#]8220;Kestane ve Palamut&[#]8221; başlıklı yazıma ilave etmeyi ihmal ettiğim bazı bildiklerim var. Palamudun küçüğüne &[#]8220;Çingene palamudu&[#]8221; derler. Çingene palamudunun görülmesiyle bütün balıkçıları heyecan kaplar. Ben, prensip olarak, ufak ve yavru balıkları yemek istemediğim için, Çingene palamudunu da ailece yemeyiz. Çingene palamudu büyüyünce, geçen yazımda anlattığım gibi, çeşit çeşit pişiririz.

Palamut, daha da büyüyünce, ona &[#]8220;zındandelen&[#]8221; deriz. Zındandelen, rahatlıkla üç kişiyi doyurur. Zındandelenin de büyüğüne, &[#]8220;torik&[#]8221; denir. Bir torik, beş-altı kişiyi tıka basa doyurur.

Bugünlerde, zındandelen ve torikten, çiğ olarak, dilimlenip, hiç kan kalmayana kadar yıkanıp, iyice süzülerek, kavanoza veya başka bir kaba, bol tuzla, kat kat döşenip, daha sonra yemek üzere, lakerda yapılabilinir. Çıkarınca, üzerine limon ve zeytinyağı gezdirilir.

[*] [*] [*] [*]

Geçen haftaki yazımdan sonra, Çatalağzı&[#]8217;nda ikamet eden, Çatalağzı Çevre Koruma Derneği (ÇAÇEV) Yönetim Kurulu üyesi ve doğa gönüllüsü olan, emekli öğretmen Sayın Remzi Demirci&[#]8217;nin, Zonguldak kestane ağaçları üzerine yazdığı ve TEMA Vakfı Yönetim Kurulu&[#]8217;na göndermek istediği bir yazıyı ben de okudum. Çok ilgimi çektiği için, buradan sizlerle paylaşıyorum. Belki, bu vesileyle, yetkili ve ilgili kurumların da ilgisini çeker.

[*] [*] [*] [*]

ZONGULDAK KESTANESİNİN YOK OLUŞU ÖNLENEBİLİR Mİ?

Doğa ile ilgili yüzlerce sorunlarımız vardır. Ben bu sorunlardan bir tanesini ele alıp gündeme getirmek istedim. Bu da &[#]8220;Zonguldak Kestanesi ağaçlarının yok oluşu önlenebilir mi?&[#]8221; sorusuna cevap aramaktır.

Burada bilinçli olarak &[#]8220;Zonguldak Kestanesi&[#]8221; diyorum. Çünkü bizim ilimizdeki kestanenin ayarında ve kalitesinde Türkiye&[#]8217;nin hiçbir yerinde kestane meyvesi yoktur. Bizim kestanemizin lezzet yönünden eşi yoktur.

Kestanenin en yoğun olduğu yerler Zonguldak&[#]8217;ın merkez ilçesine yakın olan yörelerdir. En yoğun olduğu yöre merkez ilçemizdir. Ereğli, Devrek ve Gökçebey ilçelerimizde de görülmektedir, ama merkez ilçeye göre daha azdır. Buradan kestane bitkisinin denize yakın ve rutubeti fazla olan yerleri sevdiğini anlıyoruz. Zonguldak&[#]8217;ın iklimi ve toprak türü kestanenin kalitesini oluşturmaktadır.

Kestanenin meyve olarak değeri çok fazladır. Ama bu yararın çok iyi anlatılmış olduğunu sanmıyorum. Bu konuda bilimsel araştırmaların ne seviyede olduğunu kestiremiyorum. Şeker oranı ne kadardır? Kalsiyum oranı ne kadardır? Bu konuların çok iyi araştırılmasının gerektiğine inanıyorum. Kalsiyum yönünden zengin olması, kemiklerimiz ve iskelet sistemimiz için çok önemlidir. Ayrıca dolaşım sistemine (kanımıza) yararı çoktur.

Kestanenin bal üretimi için de önemi çoktur. Zonguldak&[#]8217;ta üretilen bal, Rize&[#]8217;nin Anzer balından sonra kalite bakımından ikinci sıradadır. Balımıza bu kaliteyi veren kestane ağaçlarının çiçekleridir. Kestane ağaçları, Haziran ayında çiçek açar. Haziran ayında Zonguldak ormanlarında gezi yaparsanız, kestane çiçeklerinin muhteşem kokusuna hayran olursunuz. Bunlardan başka kestanenin kereste olarak da yararları saymakla bitmez.

Asıl konumuz; kestane ağaçlarının yok oluşu önlenebilir mi? Bu soruya cevap aranması çok fazla önemlidir. Ben bu konuda kendi görüşlerimi dile getirmek istiyorum. Birçoklarımızın bildiği gibi kestane ağaçlarında kanser hastalığı çok görülür. Bu hastalık, ağacın gövdesinde bozulmalar meydana getirir. Kısa sürede ağaçların en tepedeki dallarından başlayarak kurumasına ve ağacın genç yaşında ölmesine sebep olur. Dünya son yıllarda büyük kuraklıklar yaşıyor, bu da kanserli ağaçların çok kısa zamanda kurumasına ve ölmesine sebep oluyor. Aşırı kuraklıklarla kanser hastalığı birleşince, kestane ağaçlarının yok oluşu çok hızlanmıştır.

Kuşkusuz kestane bitkisinin daha sayısız yararları vardır. Ben bu konuyu fazla uzatmak istemiyorum. Ekonomik değeri de çok fazladır, bunun vurgulanması gerekir.

İşte bu yok oluşu önleyebilir miyiz? Veya bu yok oluşu yavaşlatabilir miyiz? Benim bu konuda düşündüğüm çözümler şunlardır:

1- İlk düşündüğüm çözüm, bu ağaçların tam mevsiminde budanması ve gençleştirilmesidir. Yaşlı ağaçların tam zamanında kesilmeleri gerekir. Bu ne kadar gecikirse, ağaçların yok oluşu da artmaktadır. Kanserli ve hasta gövdelerin kesilip temizlenmesi ağaçlara hayat kazandırmaktadır. Ama bu kesim ve budama tam zamanında ve çok bilinçli yapılmalıdır. Yaşlı ağaçların kesilmesi çok önemlidir. İşin sırrı budur. İşte kestane ormanının gençleşmesi ve sağlıklı olmasının anahtarı budur. Bu dediğim hiçbir şekilde bugün yapılmıyor. Orman Bakanlığımız bu konuda hiç bir şey yapmamaktadır. Halkımız ise, kestane ağacının hem yasak olduğu için, hem de bu ağaçlara saygısından dolayı kesmemektedir. Halkımız kestaneyi odun olarak tüketmez. Yani ne halkımız ne de devletimiz kesilmesi gereken yaşlı ağaçları kesmediği için yok oluş büyük bir hızla devam etmektedir.

&[#]8220;Kestane&[#]8221; sözcüğündeki ilk hecenin &[#]8220;kes&[#]8221; olmasının bir anlamı olabileceğini düşünüyorum. İyi ve zamanında yapılan bir kesim bu ağaçları gençleştirip coşturmaktadır.

Bu yargıya varmamın başka bir nedeni şudur. Bugün kestanelerin ne genci, ne de yaşlısı kesilmemektedir. Ama günümüzden 50-60 sene önceleri kestaneler çok fazla kesilmekte idi. Çünkü bütün evlerin ana maddesi kestane kerestesi idi. Ayrıca bütün köylerimizde, yörelerimizde bahçe çitleri kestane ağacından yapılırdı. Çünkü kestane ağacı çok dayanıklıdır. En geç çürüyen ağaçtır. Ama o dönemlerde kestanelerimiz çok daha bol idi. Bu gün hiç kesilmemesine rağmen o günlerle kıyaslanamayacak kadar azalmıştır. Yöremizde kestanelerin yerini yabani kavaklar ve ıhlamur ağaçları almaktadır. Yabani kavak ve ıhlamurun ekonomik değeri kestaneye göre çok çok azdır.

Bir kestane ağacı, kendi kaderi ile baş başa bırakılınca, yozlaşır, o kadar çok filiz verir ki, tabii bunları da besleyemez, güzelliğini ve gençliğini kaybeder, sonuç yok oluştur. İnsanların bu ağaçlarla ilgilenmesi onları yalnız bırakmaması gerekir. Kestaneler insanlara en muhtaç olan bitkilerden biridir. &[#]8220;İnsanlarla birlikte yaşamayı seven, en sosyal ağaçtır&[#]8221; diyebiliriz.

2- Çözüm için ikinci önerimde şudur: Kestaneler suyu ve rutubeti çok sever, küçük bir gözlem yaparak bunu anlayabiliriz. En gür kestane ormanları, genellikle dağların kuzeye bakan taraflarındadır. Bu da bize gösteriyor ki, bu ağaçlar suya ve rutubete çok muhtaçtırlar. Bu gerçeği göz önünde bulundurarak, uygun yerlerde aşılı kestaneler üretilebilir. Aşılı kestanelerin fidanları halkımıza dağıtılabilir. Halkımız ormanların yakınlarındaki kendi bahçelerinde dayanıklı ve aşılı meyve bahçeleri kurabilir. Bu konuda Orman ve İşleri Bakanlığı&[#]8217;nın girişimde bulunması ve fidan üretip halkımıza dağıtması çok yararlı olur. Zonguldak&[#]8217;ta başta merkez ilçe olmak üzere kestane yetiştiriciliğine mutlaka başlanmalıdır. Bizdeki fındık bahçeleri çok verimsizdir. Fındık yerine kestane üreticiliğine geçilmelidir. Dikkat edilmesi gereken şudur: Kestaneler daha fazla suya ve rutubete ihtiyaç duymaktadırlar.

Bizim yöremizde ısrarla iki meyveyi öneriyorum:

Bunlardan biri &[#]8220;kestane&[#]8221;, diğeri de &[#]8220;ceviz&[#]8221;dir. Çünkü Zonguldak iklimi bu bitkilere uygundur.

Bu yazıyı her gün yok oluşlarını gördüğüm, bu çok değerli bitkiyi kurtarma yolunda bir adım atmış olmak için kaleme aldım. TEMA Vakfı, &[#]8220;meşe&[#]8221; konusunda çok güzel ve saygı duyulacak işler yapıyor. Bu ilginin bir kısmını da &[#]8220;Zonguldak Kestanesi&[#]8221;ne göstermelerini diliyorum. Kendi kaderleri ile baş başa olan ve bizim el uzatmamızı bekleyen bu mucizevi bitkimize ilgi göstermenizi ve sahip çıkmanızı bekliyorum&[#]8230;

Daha sağlıklı, daha yeşil, daha şirin dünya özlemi ile yazıma son veriyorum.

[*] [*] [*] [*]

Bu yazılarımı okuma zahmetine katlanıp da, kulak arkası yapmayın. Hem palamudumuzu, hem kestanemizi değerlendirin. Şunu bilin ki, bu iki hazinemiz dünyanın birçok ülkesinde yok.

Duyduğum kadarıyla, Bartın Kumluca&[#]8217;da kestane şekeri üretimi yapılıyormuş. Yöremizde genellikle taze olarak, işlenmeden tüketilen kestanemizin değerlendirilmesi için, bu çok sevindirici bir girişim. İnşallah devamı gelir, ekonomiye de katkı olur.

Sağlıkta ve huzurda olmanızı dua ederim.