Bugün 3 Nisan.


Sabahın ilk ışıkları, ahşap evin aşağı-yukarı açılan küçük tek camlı penceresinden içeri girerek gözlerimi kamaştırdı.


´Bismillah´ deyip kalktım.


Saat yediye geliyor.


Ooo.. Amma da uyumuşum.


Süper dinlenmişim.


Bizim tembel horoz daha yeni ötmeye başladı.


Elimi yüzümü yıkamak için kapıdaki çeşmenin önüne gittim.


Böyle yapınca çok mutlu oluyorum.


Hem sabah kuşluk vakti kapıları açtığım için bugün daha bereketli geçecek.


Zağarlar uyanmışlar.


Ayaklarıma dolaştılar.


Oynamak istiyorlar.


Ahırdaki ineklerin ´günaydın´ diyen mırıldanmalarını duydum.


Elimi yüzümü yıkadıktan sonra evin hemen önündeki bahçeden bir-iki yeşil soğan.


Seradan domates, salatalık ve biber koparttım.


Tavukların folluklarında dün akşamdan kalma yumurtalar var.


Onları topladım.


Derken mutfağa girdim.


Nurhayat çoktan kalkmış.


Çay demlenmiş.


Kahvaltı masası hazır gibiydi.


Getirdiğim yumurtaların ikisini ocaktaki tavanın içerisinde eriyen terayağının üzerine bırakırverdi.


Domates ve salatalıkları incecik kıydı. Doğru masaya.


"Hava çok güzel. Kahvaltıyı dışarı çıkarayım mı?" dedim.


"Çıkar. İyi olur" dedi.


Hemen kahvaltılıkları bir siniye doldurdu.


Siniyi kaptığım gibi bahçedeki kamelyaya çıkarttım.


O peşimden çayı getirdi.


Biz kahvaltımızı yaparken güneş, Bacaklı Yayla´nın kuzey yamacına doğru ağır ağır ilerlemeye başladı.


Gün doğarken dev gibi gürgen ağaçlarının, sisli havalarda bulutların üzerine çıkan tepelerin gölgeleri minnacık kalıyordu.



[*] [*] [*]



1 Nisan yazısının ardından gelen telefonlar. Mailler.


Beni mutlu etti.


Emekli olunca gerçekten köyüme gideceğim.


Allah izin verirse tabii.


Mesleği de bırakacağım.


Ancak, yazmak sevdam.


Bir dostla konuşmak gibi.


Sohbet etmek gibi.


Dertleşmek gibi.


Hasret gidermek gibi.


Yazmadan duramam.


En çok askerdeyken zorlandım.


Yazmam gerekiyordu, yazamıyordum.


Sorunu mektup yazarak çözdüm.


Mesleği bıraktığım zaman da böyle bir sorunum olacak.


Onun için de çözümü buldum.


Günlük tutacağım.


Hatta o zamanki Pusula yönetimi izin verirse, anılarımı yazarım.



[*] [*] [*]



Bu arada hayalim, projem okurlarımdan destek gördü.


Daha şimdiden misafirlik için söz veren çok.


Bu durumda randevu sistemi&[#]8230;


Ya da daha çok misafir odası yapacağız.


Tarım konusuna gelince.


Bana göre Türkiye´de işsizliğin önüne geçilebilmesi için en kolay yol tarım.


Önceden yılda en az 10 harman döven bir Dede´nin arsalarında şimdi salyangozlar barınıyor.


Yiyeni Tarzan gibi bağırtan (aganigi naganigi), üreteni, satanı da ´anam anam´ diye ağlatan fındık tarlalarına artık meyve dikeceğiz.


Bu konuda okurların desteğini aldık.


Tarım Müdürlüğü yetkililerinden de teknik destek bekliyoruz.


Bizim toprakta ne yetişir?


Ne yetişmez?


Teknik olarak öğreneceğiz.


Sonra başlayacağız çalışmaya&[#]8230;



[*] [*] [*]



Son söz:


Bu gerçekten en büyük hayalim.


Ama sadece benim hayalim değil galiba.


Şehirlerde yıllardır zor şartlarda geçim savaşı verenlerin hayali.



Araban var derdin var


İki deli, yolda giderken bir direksiyon bulunca çok sevindiler.


O sevinçle "saatte 160´la" uzunca bir süre yol aldıktan sonra benzincinin önünde durdular.


"Arabayı süren": - Onbin liralık, dedi, süper olsun.


Benzinci ikisini de tepeden tırnağa süzdükten sonra:


- Gidin işinize be! diye bağırdı, sizin civatalarınız gevşek!.


İkincisi, "araba kullanana" döndü: - Gördün mü! Araba, masraf kapısı açtı bile!