29 Mart'tan önceki son yazı.

Biraz moral olsun.

Seçim yasaklarına takılmasın.

Muhabbet olsun...

Anlayana söz, anlamayana...

Şimdiden seçimler herkese hayırlı olsun...

[*][*][*]

Külyutmaz bir belediye başkan adayı ile yardımcısı seçim kampanyası sonrası 29 Mart sabahı oylarını atarlar. Bir deniz kıyısında güzel bir yemek yerler. Bir şişe de şarabı devirir ve kamp çadırında 30 Mart sabahı ile ilgili hayaller kurarak uykuya dalarlar. Gün akşam olur. Belediye Başkan adayı gece yarısına doğru uyanır ve yardımcısını dürtükler:

- Yukarıya bak ve bana ne gördüğünü söyle!

Yardımcı cevap verir:

- Milyonlarca yıldız görüyorum.

Başkan adayı sorar:

- Bu sana neyi gösteriyor?

Yardımcısı, uyku mahmurluğu ve yalakalık arası bir modda, liderinin güzel şeyler duymak isteyeceğini düşünerek cevap verir:

- Efendim gökyüzünde partimizin burcunun yüzlerce yıldızda parıldadığını görüyorum, pazartesi bizim onlarca meclis üyemiz olacak, der.

Lider, yardımcısını sabırla dinlemiştir ama artık dayanamaz:

- Ulan hıyar! Çadırımızı araklamışlar görmüyor musun?

[*][*][*]

"Her seçimde ödleri kopar"

Rize'nin sevimli belediye eski başkanı Ekrem Karadeniz'den milletvekillerinin ödü koparmış. Ekrem karadeniz'e sorarlar :

" Milletvekilleri sizden niye korkarlar."

" Her seçimde Ekrem ağabey aday olacak derler. Ben aday olursam bunlardan çok oy alırım. Ama istemem. Ankara'ya giderim, Ekrem ağabey aday olmak için geldi derler. Bakarlar ki aday değilim, Yüreklerine su serpilir. bu korku ikinci seçime kadar işe yarar.

[*][*][*]

Nerde eski seçimler?

Her seçimde olur

Elli seçimlerinde Konya'da duvarlara asılı afişleri okuyan köylü ile aday arasında şu konuşmalar geçer:

" Topraksıza toprak, toprağa tapu,ürüne fiat."

" Ne zaman olacak bunlar "

" Her seçimde, her seçimde

[*][*][*]

Sandıkta kalacaklara...

Bir otobüs dolusu politikacı seçim kampanyası için gittikleri Anadolu"dan dönüyorlarmış. Gece yarısı otobüsleri büyük bir köyün yanından geçerken derin bir şarampole yuvarlanır. Bütün gün slogan dinlemekten beyni ambale olan şoför uyumuştur.

Bir kaç köylü koşarak gelir ve gece kurda kuşa yem olmasınlar diye cesetleri gömmeye başlar sabaha karşı işleri bitmiştir. Sabah, Jandarma soruşturma için köye gelir.

Köylülere sorar:

- Otobüsteki bütün politikacıları gömdünüz demek. Hepsi de ölüydü, eminsin değil mi?

- Köylülerden biri cevap vermiş:

- Bazıları yaşadıklarını iddia ettiler ama politikacıları bilirsiniz. Nasıl yalan söylerler!

[*][*][*]

Uzaktan kumandalılara...

Kayseri'nin eskimez adaylarından ünlü biri, ölürken oğullarını yanına çağırır,

Şöyle der :

-Bakın evlatlarım artık ben gidiyorum. Size son sözüm şudur:

"Devlet çalgı, siz çengi... Hiç sürçmeyin, ayak uydurmaya bakın!"

[*][*][*]

Koltuğa yapışanlara

İstifa eden Bakana, bakanlık için kırk takla atan diğer vekiller sorar:

- Ne güzel gidiyordu, neden çekildin?

- Koltuğu ayaklarının altına alırsan yükseltir, başının üstünde tutarsan alçaltır.

Dinleyen vekiller yutkunarak:

- Anladık! Derler.

[*][*][*]

"Sözüm tutulmayacak mı ?"

Karısı adaya çıkışıyordu

" Bu evde hiç benim istediklerim olmayacak mı ? "

Aday yanıtladı :

" Olacak karıcığım, olacak da, hele şu seçimleri bir kazanayım. "

[*][*][*]

"Vatandaşlar kime güvensin ?"

Demirel Isparta'da konuşurken gazeteciler sorular soruyordu :

" Konuşan Türkiye mi istersiniz, Susan mı? "

" Konuşan."

" Vatandaşlar kime güvensin? "

" Allah'a..."

Başka soru gelmedi gazetecilerden.

[*][*][*]

"Sen anayasayı çiğnemişsin"

Halis öztürk, 1950'de Doğu'dan DP listesinde milletvekili olmuştu. Adı kimliğinde Halis Öztürk diye yazılıydı, ama herkes onu Halis Ağa diye çağırırdı. Halis Ağa dediniz mi Doğu da kuzeyden güneye değin, herkes tanırdı. Gençliğinde eşkiyalık ettiği, yol kestiği söylenirdi. Günahı söyleyenlerin boynuna. Halis Ağa 1950'den 1960'a değin on yıl hiç sektirmeden milletvekili olmuştu.

Derken 1960 Askeri harekatı onu milletvekili olarak bulmuş, yassıada'ya tıkmıştı. Halis Ağayı anayasayı tağyir, tebdil diye bilinen ünlü maddeden mahkemeye vermişlerdi. Yargıç soruyordu :

" Halis Öztürk' müsünüz ? "

" Evet efendim. "

" Söyle bakalım sen Anayasayı tebdil ve tağyir etmişsin ? "

" Neyi ne etmiştim ? "

" Anayasayı çiğnemişsin. "

" Vallahi çiğnemedim. "

" Çiğnemişsin. "

" Vallahi hakim bey , de ki İncil'i çiğnemişim, Tevrat'ı çiğnemişim ,Kuran'ı çiğnemişim, olabilir. Ama bu anayasa nedir, görmemişim, bilmemişim, tanımamışım.

[*][*][*]

"Sandalye yeter, birazda masa"

Seçim sonuçları belli oldukça genel merkeze telgraf çakıyorlar:

"Beş sandalye aldık"

"On sandalye daha aldık."

Seçim sonuçları belli oldukça sandalye sayısı da artıyor.

"Elli aldık, altmış aldık,yüz aldık."

Parti sekreteri sandalyenin milletvekili anlamına geldiğini bilmiyor, yanıt veriyor:

"Partiye bu kadar sandalye yeter, biraz da masa alın..."