Zonguldak ili sahillerinde yüz
yıl öncesinde seyahat eden biri bugün aynı seyahati yapsa çok şaşıracaktır.

İnsanoğlunun doğa ile ilişkisinde neler yaptığına bu seyahat çok iyi bir

gösterge olur. Bazı yerlerde deniz dolmuş, yollar geçmiş, dağlar yarılmıştır.

Seyyah denizden karaya doğru baktığında eskiden orman olan yerlerin günümüzde

binalarla yerleşim yerine dönüştürüldüğünü hemen fark eder. Bu farklılıklara en

iyi örneklerden biri Ilıksu köyünün koyudur. Ilıksu koyuna dökülen derenin adı

Sondere’dir. Bu dere, koyu iyice doldurmuştur.

Ilıksu köyünde Palamar Burnu
denilen bir mevkii vardır. Köylerdeki bazı yaşlılar Ilıksu’da yolcu indirip
bindiren teknelerin olduğunu gayet iyi hatırlarlar. Palamar Burnu ifadesi orada

gemilerin yolcu indirip bindirildiğini ifade eder. Çünkü palamar, Yunanca

urgan, ip, halat anlamına gelmektedir. Palamar babası, gemilerin palamarlarını

bağlamak için rıhtım kenarına çakılmış ağaç veya dökme demirden sağlam

kazıklara denir. Palamar Burnu’nda demek ki gemilerin yanaşmaları için palamar

babalarının olması gerekmektedir. Ayrıca buralarda rıhtımlarda gemileri

bağlamaya yarayan büyük demir halkalara da palamar halkası denmektedir. Palamar

Burnu’nda hem palamar babaları hem de palamar halkalarının olması gerekir. ncak

günümüzde bunların sadece adları kalmıştır. Sondere’nin taşıdığı alüvyonlar

koyu doldurmuş; ayrıca siyasi sebeplerle deniz ulaşımındaki gerileme Palamar

Burnu’nu işlemez hâle getirmiştir. Bu burna artık gemiler uğramaz olmuş, bazı

koşullarda halat yerine veya halatlarla birlikte gemi bağlamakta kullanılan

zincirler de yok olmuştur. Ancak Palamar Burnu her hâlükârda adını toplumsal

belleğe işleyerek tarihi bir ad olarak varlığını sürdürmektedir.

Sahilden bir kilometre kadar
içerde ise Ilıksu Ilıcası veya Kaplıcası denilen bir yer vardır. Elli sene

öncesine kadar orada bir hamam bulunduğu söylenmekte ve hamamın taş duvarı

kayaya yapışık olarak durmaktaydı.

2011 yılında artık bu taş
duvar da ortadan kalkmış durumdadır. Define arayıcıları veya tarih bilmez,
kendi kültürüne saygısız kişiler bu duvarı da ortadan kaldırmışlardır. Duvar

artık yerinde yoktur. Ilıca beton havuz içinde ölüme terk edilmiş gibi

durmaktadır. Ilıksu’nun doğal zenginliğini gösteren Ilıca, eskiden olduğu gibi

kendini ziyarete gelecek ziyaretçi ve turistleri bekler hâldedir.

Bir zamanlar Ilıksu Ilıcası
insanlara şifa dağıtırken günümüzde şifa dağıtması bir yana kendi kaderine terk
edilmiş durumdadır. Ilıca’ya hamam yapan nesiller artık gitmiş, onların

torunları bu hamamı insanlığa faydalı olacak şekilde değil, insanları oradan

uzaklaştırma yolunu seçmiş gibidir.

Yıllar önce bölge insanı cümbür cemaat Ilıksu’ya gelip ılıcada yıkanıp

dinlenirken son dönemde Ilıca rağbet edilen yer olmaktan çıkmış birkaç meraklı

dışında orada çıkan çürük yumurta kokulu suya ilgi gösteren yok gibidir.

Berrak, ılık ve yer altından fokur fokur kaynayarak hamama karışıp sonra dereye

akan bu suyun çevresi toprakla kuşatılarak insanların görüş alanı dışına

çıkarılmıştır. Ilıca suyunun dere ile karıştığı noktada yüzüp duran, suda

oynaşan balıkları da görmek mümkün değildir. Çevresi tertemiz ve yemyeşil olan

Ilıca suyu, kendisine turizme kazandıracak doğasever insanları ve hastalara

şifa olacağı günleri beklemektedir.

Adını doğal su kaynağından
alan Ilıksu köyünde ayrıca doğu tarafındaki dağlardan çıkan kaynak suyu bir
zamanlar oradaki su değirmenini de çevirirdi. Bu değirmenin yerinde şimdi küçük

bir alabalık tesisi bulunmaktadır. Oysa bu tesis çok daha büyük bir tesise

dönüştürülebilir. Böyle bir tesis turizmin gelişimine de canlılık katar.

Bölge insanının refah düzeyine
olumlu yönde katkı sağlayabilir. Meyve ve sebzesi, ormanı, doğal güzellikleri
bol olan Ilıksu köyünde dinlenme tesislerinin yokluğu bir garipliktir. Ilıksu

köyü doğal, tarihi turizm açısından zengin olduğu kadar güneş, kum, mineral

bakımından da zenginliğe sahiptir.

Bakımsızlığa terk edilen Ilıksu kaplıcasının tekrar insanlığın hizmetine sunularak tarihin

canlandırılması gerekmektedir. Ilıksu Ilıcası’nın kötü kaderinin değiştirilme

zamanıdır. Bülent Ecevit Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin yakınlarda oluşu Ilıksu

Ilıcası’nın bir hidroterapi merkezi olarak kullanılmasını da beraberinde

getirecektir. Zonguldak-Ereğli yolu üzerinde oluşu ve Kozlu beldesine yakınlığı

dikkate alındığında bu bölgenin Turizm yönünden bir uğrak noktası olacağı da

açıktır. Tarihöncesinden günümüze kadar insanların uğrak yeri ve şifa kaynağı

olan Ilıksu Ilıcası tekrar canlandırılarak kültür tarihimizdeki yerini alması

en büyük dileğimizdir.