Çocukluğumda Zonguldak Kozlu Saka Köyü&8217;nün bugün bir köy olan Dağköy&8217;ünde Tambaşı denilen mevkide yaşlı bir amca doğuya doğru bakarken karşı taraftaki Olucakyüzü tarafını gösterdi. &8220;Bana bak, evladım! Şu tarafı iyi görüyor musun? Bak, şu ormanlık tarafa!&8221; dedi. Sonra açıklamalarına devam etti. &8220;Bak, o koyu yeşil taraf var ya, oraya Karamançalı derler&8221;. Karamançalı&8217;yla ilgili olarak da şunları ilave etti. &8220;Gâvur dermiş ki, Karamançalı&8217;da kırk kulplu kazanım var.&8221; Çocuk aklımla kırk kulplu kazan tasavvur etmeye başladım. Kırk kulplu kazanı olan birinin çok zengin biri olacağını düşündüm. Aynı sözü pek çok yaşlıdan duydum. Hepsi de &8220;Karamançalı&8217;da kırk kulplu kazan varmış&8221; demişlerdi. Olucakyüzü mahallesi Akşeyh Köyü&8217;ne bağlı bir mahalledir. Karamançalı bölgesi süpürge çalısı denilen bitkilerle kaplı, makilik, çalılık ve kayalık bir bölgedir.


Kırk kulplu kazan tasavvuru aklımı hep meşgul etmişti. Kazan yemek pişirmeye, su kaynatmaya ve benzeri işlere yarayan büyük ve derin kaptır. Yeniçeri Ocağı&8217;nın isyanına &8220;kazan kaldırma&8221; denmektedir. Bunun da nedeni &8220;kutsallığı Hacı Bektaş Veli&8217;nin bu kazanla çorba pişirmiş olmasına ocaklıların itikat etmesinde&8221;dir. Bu kazan bulunduğu yerden kaldırılarak yerine bir kova su dökülse Yeniçeriler büyük karışıklıklar çıkarırdı. Burada Yeniçerilerin kutsal kazana saygıları söz konusudur. Hele kırk kulplu kazan itikadı dinsel olduğu kadar kozmogonik inançlarla da ilişkili bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Nihayet B.N Grakov&8217;un Selenge yayınlarından 2008 yılında basılmış İskitler adlı kitabının 49. sayfasında kazandan bahsedildiğini okuyunca internet üzerinden aynı efsanenin nerelerde olduğunu araştırdım. Prof. Dr. Fikret Türkmen, Er Töştük Destanındaki Stereotip Motiflerin Analizi adlı makalesinde kırk kulplu altın bir kazandan bahsetmektedir. www.gezikonya sitesinde Konya Gökyurt (Kilistra) ilçesi ile ilgili aşağıda yer alan kırk kulplu kazan efsanesiyle ilgili bilgiye ulaştım. Efsane şöyledir:


Kilistra´nın (Konya Gökyurt) yaklaşık dört kilometre batısında bulunan &8220;Alısumas&8221; dağı da birçok harabeyi bünyesinde barındıran ve keşfedilmeyi bekleyen bir hazinedir. Oldukça dik yamaçları olan bu dağın tepesinde bir şehir harabesi bulunmaktadır. Bu harabenin bu gün sadece giriş kapısı ayakta kalabilmiştir. Kara yoluyla ulaşım olmadığı için herhangi bir bilimsel araştırma yapılmamış olduğundan tarihi konusundaki bilgiler tahminlerden ibarettir. Bu harabenin etrafı bir surla çevrilidir. Duvarların kalınlığının 1 metreden fazla olması kale kapısı görünümündeki giriş kapısının 2, 5 metre genişliğe ve bir o kadar da yüksekliğe sahip olması burada yaşayan medeniyetin oldukça güçlü olduğu ve yine kendisi gibi güçlü bir düşmanla karşı karşıya olduğu tezini güçlendirmektedir. Harabede bulunan büyük ve gösterişli sütunlar, anlatılan &8220;Kırk Kulplu Kazan&8221; efsanesi, burada yaşayan halkın maddi zenginlik sahibi olduklarını da göstermektedir. Efsaneye göre şehir halkı, bir saldırı sonucu orayı terk etmek zorunda kalır. Terk ederken de bütün servetlerini içinde biriktirdikleri devasa bir kazanı gömerler. Kazanın içi altın doludur ve tam kırk tane kulpu vardır. Şehirlerini istila edenlerin altınlarını bulmalarını istemezler. Kazanı gömdükten sonra üzerine meşe ağacının meyvesi olan palamut (pelit) dökerler. Böylece içi altın dolu Kırk Kulplu Kazan´ın üzerinde ağaçlar biter. Artık kazan bir ormanın altındadır.


Karamançalı mevkiinde de kırk kulplu kazan efsanesi, Konya Gökyurt&8217;da anlatılan efsaneye benzemektedir. Kırk kulplu kazana sahip olan halk, içini altınlarla doldurduğuna göre zengin bir halktır. Grakov&8217;un Herodot&8217;tan aldığı bilgi ise şöyledir: Exampeia&8217;da İskit savaşçılarının, kralları Ariantes&8217;in İskitlerin sayısını öğrenmek istemesi üzerine getirdikleri kargı uçları (mızrak) eritilerek yapılan devasa boyutta bir kazanı bizzat gördüğünü anlatmakta ve burada İskitlerin çok büyük bir halk olmadıkları hükmüne varmaktadır. Herodot&8217;un Exampeia dediği yer Karadeniz&8217;in kuzeyindedir. Bu bölgede M.Ö. birinci binyılın ilk yüzyıllarıyla ikinci binyıl sonlarına kadar yadigârlar olarak İskit-Kimmer kültüründen ele geçirilen bronz kapkacaklar, tipik poyra tipli mızraklar, bir veya iki ağızlı kelt baltaları, baltanın üst kısmına yerleştirilen ve (r) harfini andıran kulplar, değişik şekilli nacaklar, iki ağızlı bıçaklar, düz saplı veya kabzalı hançerler, çengelli metal oraklar ve kulpları metal perçinli alttan basenli oval tencerelerden söz edilmektedir. İskitler Hunların atalarıdır. Bu bilgiler göz önüne alındığında Herodot&8217;un bahsettiği kazan efsanesi ortaya çıkmaktadır. Kralın emrini yerine getirmeyenlerin cezası ölümdür. İçi altın dolu kırk kulplu kazanın nerede olduğu henüz bilinmemektedir. Ancak İskitlerin altın işçiliği yaptıkları bilinmektedir. Örneğin Grakov&8217;un kitabının 139. sayfasında şu bilgi verilmektedir: İskitler altının değerini gayet iyi biliyorlardı ve bu yüzden büyük bir açgözlülükle biriktirdikleri altınların bir kısmını kendileri ile birlikte mezara götürüyorlardı.


Kırk kulplu kazanın Karamançalı&8217;ya nasıl ve ne zaman geldiği bilinmemekte; ancak Herodot&8217;un bu kazanı gördüğü aynı kitabın 209. sayfasında büyüklüğü hakkında bilgi verilmektedir: Herodot Halazonlarla çiftçi İskitlerin sınırındaki kutsal yerde bulunan ve üç yüz amforayı rahatça alabilecek büyüklükte devasa boyuttaki kutsal kazanı bizzat gördüğünü yazmaktadır. Yaşlı amcanın Karamançalı&8217;da kırk kulplu kazan olduğunu söylemesi, bu efsanenin geleneksel bellekteki yansıması ve hâlâ canlı olduğunun göstergesidir. İskitlerin Anadolu, İran, Suriye, Mısır ve hatta Mezapotamya&8217;ya kadar gittikleri bilinmektedir. Kırk kulplu kazan efsanesi İskit kültürünün Anadolu&8217;da Konya&8217;ya kadar uzandığını da göstermektedir. Kuzey Karadeniz&8217;den güney Karadeniz&8217;e kazanın nasıl geldiği de ayrı bir muammadır.


Kırk sözcüğü bazı gizli özellikler, sırlar taşıdığına inanılan bir sayıdır. Bu sayının kutlu ve uğurlu olduğu ve doğa varlıklarını temsil ettiğine inanılır. Kırk sayısı bir kozmogoni düşüncesini de içerir. Bu sayıyla ilgili inançlar hemen her kültürde vardır. Meydan Larousseau&8217;da &8220;Eski doğu ülkelerinde, Hintlilerde, Türklerde büyük önem taşıyan kırk sayısı sonradan İslam inançları içine girdi, değişik görüş ve yorumların karışımıyla yeni bir niteliğe büründü denmekte; Türk destan ve masallarında yaygın olarak kırk kız, kırk yiğit motifleri yanında kırk budak tabiri de Bektaşi tekkelerinde kırklar meydanında bulunan ve yalnız Muharrem ayının 10. ve Nevruz günleri yakılan kırk kollu şamdandan da&8221; söz edilmektedir. Bu bilgiler dikkate alındığında kırk kulplu kazan efsanesinin dinsel inançlarla beraber bir kozmogoni düşüncesini de yansıttığı söylenebilir. Herodot&8217;un gördüğünü söylediği 300 amforayı alacak kadar büyük olan kazanın kulplarının da çok olması gerekmektedir. Kırk sayısı aynı zamanda sonsuzluğu da ifade ettiği için bir büyüklük ve miktara da gönderme yapmaktadır.


Herodot&8217;un gördüğü bu kazanın nerede olduğu bilinmemekte, Akşeyh köyüne bağlı Olucakyüzünün Karamançalı bölgesinde olduğu inancı da bir ölçüde gerçekliğe gönderme yapar gibidir. Çünkü Karamançalının altından geçen derenin üst tarafında Eskiyaylacık denilen yerde bir kurgan olduğu gibi, Karamançalı&8217;nın tam üstünde bir kurgan kalıntısı da vardır. Bu efsane kırk kulplu kazan imgesiyle bir hayal gücünün de somutlaşmış örneği olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu efsane bölgedeki yerleşimin tarihöncesi yerleşimlere de gönderme yapması açısından önem taşımaktadır. Yaşlı amcanın Karamançalı&8217;da gâvurun kırk kulplu kazanından söz ederken &8220;Bir zamanlar ile şimdiki zaman arasındaki bir yerde ilişki kurmaya çalıştığı ve kültürel geleneği canlı tutmak istediği&8221; açıkça ortadadır. Düşüncemiz sadece mantıksal bağlamlar içinde ileri gidişlerle değil, hayal gücü bağlamlarıyla ileri geri giderek kendini ortaya koymaktadır. Hayal gücünde uçan at veya süpürgeli cadı misali efsanevi hâle getirilen örnekler kadar kırk kulplu kazan imgeleri de şimdimizi, geçmişle ilişkilendirmektedir. Kırk kulplu kazanı bulan geleceğini de garanti edecektir. Kırk kulplu kazan söyleminin stratejisi tıplı &8220;Dünya kırk kulplu kazan, bir kulpundan sen de tut, sen de kazan&8221; misali inandırıcı değil; ama ikna edici bir söylemdir. Bu söylem içinde söylemi mahkûm etme çabası da yoktur.