Şehre Ankara istikametinden giriyorsunuz&8230;


Sıkıntı&8230;


İkinci Makas&8217;ın olduğu yerdeki kavşak dillere destan.


Daha geriye doğru gitmiyorum.


Malum kavşağı, kazasız belasız geçtik.


Derken karşımıza tren köprüsü çıkıyor.


Orayı da geçtik.


Ver elini Gazipaşa.


Trafik aheste aheste.


Kadırga tarafı malum.





Döndüm kıbleye doğru.


Açtım ellerimi.


Yalvarıyorum Allah&8217;ıma.


Kurtarsın diye beni.





Mümkün olsa Gazipaşa´ya giren herkes bu şarkıyı dinleyecek.


Neyse dönelim Kozlu yoluna.


Çık şehirden çıkabilirsen.


Giriş de aynı.


Olaya tersten bakalım.


Kozlu´dan Zonguldak´a doğru yol alalım.


Gelirken yolun sol tarafına güzel güzel binalar yapılıyor.


Sağ tarafımız öksüz.


Şehrin girişine geldiğimizde durum yine tıkanıyor.


Lavuar alanı.


En büyük sıkıntı burası.


Şehri rahatlatacak bir alan, şehir için sıkıntı oldu.


Zamanında lavuarı buraya kurmuşlar.


Ekmeğini yemişler.


Ömrü bitmiş.


Sonra başlamışlar yıkmaya.


Burayı verelim Halil Posbıyık´a, Zonguldak´ı yaşanabilir bir kent yapsın.


Limanın kenarından bir yerden denize geçiş versin TTK.


Posbıyık, burayı bir yandan Kilimli´ye, diğer yandan Kozlu´ya kadar sahil yapsın.



Lavuar konusuna gelince.


Dava açılmış.


Bu dava ile şehrin önü tıkanmış.


Şimdi ne olacak?


Ortada üç kule.


Harabe birkaç duvar.


Adı; tarihi anıt.


Ne olacak orasını bilmem ama; bilinmesi gereken şu.


Dikilmiş kulenin davası olmaz.


Yada yıkılmış lavuarın davası olmaz.


Olursa da, sonucu böyle olur.



Kulaklara küpe öyküler&8230;


Yazı yazmak için okyanus sahillerine giden bir yazar, sabaha karşı kumsalda dans eder gibi hareketler yapan birini görür.


Biraz yaklaşınca bu kişinin, sahile vuran deniz yıldızlarını okyanusa atan genç bir adam olduğunu fark eder. Genç adama yaklaşır:


- Neden denizyıldızlarını okyanusa atıyorsun?


Genç adam yanıtlar;


- Birazdan güneş yükselip, sular çekilecek. Onları suya atmazsam ölecekler.


Yazar sorar;


- Kilometrelerce sahil, binlerce denizyıldızı var.


Ne fark eder ki?


Genç adam eğilir, yerden bir denizyıldızı daha alır, okyanusa fırlatır.


- Onun için fark etti ama...




Penceresi kirli olanlar, dışarıdaki manzaranın parlaklığını fark edemezler.


Tüm olumsuzluklara rağmen, ümitvar olunuz.


Umutsuzluğa kapılmak&8230;


Ah-vah etmek...


Üzüm üzüm üzülmek..


Bize göre değil&8230;


Her yazı bir umut&8230;


Bir çırpınış&8230;


Bir direniş...


Bir silkiniş olsun&8230;


Umut olsun.


At gözlüklerine sıçrayan çakıltaşı olsun&8230;



Hiçbir şey olmazsa&8230;


Kulaklara küpe olsun kısacık öyküler.


Bizim de farkımız bu olsun.



Esas akıl..


Bir akıl hastanesini ziyareti sırasında, adamın biri sorar:


- &8220;Bir insanın akıl hastanesine yatıp yatmayacağını nasıl belirliyorsunuz?&8221;


Doktor: - &8220;Bir küveti su ile dolduruyoruz. Sonra hastaya üç şey veriyoruz. Bir kaşık, bir fincan, ve bir kova. Sonra da kişiye küveti nasıl boşaltmayı tercih ettiğini soruyoruz. Siz ne yapardınız?&8221;


Adam:


- &8220;Ooo ! Anladım. Normal bir insan kovayı tercih eder. Çünkü kova kaşık ve fincandan büyük.&8221;


- &8220;Hayır&8221;, der doktor.


- &8220;Normal bir insan küvetin tıpasını çeker.&8221;