Yokluk açlık diz boyu.


Bakmayın az buçuk bir geliri olanların, sosyal güvencesi olanların ağlamalarına.


Bir de bu imkânlardan çok çok uzaklarda olanlar var.


Zenginlerin bile ağladığı bu memlekette uçurum büyüyor.


Biz gazeteciler olaylara genelde haber olarak bakarız.


Oysa insani tarafından da baktığımızda yaşanan dramları daha iyi görebiliyoruz.


Gazipaşa´dan pek çıkamıyoruz.


Ancak arka mahallelere gittiğimizde yaşanan dramları çok daha iyi görüyoruz.


Yaşlı ve sahipsiz insanlar var.


Kimsesiz ve bakıma muhtaç insanları hep göz ardı ediyoruz.


Bir kesim ticari imkânlarının gereği gecede 300-500´ü çerez niyetine eğlenceye harcayadursun, öte yandan bu parayla ev geçindirmeye çalışan binlerce kişi var.


Hiç abartmıyorum.


Belki on binlerce.


Başka yerden değil Zonguldak´tan bahsediyorum.


Bizden birileri.


Ama bizler yeterince göremiyoruz.


Ne zaman Gazipaşa Caddesi´nden çıkıyoruz, işte o zaman yaşanan fakirliğin büyüklüğünü daha net görebiliyoruz.


Dedeler emekli parasıyla hem ev geçindirip hem torun okutma peşinde.


Binlerce dede var böyle.


Babalar çaresiz.


Kapı kapı dolaşmak zorunda bırakılanların sayısı hızla artıyor.


Global sistem diyin, hükümet politikaları diyin.


Ne derseniz diyin.


Yılların birikmiş sıkıntıları bugünün insanlarının boğazına yapışmış durumda.


Nefes alabilmeyi bile şans sayan gariban sayısı artıyor.


İstanbul gibi, Ankara gibi sokaklarda yatan insanları görmüyorsanız sakın yanılmayın.


Gizli zenginlerimiz kadar gizli fakirlerimiz var.


Siyasetçilerin yardımlaşma politikaları için çok şey söylenebilir.


Sosyal devletin gerekliliği ile siyasi çıkarların örtüştüğü bir noktadayız.


Yani yardımlaşmanın artık oy kapmak için yapılmasına alıştık.


Garibanın işine geliyor.


Nasıl gelmesin?


Çünkü ancak bu sayede bir çok insanının evine ekmek-aş giriyor.


Bildiğimiz bir şey daha var.


Bir çok esnaf, hayır derneği gibi çalışıyor.


Yardım için gelenlerin sayısı her geçen gün artıyor.


Nereye kadar?


Durum iyi değil.


Kontrol edilebilir bir nüfusa inmediğimiz sürece durumu düzeltmek, insanları iş sahibi yapmak mümkün değil.


Bu durum sağlanıncaya kadar intihar başta olmak üzere gasp, hırsızlık, cinnetlerin artması kaçınılmaz.




Çocukluk günleri


Buğday tarlalarından


koşup geldi nefesim.


Küçük bir çocuktum.


Çok yaramazdım.


Sislerin çöktüğü yamaçların


ibinde tüttürürdüm


beyaz dumanları.


Susmadı kurda kaptırdığım


kuzuların sesleri.


Ne korkuttuğu


yılanların unuttum.


Ne kovaladığım kızların nefesini.


Kanayan dizlerimde duruyo


taş izleri.