Zonguldak Valiliği´nin kaçak ocaklarla ilgili toplantıları sürüyor.


Vali Erdal Ata, sorunu çözebilmek için önce daire müdürleriyle toplandı.


Sıra rödövansçılarla toplanmaya geldi.


Biz kaçak ocaklarla ilgili sorunun çözümü için rödövansçılarla görüşülmesi ve rödövansçıların sözleşmesine bir ´sorumluluk maddesi´ eklenmesi gerektiğini vurguluyorduk.


Şimdi iki adım daha ileriye gidiyoruz.


Birinci adım: Devlet, kaçak ocak işletenlerle de bir toplantı yapmalı.


Bu toplantı resmi olur, gayri resmi olur.


Orasını bilemem.


İkinci adım: Rödövansçıların telefonları dinlenmeye alınsa, kaçak ocakta göçük olduğunda kimin ne olduğu ortaya çıkar.


Savcılık orada, Emniyet orada.


Denemesi bedava.


İzin verilsin, telefonlar dinlensin, kaçak kömür ocaklarındaki ölümler sona ersin.


Sorumlular adalete teslim edilsin.


Zaten halkın büyük bölümü telefonlarının dinlenmesinden endişe ediyor.


Bari bu endişe bir işe yarasın.



Basındaki rekabet, neden bu kadar sert?


Başımıza gelen talihsiz olaydan sonra büromuza gelen-giden, telefon eden, mesaj çeken çok sayıda dostumuz oluyor.


Ziyaretimize gelen gazeteci dostlarımızdan birinin söylediklerinden anladığım şu:


"Basın camiasından gelen eleştirilere kulağını tıka. Onlar öyle davranmak zorunda. Çünkü senin başarın onların başarısızlığı oluyor. Bu nedenle rekabet de sert oluyor.


Ve bu rekabet gazetecilikle günlük, anlık oluyor. O yüzden sakın takma kafana."


Güzel bir tespit.


Ben nezarette yatarken, kimin ne yazacağını ne yazmayacağını biliyordum zaten.


Çünkü dostumu da düşmanımı da iyi tanıyorum.


TSO Basın Danışmanı Kemal Mert, "Düşmanını kendin yarat" demişti.


Öyle yaptım.


Huzur içinde uyuyorum.


Çünkü düşmanlarımızın kalibrelerini biliyorum.



Hüseyin&[#]8217;in Değişim&[#]8217;i&[#]8230;


Ereğli´de Değişim Medya´daki arkadaşımız Hüseyin Orhan, patronu Yüksel Balcı Ak Parti´den Aday yapılmayınca şöyle bir yazı kaleme almıştı:"İşimize döndük!


Yorucu bir dönemdi&[#]8230; Sadece şahsi çıkar için yapılan siyaseti görmekten utanç duydum&[#]8230; Siyasetin tepesinde olup da, &[#]8216;Siyaset şerefsiz, namussuz insanların işi, siz düzgün insanların ne işi var siyasette?&[#]8217; diyerek kendi kimliklerini ortaya koyanları gördükçe iğrendim!.. Alın teri ile kazandığımız parayı birilerine yedirmediğim için düşman olanları mı yazsam! Çevremde çoğalan sahte dostları mı? Yoksa &[#]8216;50 TL verirsen sizi en iyi şekilde tanıtırım&[#]8217; diyenleri mi?... Siyasetin tepesindeki insanın dediği gibi, &[#]8216;Siyaset namussuz ve şerefsiz insanların işi&[#]8217; olmayacak, olmamalı!


Şerefli ve namuslu insanlar bu siyasete girecek, girmeli ve sahip çıkmalı ki, o şerefsiz ve namussuzlar ayıklansın!"


Size Hüseyin Orhan´ın yazısının özetini sundum.


Şimdi Hüseyin´in patronu Ak Parti´nin Belediye Başkan Adayı oldu.


Hüseyin´in sözlerinin nereye gittiğini gördünüz mü? Ben Yüksel Balcı´nın yerinde olsaydım, Murat Sesli´den sonra Belediye Başkan Adaylığını asla kabul etmezdim.


Hele Hüseyin´in bu yorumundan sonra&[#]8230;