Önceki Zonguldak Valisi Sayın Yavuz Erkmen´in giderken söylediği çok önemli bir tespit vardı.


´Bu kentte samimiyet yok´


Galiba insanların en temel sorunu bu.


Bizim her zaman söylediğimiz bu olayı, Erkmen gibi dışarıdan gelen tüm bürokratlar giderken söylüyor.


Hani başında söyleseler belki daha faydalı olacak.


Bugün de aynı şeyleri söyleyebiliriz.


Hayatın tüm iyi ve kötü tarafları bizler için.


Bunu kabul ediyoruz.


Ancak yaşananlar her ne olursa olsun, insani değerlerin aşındırılmaması gerekir.


Toplumsal yozlaşma hızla devam ederken bireysel anlamda birşeyler yapabiliriz.


Samimi olmak iyidir de riskleri çok fazladır.


Samimi söylemler nedeniyle karşınızdakinin canını sıkabilirsiniz.


Bu samimiyet göstergesini anlamak da yaklaşımla alakalı.


Önyargısız olabildiğimiz sürece, karşımızdakinin samimiyetinden daha az endişe ederiz.


Bazen en son söylenecek sözü en başta söylemek insanları kırabiliyor.


Söylenenler her ne kadar doğru da olsa buna pek engel olamayabiliriz.


Sonra telafisi zor durumlara neden olabiliyor.


Çıkarlar üzerine kurulan diyaloglarda samimi görünerek kapılar açabilirsiniz.


Ancak bu durum her iki tarafı da tatmin etmez.


Samimi insanların sayısının artması gerekiyor.


Zonguldak bu bağlamda kronik bir çıkmazda.


İyi niyetinizin karşılığında iyi niyet beklersiniz.


Farklı düşünebilir, yanlış kararlar alabilirsiniz.


Ticari zekânız ile mantıksal yaklaşımlarınız çatışabilir.


Ancak yaşadıklarınız ve yaşattıklarınızda samimi olduğunuz sürece herkese faydanız olur.


Hepimiz zaman zaman hatalar yapıyoruz.


Ancak samimiyet insanların kendi eksikliklerini de görmesini sağlar.


Er ya da geç.


Zonguldak´ta aranılan en büyük duygu belki de bu.


Yıllardır kronikleşen samimiyetsizliğin ardında yatan temel etkenlerden biri de seçilmiş siyasilerin izledikleri yollar.


Şimdilerde adaylar kapı kapı dolaşıyor.


Bu karşılaşmalarda da samimiyetsizliklere tanık oluyoruz.


Adayın önünden başka, arkasından başka konuşanlar aslında en büyük kötülükleri kendilerine ediyorlar.


Dost kalabilmenin en bağlayıcı tarafı, sizin gibi düşünmeyenlerin samimi olduğuna inanmaktan geçiyor.


Zonguldak keşke bu sendromu aşabilse.


İşte o zaman daha dinamik, daha atılgan, daha sosyal, daha hızlı gelişen ve yaşanabilir bir kent olacak.



Zonguldak lobisi


Yaklaşık bir yıl önce derneklerin federasyon ve konfederasyon tartışmaları başladığında her kafadan bir ses çıkıyordu.


O dönem sade bir yönetici olduğum Karaelmas Gazeteciler Derneği, bir toplantı organize ederek Dernek ve Oda Temsilcilerini bir toplantıda yüzleştirdi.


Aslında çok güzel ve canlı toplantılardı.


Sanırım üçüncüsünde işin şekli biraz değişince ana şablon bozuldu.


Şimdilerde dostlarımız bu toplantıların devam etmesi için çaba harcıyor.


Mutlaka tartışılmalı.


Zonguldak´ın kalkınmasında, güçlenmesinde lobinin önemini çok vurguladım. Yine vurguluyorum.


Şu ziyan edilen kent adına yapılabilecek o kadar çok güzel şeyler var ki.


Yapılan iyi niyetli çalışmalara bile insanların şüpheyle bakması, kurtulamadığımız önyargıların bir dışavurumu.


Aslında bu tarz çalışmaları yapması gereken en önemli kurum Ankara´daki Zonguldaklılar Derneği´dir.


Onun da Başkanı Sayın Şerafettin Üstünkol´dur.


Yönetimin ve Sayın Üstünkol´un yapması gereken en önemli iş; bu konuda organize, ciddi ve samimi bir çalışma yapmaktır.


Bu çalışmayı hiçbir siyasinin himayesine girmeden yapmalıdırlar.


Yapamıyorlarsa o zaman iyi niyetli çabalarda güdük kalır.



Sayın Üstünkol´a söyledim.


Yine söylüyorum.


Yapılan emekleri yok sayamayız.


Ancak yeni bir yönetim ile Ankara´da dev bir ışık saçabilirsiniz.


O zaman da söyledim.


Yarın yine söyleyeceğim.