Gözaltına alındığım andan itibaren hakkımızda çıkan iddiaları dinledikçe gülüyoruz.


Aylardır hayalini kurduğumuz, konuştuğumuz, dostlarımızla paylaştığımız konular, yapılmış, yaşanmış gibi sızdırılıyor.


Meslektaşlarımızın gözünde küçük düşürülmeye çalışıyoruz.


Hesabımızda olmayan paralar.


Almayı planladığımız matbua makineleri.


Yöneticilerimizin altına çekmeyi planladığımız arabalar.


Hayallerimiz deşifre olduğu için üzgünüz.


Ama ekip olarak yepyeni hayaller kuruyoruz.


Sizleri şaşırtmaya devam edeceğiz.


Bizi izlemeye devam edin.



Gaza gelmeden&8230;


Bazı gazetelerde, başımıza gelen olayı neden irdelemediğimiz, sorgulamadığımız konusunda eleştiriler geliyor.


Hepsini dikkatle izliyoruz.


Gaza gelecek yaşı çoktan geçtik.


Benim, genel yayın yönetmenimizin ve sayfa editörümüzün gözaltına alınma haberi gazeteye girmemiş.


Arkadaşlara sordum bir kasıt yok.


Heyecan ve telaştan kaynaklanan bir sıkıntı.


Bu olayın sorgulamasını neden yapmadığımıza gelince.


Durun bakalım.


Önce anlayıp dinleyeceğiz.


&8216;Taş&8217;ın nereden geldiğini anlayacağız.


Tam kadro antrenmanlara yeniden başlayacağız.


Sonra maça çıkıp yeniden oynayacağız.


Elimizde ne arşiv var, ne telefon.


Yani malzememiz eksik.


Öyle iki yazıyla gaza gelecek halimiz de yok.


Kimse merak etmesin.


Pusula ekibi çok kısa bir süre içinde toparlanır.



Kısa bir hikaye&8230;


Günlerden bir gün, köylerden birinde, adamın birinin eşeği, kuyunun birine düşmüş. Niye düşer, nasıl düşer sormayın. Eşek bu. Düşmüş işte. Belki kör bir kuyuydu, ağzı tahtayla kapatılmıştı belki, üzerine de toprak dökülmüştü. Zamanla tahta çürümüş, zayıflamış, toprakta biten otları yemek isteyen eşeğin ağırlığını çekememiş ve güm.
Hayvancık saatlerce acı içinde kıvranmış, bağırmış kendi dilinde. Ayıptır
söylemesi, anırmış yani. Sesini duyan sahibi gelip bakmış ki vaziyet kötü. Zavallı eşeği kuyunun dibinde melul mahzun bakınıyor. Üstelik yaralanmış. Karşılaştığı bu durumda kendini eşeği kadar zavallı hisseden adamcağız köylüleri yardıma çağırmış. Ne yapsak, ne etsek, nasıl çıkarsak soruları havada kalmış. Sonunda karar verilmiş ki, kurtarmak için çalışmaya değmez. Ne çare, kuyuyu toprakla örtmek. Ellerine aldıkları küreklerle etraftan kuyunun içine toprak atmışlar. Zavallı hayvan, üzerine gelen toprakları, her seferinde silkinerek dibe dökmüş. Ayaklarının altına aldığı toprak sayesinde her an biraz daha yükselmiş ve sonunda yukarıya kadar çıkmış. Köylüler ağzı açık bakakalmış. Hayat, bazen bizim de üzerimize abanır. (Ne bazeni, çoğu zaman) Toz toprakla örtmeye çalışanlar çok olur. Bunlarla baş etmenin tek yolu, yakınıp sızlanmak değil, düşünüp silkinmek ve kurtulmak, aydınlığa adım atmaktır. Kör kuyuda olsak bile.