Ben öğrendim! Osman Hamdi Bey´in en meşhur, en değerli tablosunun ne anlattığını, neden o kadar tablosunun içinde en çok ona önem verildiğini; Emre Caner´in Osman Hamdi Bey´in hayatını anlatan kitabından okumuş bulunuyorum.


Kaplumbağa terbiyeciliği diye bir iş var mı, varsa bu işi kim niye yapar, nasıl yapar diye düşünmüşüzdür, değil mi? Bilindiği üzere Osman Hamdi Bey, Osmanlı´nın ilk müze müdürü, Arkeoloji Müzesi´nin ve Osmanlı´nın ilk güzel sanatlar akademisinin kurucusudur. Müzenin kuruluşunun muhteşem bir hikayesi var. Osman Hamdi, uzun yıllar Fransa´da eğitim görmüş bir geç adam; babasının avukat olsun diye gönderdiği Avrupa´dan sanat adamı olarak dönmüş, Maria diye bir gelinle hem de. Sonradan sadrazamlık da yapacak olan Paşa babası ise hiç ödün vermeden yine devlet işlerine vermiş oğlunu. İyi derecedeki Fransızcası ve bitiremese de aldığı hukuk eğitimi de dolayısıyla yıllarca İstanbul´da ve Osmanlı´nın Anadolu dışındaki topraklarında devlete hizmet vermiş Osman Hamdi.


Gönlünde ise hep sanat, biraz da arkeoloji varmış, kitaplar alır okur, kendince çalışırmış; ama Paşa babasının izninden çıkamamış. Fırsatları kollayarak padişahın da izniyle yurdışındaki büyük fuarlarda Osmanlı pavyonları (Büyük standlar) açmış, fuarlarda Türkiye´yi en iyi şekilde tanıtmak için uğraşmış, başarılı olmuş. Oralarda tanıştığı başka bir Maria için kendi Maria´sını boşamış, yeniden evlenmiş.


40´lı yaşlarına geldiğinde yabancıların Anadolu topraklarında yaptıkları kazılarda çıkan herşeyi apar topar kendi ülkelerine götürmesine daha fazla göz yumamamış, başka herkesi de bu duruma karşı çıkmak için ikna etmeye çalışmış. Kendisini ve çalışmalarını sonuna kadar maddi ve manevi desteklecek olan dönemin padişahı II. Abdülhamit´e bir kanunname hazırlayıp sunmuş, artık Osmanlının bu kazıları kendi yapması, çıkan buluntuları sahiplenmesi ve sergilemesi için izin koparmış. Başlangıçta hala çok yetersiz olan ve üç aşamada çıkan bu kanunu mükemmelleşmesi için yıllarca çalışmış, sabır göstermiş. Çokça eleştirilmiş, yabancı devletler ´Siz bu işi beceremezsiniz´ deyip protesto etmişler, padişahı etkileyip kararından vazgeçirmeye çalışmışlar, tutucu halk ilk müze olarak kullanılan Çinili Köşk´te sergilenen kral mezarlarını ve üzerindeki savaş resimlerini onaylamayıp tepki göstermiş. O sıralarda kurduğu yine bir ilk olan Güzel Sanatlar Akademisi´ndeki öğrenci tabloları, çalışmaları yakılmış, heykeller parçalanmış.


Yıllarca sabretmiş Osman Hamdi. Devlet adamlarına, halka, memurlara sanatı, önemini, arkeolojik buluntularımıza sahip çıkılması gerektiğini, müzecilik anlayışını anlatıp durmuş.


Yaşamının son yıllarında yaptığı Kaplumbağa Terbiyecisi´nin sırrı da buradan geliyor. Tablodaki sakallı adam, Osman Hamdi Bey´in kendisi. Boynunda ve elinde işi için kullandığı aletler var. Yerde ise kaplumbağalar. Çok yavaş hareket eden, öğrenmemek için direnen kaplumbağalar.. Terbiyeci, sabırla ve bir öğretmen edasıyla kaplumbağalara bakıyor, onları eğitmeye çalışıyor. İlişkiyi kurmuşsunuzdur. Kaplumbağaları yıllarca bilinçlendirmeye, çağdaşlaştırmaya çalıştığı insanların simgesi olarak çiziyor. Osman Hamdi Bey, tablosuyla kendi yaşamını özetliyor.