Fotoğraftaki yürüyüş yoluna ve çevresine iyice bakınız. Burası Kilimli´nin yeni yürüyüş yolu diyip başlayacaktım yazıya, pek de güzel inandırırdım herkesi. Ama değil. İtalya´nın batı sahilindeki Cinque Terre (5 köy) bölgesindeki yürüyüş yolundan çekilmiş bir kare.


Tıpkı Zonguldak sahilleri gibi bir doğası var. Girintili çıkıntılı koylar, kayalık ve yeşillik. Peşpeşe sıralanmış beş adet şipşirin köy var. Tipik italyan köyleri, rengarenk binalar, dar sokaklar, denize kadar inen duvarlar. Klimt tablosundan farkı yok. Vaktinde köylüler komşu köylere gidip gelebilmek için dar patikalar yapmışlar. Devlet de sonradan yeni yollar yapacağına sadece bir tren yolu eklemiş, yürüyüş patikalarını düzeltip daha güvenli hale getirerek turistik hale getirmiş. Şimdi turistten geçilmiyor, yine de eski tipik hali bozulmamış.


İlk köy ile son köy arasındaki toplam uzunluk 12km. Her parkurun uzunluğu ve zorluk derecesi farklı. En kolayı düz yürüyüş yolu, kolaycacık yürünebiliyor. En zoru ise inişli çıkışlı, doğal oluşmuş patikadan üzüm bağlarının, tarlaların arasından nefes nefese tepelere tırmanıyorsunuz. Manzara şahane. Bildiğimiz Zonguldak manzarası! Tek fark, üzüm bağları var, tipik İtalyan. Patikada birbiriyle karşılaşan yürüyüşçüler hangi memleketten olursa olsun ´Ciao!´ diyerek birbirlerine selam veriyorlar. Bir süre sonra inişe geçip köye varıyorsunuz. Koşarak deniz kenarına inip serin sulara dalıyorsunuz! Biraz dinlenip, muhteşem bir dilim pizza yedikten sonra diğer köye giden patikaya devam. Her köyün içinde sonraki patikanın başlangıcını gösteren küçük oklar var. Biraz da hazine avını andırıyor.


Derseniz ki vaktim yok, ya da ne işim var tepelerde, azıcık yürüyüş bana yeter, trene atlayıp istediğiniz köye gidip istediğiniz parkurda yürüyebiliyorsunuz. Birinci köye dönüş yine trenle, dediğim gibi araba yolu yok.


Yürüyüş yolunu kullanmak isteyen turistlere bir kart, bir de harita veriliyor, 15 euro civarındaydı sanırım. Köylülerin oluşturduğu doğal patikaların deniz kenarına yakın olanlarına odunlaran bir kaç korkuluk yapılıyor, bir de her kilometreye bir güvenlik görevlisi konuyor. Görevi hem yürüyüşçülerin kartlarını kontrol etmek, hem de birinin başına birşey gelirse yardıma koşmak. İşte bu kadar! Gördüğünüz gibi maliyet pek az, turist sayısı ise almış başını gidiyor.


Güzelim sahillerimizi bu şekilde değerlendirsek, bir turizm sahası yaratsak, belki bir bisiklet parkuru da eklenip işlev arttırsak.. O kadar çok Avrupalı maceracı var ki şaşarsınız, kendi şehirlerinden başlayıp Hindistan´a ya da İran´a bisikletle gidiyorlar. Nedendir bilmem ama hedef hep bu iki ülke. Bunun için de Karadeniz sahillerinden geçiyorlar. Daha önce bahsettiğim Couchsurfing organizasyonuyla bu akıllı delilerin bir sürüsüyle tanıştım, dönüp de gezilerinin belgesellerini yapıp sunum halinde izlettikleri toplantılara katıldım. Hatta yine böyle gezen Alman bir çifti anneme gönderdim, Zonguldak´ta iki gün ağırlayıp yedirip içirmiş - bisikletçiler meğer harcadıkları enerji gereği doymak bilmezlermiş, annem ne yedireceğini şaşmış!


Hüseyin Şeker´in dediğine göre Cumhuriyet´in 10. Yıldönümü projeleri kapsamında Deniz Kulübü´nden İnağzı´na doğru böyle bir yol yapılmak istenmiş, araba yolu. Önce patika açarak başlamışlar, biraz yapıp vazgeçmişler. Şu anda yer yer bir kaç patika kalmış. Kendisi daha detaylı anlatır köşesinde. Belki de bu proje biraz küçültülerek yeniden hayata geçirilebilir, yeni bir Cumhuriyet yıldönümünde