Zonguldak'ta yıllarca hastane yeri aradık, geldik, aynı yerine yaptık.
Olan, yıllarca eziyet çeken Zonguldaklıya oldu.
Kazanan; dolmuşçu, eczacı ve merkezin gayrimenkul ağaları oldu.
Bu lobi, merkezin genişlemesini istemiyor.
Gökgöl Tüneli'nin karşısında orman arazisi var.
"Hastane oraya olsun" dedik!
"O bölgede arazi toplandı, Ali Rıza Tığ, onların sözcülüğünü yapıyor" dediler.
Oysa, orman arazisini kimse toplayamaz.
Üstelik o çevrede toplanacak arazi yoktu.
"Merkez İlçe Lobisi" yaptı yapacağını, hastaneyi aynı yerine çaktı.
Şimdi stadyum tartışması yaşanıyor.
Bakacakkadı'ya olmasın, aynı yerine olsun!
Zonguldak, bu yüzden imar kirliliğinin en çok yaşandığı kentlerden biri oldu.
Kentsel dönüşümü bile, "binayı yıkıp yerine kat artırarak yenisini yapmak" olarak algılayan bir kentiz biz...
Oysa; bir bölgeyi, bir mahalleyi, bir sokağı, bir caddeyi dönüştürebilmeliydik.
Kat vereceksek, ortaya çıkacak alanı yeşil alan, otopark yapmalıydık.
Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi'ni, İncivez'e sıkıştıran kafanın çocuklarıyız biz...
Zonguldak'ı büyütmeyi değil, iki tünel arasına sıkıştırmayı düşünen bir zihniyetle yönetildik yıllarca...
Kim "açılalım" dese, vatan haini ilan edilecek.
İmkan varsa, valilik ve belediye binaları da bulundukları yerlerden kaldırılmalı...
Ama oralara yeni bina yapılmamalı...
Kente nefes aldırılmalı...
"Acılık'taki genelev kalksın" diye yıllarca mücadele ettik.
Genelev kalktı da ne oldu?
O bölgeye bir kentsel dönüşüm yapıldı mı?
Ben size söyleyeyim olacağı!
Bir süre sonra o evler "içinde çalışanların hatıraları" ya da "oraya gidenlerin anıları" bahane edilerek, koruma altına alınırsa, şaşırmayın!
Zonguldak Belediyesi, AK Parti'deyken, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum şehrin "altın anahtarı"nı taşırken, Acılık'a bir el daha atsa...
O bölge, komple kentsel dönüşüme alınsa...
Orası "genelev sokağı" olmaktan kurtulsa!

Olan Zonguldaklıya olur!
Adamın biri, "Benim işyerimi yaktılar" diye çıkmıştı ortaya...
Meğer işyeri onun değilmiş!
Yani hazine arazisi işgal edilmiş, üzerine işyeri yapılmış, para kazanılmış...
Türkiye'de para kazanmak bu kadar kolay işte...
Özellikle devlet üzerinden para kazanmak...
Siz, hazine yerini işgal edip bir süre sonra oranın sahibi gibi davranıyorsunuz.
Devletimiz o kadar iyi ki, "seçim-geçim" derken, sizi oranın sahibi yapıyor.
Alavere-dalavere yapanlar, devlet imkanından faydalanıp para kazanıyor.
Dürüst vatandaş, bu kişilerin devlete verdiği zararı onarmak için vergi veriyor.
Toplumda itibar görenler de, bu kaçak-göçek iş yapanlar...
Bu işin partisi yok...
Bu kişilerin partisi yok...
Güç kimdeyse, ondan yana olurlar.
İşine gelince, "Zonguldaklı", işine gelince "Trabzonlu", işine gelince "Karadenizli" olurlar!
Olan da Zonguldaklıya olur!

Döşeme işi...
Zonguldak'ta her gelen belediye başkanı, aynı yerleri asfaltlıyor, aynı yerlere parke kaplıyor.
Bu, sadece Zonguldak'ta da böyle değil.
İlçelerimizde de aynı.
Bir değiştirme hastalığı var.
Her gelen aynı yeri kazıyor, boruyu değişiyor, parkeyi döşüyor ya da asfaltı seriyor!
Belediyecilik işlerinden anladığına inandığım bir arkadaşa bu işlerin nedenini sordum.
"İstinat duvarlarını unutma" dedi!
O işte daha güzel para varmış!
Parke ve istinat duvarı işi, "en güzel para alınabilen" işlermiş!
Ben bir ilçe biliyorum. O ilçeye döşendiği iddia edilen parke faturaları ortaya çıksa, köyler de dahil her yerin parke olması lazım.
Belediye başkanlarının en sevdiği isimler "parkeci"lermiş!
Döşettir, döşettir, al parayı!
Bu parkeciler, döşeme işini bu yüzden seviyorlarmış!