Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 10 ülke büyükelçisinin, tutuklu Osman Kavala'nın serbest bırakılmasıyla ilgili açıklamalarına tepki göstermiş, "istenmeyen adam" ilan edilmesi talimatını verdiğini açıklamıştı.
Bu açıklama üzerine muhalefet öyle bir yaygara yaptı ki! Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı suçladılar. Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de bu durumun yeni sorunlara yol açabileceğini söyledi.
Bugün o ülkeler, teker teker geri adım attıklarını açıkladılar.
Diplomatların bulunduğu ülkelerin kanun ve nizamlarına riayet etmesini öngören "Diplomatik İlişkiler Hakkındaki Viyana Sözleşmesi"nin 41'inci maddesine riayet edildiğini açıkladılar.
Ne olacak şimdi?
"Kraldan çok kralcı" olan muhalefet ne yapacak?
Her fırsatta ülkemize saldıran dış güçler ile birlikte hareket eden iç güçler ne yapacak?
Ülkeyi yönetenleri ve muhalefet edenleri akl-ı selime davet ediyoruz.

Verilmiş sadakası varmış...
Zonguldak Tabip Odası Başkanı, Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Eksal Kargı, İstanbul'a yolculuk ederken, kendi aracıyla kaza yaptı. Lastiği patlayan araç, üç takla attı.
Eksal Hoca'nın sağlık durumunun iyi olduğu öğrenilince de makara başladı.
Bir arkadaşımız, Zonguldak'ta 25 kadına "Brezilya Poposu" yaptığını açıklayan Eksal Kargı'ya "nazar değdiğini" söyledi.
Diğer arkadaşımız, "25 kadının duasının Eksal Hoca'yı kurtardığını" söyledi.
Bir diğeri, "estetik yaptığı tüm kadınların duasının kurtardığını" söyledi.
Ben ise, "erkeklerin duasının hocayı kurtardığını" söyledim.
Şaka bir yana Eksal Hoca ölümden döndü.
Yönetenlerin ısrarla çirkinleştirdiği bu kentte güzellik adına çalışmalar yapan Eksal Kargı Hocamıza büyük geçmiş olsun.

Baldız sorunu çözüldü!
Bakıyorum da Diyanet İşleri Başkanlığı'nın "Baldızla ilişki nikahı düşürür mü?" sorusuna verdiği yanıt milleti bir rahatlattı.
Yani millet işin "zina" ve "günah" boyutunda değil, "nikahın düşüp-düşmeyeceğini" dert ediyormuş!
Nikahları düşmüyor ya!
Derin bir nefes aldılar!
Zonguldak'ta böyle baldızlar var mı?
Var!
Baldızlarıyla beraber olan isimler var mı?
Var!
Bir sorun var mı?
Yok!
Gül gibi geçinip gidiyorlar!
Bize ve Diyanet'e ne oluyorsa...

Kıssadan Hisse: İpin hesabı!
Zenginin biri, ölmeden önce şöyle bir duyuru yapmış:
"Ben öldüğümde, kim benimle mezarda bir gece kalmaya razı olursa, malımın yarısı onundur."
Bunu duyan bir hamal, "Şu elimdeki ipten başka kaybedecek neyim var ki...." diye düşünmüş ve teklifi kabul etmiş.
Bir süre sonra da zengin adam vefat etmiş. Hamala, "Hadi bakalım" demişler.
O da yanından ayırmadığı ipiyle beraber zengin adamla birlikte kabre konmuş ve üzerleri örtülmüş. Gece olduğunda, sorgu melekleri gelmiş ve bir de bakmışlar ki; biri ölü, biri diri, iki kişi...
"Ölü nasıl olsa burada, garanti, biz şu diriden başlayalım..." demişler ve hamala sormaya başlamışlar...
"O ipi nerden aldın, onunla ne kazandın, kazandığını nerelere harcadın..." sabaha kadar hamalı doğduğuna pişman etmişler. Sabah olduğunda mezar açılmış ve herkes hamalı tebrik etmeye başlamış:
"Helal olsun, başardın. Artık zenginsin, malın yarısı senin..."
Hamal, "Aman, ben almayım... Bir ipin hesabını verene kadar akla karayı seçtim." demiş.

Günün Fıkrası: Tavaya yapıştım!
Bir gün bir bilim adamı, yılbaşı nedeniyle hastaneleri gezip akıllanan delileri salmaya karar vermiş. Bir sürü hastaneyi gezmiş fakat hiç akıllandığına kanaat getirilen deliye rastlamamış. En sonunda bir hastaneye gitmiş, birde bakmış ki bütün deliler zıplıyor.
Hemen onlarla ilgilenen doktorlara sormuş:
"Bunlar neden böyle zıplıyorlar?"
Doktor, "Bunlar kendilerini mısır patlağı zannediyorlar" demiş.
Bir de bakmışlar ki, bir tanesi zıplamadan yatağın üzerinde sabit bir şekilde duruyormuş. Akıllandığını sanarak hemen ona yaklaşıp sormuşlar:
"Sen neden zıplamıyorsun?"
Deli:
"Ben tavaya yapıştım..."