Uzun süredir ziyaret edemediğim bir büyüğüme sohbete gittim.
"Hoş geldin" faslının ardından, "Zonguldak, siz gazetecilerin anlattığı kadar kötü bir yer değil" dedi.
"Ama" diyecektim, "Dur, dinle..." dedi ve devam etti:
"Zonguldak, Türkiye'nin en güzel vilayetlerinden biri. İnsanı güzel... Doğası güzel... Halkın yarısından fazlası devletten maaş alıyor. Yani aktif sigortalı olanlar ile emekli maaşı alanlar nüfusun yarısından fazla. En yüksek oran, Ankara'dadır. Yüzde 65'leri bulur. Ama Zonguldak, yüzde 50'nin üstündedir. Ben Zonguldak'ın geleceğini sizin kadar karanlık görmüyorum. Aksine iyi görüyorum. Biraz gayret edilirse, daha iyi olur."
Ofise geldim, bir çırpıda verilere ulaştım... Zonguldak'ta toplam 141 bin 650 aktif sigortalı var. Nüfusa oranı yüzde 24...
Zonguldak'ta 162 bin 793 emekli bulunuyor. Nüfusa oranı yüzde 27,5...
Zonguldak'ın nüfusu, 591 bin 204... Halkın yüzde 51,5'i maaş alıyor.
Bu rakamın içinde; dul ve yetimler, özürlüler ile sigortasız çalışanlar yok.
Onları da sayarsak, rakam yüzde 55'e yükselir.
Türkiye'de halkının yüzde 50'sinin maaş aldığı çok vilayet yok.
Belki de bu yüzden Zonguldak'ta özel sektör gelişmemiş.
Sonuç olarak, Zonguldak, her ay devletin düzenli olarak maaş ödediği bir kent.
Yani nakit girdisi olan bir kent.
Bunların dışında Ereğli-Alaplı bölgesinde fındık ek gelir kapısı oldu.
Zonguldak Merkez ve Kilimli'de kaçak kömür işi ekonomiye hareket kazandırıyor.
Devrek-Çaycuma-Gökçebey yani "Filyos Vadisi"nde tarım ürünlerinden gelir elde ediyor.
Bu bölgede, tarıma daha büyük yatırımlar yapılıyor.
Filyos Vadisi'ndeki sanayi kuruluşlarının yanı sıra önümüzdeki dönemde tarımsal girdilerin de eskiye oranla artacağı net bir şekilde görülüyor.
Büyüğümüzün dediği gibi, "Zonguldak yandı... Zonguldak bitti... Eyvahlar olsun..." diyecek bir tablo yok.
İki ilçemizde fındık üretimi yapılırken, özellikle Merkez ilçede fındık kabuğunu doldurmayacak meselelerle enerjimizi harcamasak, Zonguldak'ın önü daha da açılacak.
Biz enerjimizi Zonguldak'ın gelişmesi-kalkınması yönünde harcamaya devam edeceğiz.

Hem kendi, hem kentin sağlığı için müdahale edin!
Biz gazeteciler, polemikten besleniriz.
Bizi diri tutar! Daha iyi yazmamızı sağlar!
Ama bize bulaşanların çapı gerçekten çok düşük!
Bunların başına "cinsel açlık" vurmuş!
Biz "göğüs bedeni" diyoruz... Bunlar "sütyen" anlıyor!
Biz, "ayakkabı numarası" diyoruz... Bunlar, "17 santim"den söz ediyor!
Biz, "istihbarat servisi" diyoruz... Bunlar, "devletin istihbarat servis" anlıyor!
Biz "Çatalağzı" diyoruz... Bunlar, "Yandı Çavuşağzı" diyor!
Buradan Zonguldak İl Sağlık Müdürü Uzman Dr. Ertuğrul Güner'e sesleniyoruz!
Hem kendi sağlıkları, hem de kentin sağlığı için duruma müdahale edin!

Kıssadan Hisse: Siyasetçiler ve bebek bezleri...
Bir gün, bir kilisenin kapısında iki dilenci peydah oluyor... Biri; temiz, pak, nur yüzlü... Diğeri; pasaklı, karanlık suratlı, insanların yüzüne bakmaktan kaçındıkları cinsten...
Temiz, pak olanın önünde bir yazı:
"Ben yoksul bir Hristiyan'ım, lütfen yardım edin." Karanlık suratlı olanın da önünde bir yazı var: "Bütün varlığını kumarda ve zinada kaybetmiş bir Yahudi'yim. Paraya ihtiyacım var."
Pazar ayininden çıkanların hepsi, öfkeyle Yahudi dilencinin önünden geçip, nur yüzlü Hristiyan dilenciye sadaka veriyorlar... Haftalarca böyle sürüp gidiyor bu iş...
Sonunda papaz, Yahudi dilenciye acıyor, yanına yaklaşıp diyor ki:
"Bak, haftalardır avuç açıyorsun burada, tek kuruş sadaka toplayabilmiş değilsin. Seni gören hiddetleniyor, parayı diğer dilenciye veriyor. Şu önündeki yazıyı kaldırsan, Yahudi olduğunu söylemesen, kumarı ve zinayı falan işe karıştırmasan, üç-beş de sen kazanırsın, karnın doyar."
Yahudi dilenci gülümsüyor, diğer dilenciye dönüp şöyle diyor;
"İşittin mi Salomon? Papaz bize ticaret öğretiyor..."
Yani, ilk bakışta bize taban tabana zıt gelen seçenekler arasında, hayal bile edemediğiniz bağlar olabilir. Siyaset de böyle olmuş. İçerideki pazarlıkları bilmeden bizler saf düşüncelerle vatan-millet derdindeyiz.

Hisse: Siyasetçiler ve bebek bezleri sık sık değiştirilmeli, aynı sebeple!