Zonguldak'ı yöneten biri olsam, Maden Mühendisleri Odası Zonguldak Şubesi Lokali'yle ilgili tartışmayı bu noktaya getirmezdim. Yıkar, geçerdim. Atatürk'ün Zonguldak'a ayak bastığı yeri öyle güzel yapardım ki! Ve hatta oraya öyle bir Atatürk heykeli yaparım ki! Kimse sesini çıkartamazdı.
Ve o nokta, Zonguldak'ın bir değeri olurdu.
Maden mühendislerinin yerinde olsam, Maden Mühendisleri Odası Zonguldak Şubesi Lokali'yle ilgili tartışmayı bu noktaya getirmezdim. Daha mantıklı olurdum. Bakanlık ya da belediye orayı bir güzel yapardı. İktidar değişince, gelir yine orayı lokal yapardım. Önemli olan yıkılmaması... Yıkılmaması için her türlü çabayı gösterirdim.
Kendimi her iki tarafın yerine koyarak düşündüm.
Ben olsam böyle yapardım.

Ahlaklı Osman!
Osman Sav, İhlas Haber Ajansı'ndan neden atıldı?
Osman Sav, Pusula'dan neden ayrılmak zorunda kaldı?
Bu iki sorunun yanıtı bulunduğunda, Osman Sav'ın aslında kim olduğu ortaya çıkar.
İhlas Haber Ajansı'ndan para-pul işleri yüzünden atıldı.
Biz, kendisine kefil olduk, "Biz yaparız, Osman yapmaz" dedik.
Benzerini bize yaptı!
Bizde çalışırken, Pusula'dan teklif aldı, kendisi daha düşük bir teklif vererek BAKKA'dan kendi adına iş aldı.
Ahlak bu ise! Varsın bizde böyle ahlak olmasın!
Nihat Aygün'le ilgili haberdeki hatayı, "Hata olur" diyerek kabul etmesi doğru, ama eksik bir hareket. Osman'ın o haberde yaptığı hatadan çok, haberi yazamayışını ve Türkçeyi kötü kullanışını eleştirmiştik.
En başta kabullenseydi, iş bu kadar uzamazdı!
Bugün yazacak konu yok! İletişim sorunlu Osman'ı kullanalım!
Bu Osman'ı, Karaelmas Gazeteciler Derneği'ne başkan yaptık!
Törenlerde yapacağı konuşmaları akşamdan hazırlar, eline verirdim.
Kürsüye çıkınca, elindeki kağıdı okuyamazdı.
Kağıda bakmadan konuşmaya çalıştığı anda teklemeye başlardı.
Eline verdiğimiz kağıdı okuyamayan biri, şimdi bize cevap veriyor, iyi mi?
Sahi Osman! Sözü, yazısı boşa giden, etkisiz bir eleman olmak nasıl bir duygu?
Sitene bak bakalım. Kendi yazdığın kaç tane haber var?
Seni böyle ara sıra tahrik ediyorum ki, zaten çok az olan "gazetecilik melekeni kaybetme" diye!
Tekrar söylüyorum... Kitap, gazete, dergi oku!
Kullandığın kelime sayısı çok az!
Haber yazamayışının en önemli nedeni bu!
Kelime dağarcığın yok!
O nedenle yazıların tatsız-tuzsuz!
Cümlelerin kırık-dökük!
Bu Osman, AK Parti'den milletvekili aday adayı oldu, iyi mi?
Düşünsenize, meclis kürsüsüne çıkacak!
Konuşma yapacak!
Hay Allah'ım ya!
Bak, "kendini önemli hisset" diye uzun bir yazı yazdım sana!
Bu kıyağımı da unutma!
Hoca'nın sana selamı var!

'Rakiplerin tembel ve aptal!'
Son dönemde Pusula ve Ali Rıza Tığ ile mücadele edenlerin hep bir yerlerden destek arayışı içinde olmaları, ne kadar tuhaf değil mi?
İşimiz gazetecilikse, rekabeti haberle yapacağız.
Bizim haber kaynaklarımızı kurutacaklarmış!
Bizim ekonomik kaynaklarımızı kurutacaklarmış!
Bizi yalnızlaştıracaklarmış!
Valiye çağrı yapıyorlar!
Savcıya çağrı yapıyorlar!
Emniyete çağrı yapıyorlar!
Çaycılardan, çorbacılarlardan, lokantacılardan, tefecilerden, kafecilerden, dolandırıcı ve batık müteahhitlerden, kaçak inşaatçılardan, ginsengci politikacılardan, nitelikli ve niteliksiz dolandırıcılardan, uyuşturucu kullanıcısı ve satıcılarından medet umuyorlar!
Oysa, oturup işlerini yapsalar, bizden daha çok ve daha iyi haber yapsalar, bizi geçebilme, etkisiz kılma şansları olacak.
Zonguldak basınını çok iyi bilen bir dostum, "Senin en büyük avantajın, rakiplerinin tembel ve aptal olması" dedi!
Ben bir şey demedim!