Edip Cansever, "Mendilimde Kan Sesleri" adlı şiirinde şöyle demiş:

"Ah güzel Ahmet abim benim

İnsan yaşadığı yere benzer

O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer

Suyunda yüzen balığa

Toprağını iten çiçeğe

Dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine..."

Gerçekten insan yaşadığı yere benziyor.

Mesela, Ege insanı daha sakin...

Akdeniz insanı daha yumuşak...

Karadeniz insanı daha sert...

Doğu insanı daha haşin...

Zonguldak'a gelince, karışıyor işler.

Zonguldaklılar aslında daha sakin...

Ama 100 yıldır göç alan kent, kültür değişikliğine uğramış.

İnsanların karakterleri bile değişmiş.

Zonguldak insanı, kendini "Karadenizli" saymaz.

Denizi sonradan görmüştür!

Denize hep uzak durmuştur!

Ama Zonguldak insanı, Zonguldak'a; Zonguldak, Zonguldak insanına benzemiş sonunda.

Her şey bir anda değişir Zonguldak'ta!

İnsanların psikolojisi bile Zonguldak'a benzer!

Bir anda patlar grizu gibi!

Bir göçük olur içinde!

Gülerken ağlar Zonguldak insanı!

Kulağında hep acı bir siren sesi vardır!

Dudağında yanık bir türkü!

Gözünde yaş!

Hiçbir şeyi tam değildir, Zonguldak insanının!

Kömürünü Fransızlar çalmış!

Hazine arazilerini dışarıdan gelenler çalmış!

Parasını tefeciler almış!

Geriye madenin çürüttüğü, öksürten, kan kusan bir ciğer kalmış!

Zonguldak... Kullanılıp kenara atılmış eski model bir otomobil gibi...

Binmişler, binmişler, ithalini bulunca, terk edip gitmişler.

Zonguldak... Genç ve güzel bir kadın gibi...

Biraz yaşlanınca, bırakıp gitmişler.

Zonguldak, bir günde dört mevsim yaşanabilen bir şehirdir.

Zonguldak, ağlarken gülebilen sahipsiz bir şehirdir.

Zonguldak, hırsızların adam yerine konduğu şehirdir.

Zonguldak, katillerin itibar gördüğü şehirdir.

Zonguldak, kaçakçıların işadamı olduğu şehirdir.

Zonguldak, ginseng satıcısının milletvekili olabildiği şehirdir.

Zonguldak, tüm şehirler gelişirken, gerileyen tek şehirdir.

Zonguldak, insanını kendisi gibi melankolik yapan şehirdir.

Zonguldak aslında, ölümün nakarat olduğu bir şehirdir.

Zonguldak aslında, kafiyesiz bir şiirdir.

İlk düğme yanlış iliklenince...

Zonguldak Kömürspor yönetimi, geçen yıldan dört maç cezası olan Teknik Direktör Cafer Aydın'ı takımın başına geçirip üç maç sonra yolladı. Üstelik dört maç ceza aldığından Cafer Aydın'ın bile haberi yokmuş! O da cezasının bir maç olduğunu sanıyormuş. Bu durum, Türkiye'de spor kulüplerinin nasıl yönetildiğine en güzel örnektir.

Türkiye Cumhuriyeti'nin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, "Ben sporcunun; zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim" demişti. Ben de teknik direktörün cezasını bilenini, onu transfer eden yönetimin bu cezadan haberdar olanını sevsem, ayıp olmaz değil mi?

Kendi cezasını bilmeyen teknik direktör, futbolcusunun cezasını bilebilir mi?

Takımın başında sahaya çıkamayan bir teknik direktörle anlaşan yönetim olur mu?

Ve bu hoca yüzünden takımdan gönderilen futbolcuların hakkı ne olacak?

Bir düğmeyi yanlış ilikliyorsun, sonra düzeltemiyorsun!