Kadın, kendini kaybetti.

Hayatta kaybettiği ne varsa, kısa sürede bunları geri almak istiyor. "Neron" gibi her yeri yakıyor!

Kazandığını sandığında, bir bakacak ki, yaşayacağı bir dünya kalmamış.

Karşısındaki kişileri "şantaj" yapmakla suçlarken, "şantajın kralını" yapıyor.

İnsanları, aileleri ile tehdit edip; kiminden 500 bin lira, kiminden 200 bin lira istiyor.

Bir anlık kızgınlığın, üç-dört günde geçebilecek bir rahatsızlık gibi görünen sorunun kronik olduğunu tüm şehrin anlaması uzun sürmüyor.

Yetkilileri suçlayan, sivil toplum örgütlerini göreve çağıran bu kafa, daha beterini yapıyor.

Ama yazılan her satırın, atılan her iftiranın hesabı sorulacak.

Sabrı olan için zaman en iyi ilaçtır.

Çaydanlık kafalı!

Lastik kafalılar ile çaydanlık kafalılar, kendilerini o kadar önemsiyorlar ki!

Bunlar yazınca herkes okuyor, konuşunca dünya dinliyor ve dediklerinin olduğuna inanıyorlar.

Ledric Dumont ne demişti?

"Öyle horozlar vardır ki, öttükleri için güneşin doğduğunu sanırlar."

Tavuk ya da lavuk olduklarını anlamaları uzun sürmez!

Bunlar gerçekten hasta!

"Adam" yerine konma hastası!

Toplumda karşılığı olmayan kişilerin sosyal medyada kendilerini dinleniyormuş, dedikleri karşılık buluyormuş gibi göstermeleri gerçekten bir hastalık belirtisi!

Yazık bu insanlara!

Çaydanlık kafalı! Senin için de güzel bir söz buldum! Laklaktan okumaya vakit bulamazsın! Al bu sözü, duvarına as!

"Dost dediğin çay gibi olmalı. Şekeri ne eksik, ne fazIa... İçince bir tat bırakmaIı; bazen acı, bazen tatIı... Fakat hep ihtiyaç duymaIı."

Hayaller gerçek olsun...

Zonguldak Kent Konseyi Başkanı Prof. Hakan Kutoğlu, "Doğru projeler, doğru insanlarla buluştuğunda, hayaller gerçeğe dönüşebilir. O zaman hayal kurmaya devam edip kentimizi bir 'marka şehir' haline getirmekten başka bir şansımız yok" dedi.

İşte hayaller:

- Demiryolunu ulaşıma açmak...

- Küçük küçük temalı bahçeler yapmak...

- Eski Başkent Elektrik A.Ş. (İlk EKİ müessese binası) binasını "Kent Müzesi" haline getirmek...

- Işıkveren Termik Santrali'ni "Kent Kabul Salonu" olarak hayata kazandırmak...

- Kente yakışır bir kültür, kongre ve kütüphane binaları yapmak...

- 69 Ambarları bölgesini "Kamu Hizmet Kampüsü" haline getirmek...

- Genç yazılımcılar için "İş Geliştirme Merkezi" kurmak...

- Türkiye'de binalarını "yeşil çatı sistemi"ne dönüştüren ilk kent olmak...

gibi projeleri gerçekleştirmek, yukarıdaki projeleri gerçekleştirmekten çok daha kolay. Yeter ki, istensin. Yeter ki, basınımız sahiplensin, takipçisi olsun. O zaman nelerin istenir hale gelebildiğini ve gerçekleşebilir olduğunu da geçmişte hep birlikte deneyimledik.

Haydi birlikte hayal edelim, geleceğimizi birlikte inşa edelim.

Günün Fıkrası: Hatçe...

Garson, gidip başka bir kaşık getirir. Adam, onu da burnuna götürür, koklar daha da sinirlenir... "Bununla da beş dakika önce birisi musakka yemiş" der.

Garson, sonunda bulaşıkhaneye hışımla girer, bulaşıkçı Hatçe'ye çıkışır:

"Kız Hatçe, şunları iyi yıka, adamın biri koklayıp koklayıp geri gönderiyor!"

Hatçe, buna çok bozulur. Kaşığı alıp bir yerlerine iyice süren Hatçe, garsona, "Bunu o adama götür, bakalım ne diyecek?" der.

Garson, adama kaşığı verir. Adam, bunu da burnuna götürür, koklar, bir daha koklar, garsonun yüzüne bakar, bir daha koklar, biraz daha sakin bir sesle garsona sorar:

"Hatçe burada mı çalışıyor?"