Şöyle yazmışlar:

"Yaklaşık 1.5 yıl Pusula Gazetesi'nde çalışan İmza Gazetesi sahibi Osman Sav, Ali Rıza Tığ'ın 15 Temmuz 2016 yılı öncesi ve sonrası FETÖ üyeleriyle görüşmeye sürdürdüğünü, avanta vermeyenleri FETÖ'cü olarak itibarsızlaştırdığını iddia ettiği yazısı gündeme bomba gibi düştü...
Ali Rıza Tığ'ın kendisinden asıl FETÖ'cüleri yazmasını istemediğini, avanta vermeyenleri de FETÖ'cü olmakla suçladığını ve bu nedenlerden ötürü Pusula Gazetesi'nden ayrıldığını ifade eden Osman Sav."
Türkçe katliamının yapıldığı bu yazı, yazanların iddiasına göre gündeme bomba gibi düşmüş.
Yalan bombası nasıl düşmüş, ben size anlatayım...
Osman Sav, Pusula'da çalışırken, BAKKA'dan bir işin ihalesine girmiş. Üstelik Pusula'dan aldığı teklif mektubunun altında bir rakamı yazıp işi kendisine almış. Genel Müdürümüz Bayram Tomakin'e, "İşi ben aldım. Sen yap, beraber kırışalım" demiş. Bayram Tomakin kabul etmemiş. Ama "BAKKA zorda kalmasın" diye Bayram Tomakin o işi yaptı. Parasını, içerideki parasına mahsuben Osman Sav aldı.
Ve işyerine ihanet ettiği için Osman Sav'ın işine son verildi.
Şimdi gelelim FETÖ meselesine...
O dönem Bakanlık, FETÖ ile iltisaklı şirketlerin listesini çıkarttı.
Ben bu listeyi ele geçirdim.
Ve parça parça yazdım.
Osman Sav ise, sadece Şaban Aydemir ve İzzet Dursun'u yazmak istiyordu.
Oysa bu iki isimle ilgili haberler Pusula'da zaten çıkıyordu.
Google'ye; "Şaban Aydemir - Pusula", "İzzet Dursun - Pusula" yazın, onlarca haber çıkacaktır.
Bizim bu isimleri koruyup-kolladığımız yalan.
Doğru olan, ben bu kişilerle görüşüyorum.
O zaman da görüşüyordum... Şimdi de görüşüyorum.
Para meselesine gelince...
Osman, bu işlerden anlamaz.
Onu da anlatayım...
Şaban Aydemir ve İzzet Dursun'un babaları Erzurum İspir'den Zonguldak'a gelmişler.
Hamallık yapmışlar. Çocukları ticarete atılmış.
Bu iki isim, o kadar tutumlu ki, abone parası bile almanız mümkün değildir.
İzzet Dursun'u, AK Parti Zonguldak İl Başkanlığı Yönetiminde ekonomik işlere baktığı için tanıyordum.
Maaş ödeme günlerinde, Osman Sav gibi nankör arkadaşlarımız da dahil olmak üzere "gecikme olmasın" diye İzzet Dursun'dan borç alıyordum. Söz verdiğim tarihte geri ödüyordum.
Sonra İzzet Dursun, operasyonlar kapsamında gözaltına alındı. Haber yaptım.
Tutuklandı, haber yaptım.
Serbest kaldı, haber yaptım.
Daha ne yapacaktım? Üstüne çıkıp tepinecek miydim?
Ama Osman, ilişki içinde olduğu FETÖ'cüler hakkında tek bir satır yazı yazmadı.
O listede, Osman Sav'ın o dönem ve sonrasında görüştüğü 10'a yakın isim vardı.
Hatta FETÖ'nün Afrika safarilerine katılan isimler de vardı.
O isimlerle birlikte çalıştı.
Hiçbirini yazmadı.

Kavga-gürültü başlamış...

Zonguldak'ta bir ofiste kıyamet kopmuş.
Karşılıklı söz düellosunun ardından, "Şimdi geliyorum" diyen kişi "hemen" gelivermiş!
Önlem için iş hanının kapısına Altay dikilmiş!
Gelen kişi, hışımla ofise çıkmış.
Kıyamet kopmuş!
"Kaldır", "Kaldırmam", "Nasıl kaldırmazsın, kaldıracaksın" sözleri Acılık'ı inletmiş.
Ama malum kişi, kaldırılması istenen şeyi kaldırmış!
Biraz sert olmuş, ama olmuş!
Bundan sonra daha da sert olacakmış!
O sırada bizim Altay, adamı yanlış anlamış!
O da kaldırmış!
Ona "indir" demişler, indirmiş!
Şimdi araştırma yapıyormuş!
"Ben niye kaldırdım, sonra niye indirdim?" diye!

Şantaj başladı!

Zonguldak'ta son günlerde bir şantajcı ortaya çıktı.
Bu şantajcı, aklınca bizi eleştiriyor ama asıl amacı başka...
Herkese tek tek zarf gönderiyor.
Kimine 500, kimine 250, kimine 200, kimine 100...
Açık açık tehdit ediyor.
"Hepsi parayı verecek" diyor!
Aracılar yolluyor!
Şu ana kadar para ödeyeni duymadık!
Ama takip ediyoruz!
Bakalım şantaja kim ya da kimler boyun eğecek?