Zonguldak Belediyesi, bir dergi bastırmış.
O dergiyi ben basmışım...
Zonguldak Belediyesi'nden para almışım.
Dergiden haberim yok.
Paradan haberim yok.
Yalan olur da!
Bu kadar olmaz.
Elde ne belge var, ne ihale var, ne de fatura var.
Sorsan, bunlar gazeteci...
Hiç olmazsa, Zonguldak Belediyesi'ne sorsaydınız.
Mesela, ben sordum.
Biz öyle bir iş yapmamışız.
Mesela, anket yaptık. Onu söyledik.
Ama dergi ya da başka bir iş yapmadık.
Hırslarından Zonguldak'ta yapılan her işi bize mal edecekler!
Böyle yalan-yanlış haberler yazıp sonra, "Mal varlığını göster" diyorlar!
Ben size mal varlığımı filan göstermem!
Siz onu da abartırsınız!
Mal varlığımız, Zonguldak Valiliği'nde kayıtlı!
Merak eden gitsin oraya baksın!
Bütün bu yazılanlar, kıskançlıktan kaynaklanıyor
"Ali Rıza Tığ çok kazanıyor, biz neden kazanamıyoruz?" kıskançlığı...
Sizden çok çalıştığımız için sizden çok kazanıyoruz.
Ama gerçekte çok kazanmıyoruz.
Bizim en büyük kazancımız; kazandığımız parayı kadınlarla, kızlarla, pavyon kaçkınlarıyla, harcamıyor olmamızdır.
Bizim en büyük kazancımız; at yarışı, iddaa, kumar oynamıyor olmamızdır.
Bizim en büyük kazancımız; tefecilerle çalışmayışımızdır.
Bize para lazım olursa, bankadan ya da eşimizden-dostumuzdan alır, günü gelince öderiz!
Kimseyi dolandırmayız.
Sanırım tatmin olmuşsunuzdur.
Sizi tatmin etmek için başka bir şey yapamam.
Yapacağım tek şey; hak yoludur, hukuk yoludur.

Ziyarete gidecekler için aranan 7 kriter belli oldu
Pusula Gazetesi İmtiyaz Sahibi Ali Rıza Tığ'ı, Zonguldak Valisi Mustafa Tutulmaz ve İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu'ya şikayet etmek için Ankara'ya gidecek kişilerde aranan asgari kriterler belli oldu.
1- Kendi adlarına kayıtlı işyerlerinin olması...
2- Kendi adlarına işyeri olanların SGK ve vergi borcu bulunmaması...
3- Çalışanlarının maaşının zamanında ödenmiş olması...
4- Hazine arazisine çökmemiş olması.
5- Kredi puanının en az 100 ve üzeri olması.
6- Nitelikli dolandırıcılık ve zimmet gibi yüz kızartıcı suçlardan ceza almamış olması...
7- Sedat Peker ile çekilmiş fotoğrafları bulunmaması...

Günün Fıkrası: Nizamiyedeki bank!
Yeni tayin olduğu alayı denetleyen albay, nizamiyedeki bankın başında nöbet tutan iki eri görüp, "Neden orada nöbet tuttuklarını" sormuş.
"Bilmiyoruz komutanım, eski komutanımızın emri ile sürekli bu banka nöbet yazılır" diye cevap vermiş askerler.
Merakını yenemeyen albay bir önceki alay komutanını telefonla aramış ve sormuş, "Valla bilemiyorum. Epey önceden konulmuş bu nöbet geleneğini biz de devam ettirdik" demiş, eski komutan.
Israrla üç komutan geriye giderek bu nöbeti ilk koyan 80 yaşındaki emekli generale ulaşılmış.
"Affedersiniz efendim, ben sizin 30 yıl önce başında olduğunuz alayın yeni komutanıyım" diye kendini tanıtmış albay, "Nizamiyedeki bir bahçe bankının başında iki nöbetçi buldum. Bu nöbeti ilk siz koydurmuşsunuz. Bu bankın özelliği hakkında bilgi lütfeder misiniz?" diye sormuş.
Emekli General, "Nasıl olur? Boyası hala kurumamış mı?" demiş.

Yatak odası!
Özel hayatlarında daha rahat hareket etmek isteyen bir kesim bize, "Kimsenin yatak odasına girme" diye çağrı yapıyor.
Bu çağrıyı yapanlara yanıt veriyorum:
"Biz kimsenin yatak odasına girmiyoruz. Siz de girmeyin. Hatta çıkın!"