Zonguldak, "at izinin it izine karıştığı" kenttir.
Mesela, sivil toplum kuruluşlarının başkanlarına bakalım...
Adı şaibeye karışmamış başkan ve yönetici neredeyse yok denecek kadar azdır.
Hayatta kendine hayrı olmamış insanlar, hayır kurumlarının başındadır.
Cebinde çay parası yoktur. Ama kocaman bir ünvanı vardır. Oturduğu koltuğa güç vermesi gerekenler, o koltuktan güç alır.
Bunların bazıları, bildiğin dilencidir.
Kira parasını ödeyemeyen sivil toplum kuruluşu olur mu?
Sosyal güvencesi olmayan sivil toplum kuruluşu başkanı olur mu?
"Zonguldak" adını kullanmak bu kadar ucuz olmamalı.
Sadece Zonguldak'ta, Türkiye'de değil, yurt dışında da "Zonguldak"ın adını kullanıyorlar.
Mesela, Almanya'da "Zonguldak" adını kullanıp kendine rant sağlayan, kadın ayarlayan, sonra rezil rüsva olan başkanlar oldu.
Kadın, bu başkandan çarptığı paralarla şans oyunları bayisi açmış, iyi mi?
Biz de, "Bu başkanın Zonguldak'a ne faydası var?" diye düşünüyorduk!
Bir kişiye olmuş!
Bu bir örnek!
Makamında sekreterine oral seks yaptıran sivil toplum kuruluşu başkanımız da oldu bizim.
Dernek binasını özel zevkleri için kullanan, atılınca başka bir dernek kurup başkan olanları da gördük.
Zonguldak böyle!
Bir yere "baş" olacaksın!
"Baş" olamıyorsan "gök" olacaksın!
O da iş görüyor!

Zonguldak Belediyesi'nde bir 'gök'lük var!
Zonguldak Merkez'de, Zonguldak Belediyesi'nin ihale ettiği işler bitmiyor.
Çünkü ihaleyi alan firma başka, işin başındaki adam başka, işçiler bambaşka!
Ne başı belli, ne sonu!
Belediye başkanı, şantiyeye gidip müteahhidi fırçalıyor. Aslında fırçalanan müteahhit, işi alan müteahhit değil!
O müteahhit, şirketinde sorun olduğu için başka bir müteahhidin karnesi ile iş almış.
Belediye başkanı olsam, bu alavere-dalavere işlerine izin vermem.
İhaleyi kim almışsa, karşımda onu isterim.
Ama Zonguldak Belediyesi'nde işler böyle yürümüyor.
Ogan Göktürk işin başında olunca, böyle oluyor.
İhaleyi hangi firma alırsa alsın, karşımıza Davut Acar çıkıyor.
Sonra iş gecikiyor.
Fatura belediyeye çıkıyor.

Önce 'Baş'ınız gider, sonra 'Danışman'ınız!
Bence ülkemizi, ormanlarımızı bile isteyerek yakıyorlar.
Türkiye'yi belli bir istikamete zorluyorlar.
PKK'nın yayın organı "Kaz Dağları'nı yakarız" diyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan üzerinden ülkemizi tehdit ediyorlar.
Erdoğan'ın ve AK Parti'nin gitmesini isteyenler, bu güçlerle birlikte hareket ediyorlar.
"Recep Tayyip Erdoğan gitsin" diye PKK'ya oy verecek kitleler oluştu.
Bu kutuplaşmada AK Parti'nin de sorumluluğu var.
Ama "daha çok yansın, daha çok hastalık olsun, Türkiye yönetilemez görünsün" diyenler var.
Ve biz bu insanlarla beraber yaşamak zorundayız.
Bir de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın gücünü, kişisel egoları için kullananlar var.
Geçen hafta Ereğli'de olanları unutmadık.
Böylesi kritik bir dönemde partide karşılanmadığı için arıza çıkartmak, sağı-solu aramak, partiyi terk etmek, milletvekillerini oturduğu kafeye beklemek, Fatih Çakır'ı aramak, Genel Merkeze şikayet etmek, ne demek?
Ülke yanıyor.
Biz nelerle uğraşıyoruz.
Bugün size bahşedilen sıfatlarınız; yarın alınır, ortada kalırsınız.
Yüzünüze kimse bakmaz.
Kimse bugünkü pozisyonuna ve kendilerine bahşedilmiş sıfatına güvenmesin.
Önce "Baş"ınız gider, sonra "Danışman"ınız.
Adınız ve soyadınızla baş başa kalırsınız.