Karşı çıkanlar, neden karşı çıkıyor?

Değerli Okurlarım...
Bundan önceki 'Süper Projeler Dönemi (1)' başlıklı yazımda, yaşadığım bir tedavi sürecinden yola çıkarak, son yılların en çok konuşulan, tartışılan süper projelerinden olan Şehir Hastaneleri ile ilgili bazı bilgileri paylaşmış ve daha sonra devam etmek dileği ile yazıyı sonlandırmıştım.
Şimdi kaldığım yerden devam ediyorum.
... Süper zengin ülkelerde bile benzerlerinin olmadığı bilinen bu kadar büyük hastanelerin yapılmasına karar verilirken, konunun uzmanı olan doktorların, hastane işletmecilerinin, hastane yapıları konusunda uzman mimarların görüşlerinin de alınıp alınmadığını merak ediyorum.
Eğer alınsaydı; ulaşılmasının, yönetilmesinin ve yararlanılmasının zor olduğu, diğer yap-işlet-devret modeli ile yapılan süper projeler gibi, devletin zarara uğratıldığı iddiaları ile karşı çıkılan bu devasa hastaneler belki de yapılmazdı!
Bilindiği üzere, ülkemizde, halen devam etmekte olan AK Parti iktidarı döneminde, en fazla kaynak harcanan, en çok teşvik gören sektör, inşaat sektörü olmuştur.
Bunun sonucu olarak da, bu dönem, arazi içerikli süper büyük projelerin en fazla yapıldığı bir dönem olmuştur.
Bu nedenle, ileriki yıllarda bu dönem, belki de süper-mega projeler dönemi olarak hatırlanacaktır.
Zira bu dönem, ülkemizde, tünellerin, köprülerin, otoyolların en çok ve en uzunlarının; barajların en yükseklerinin, limanların, hava alanlarının, santrallerin en büyüklerinin; hastane, cami, okul gibi kamu binalarının, gökdelenlerin en çok ve en heybetlilerinin, en pahalılarının ve en gösterişlilerinin yapıldığı bir 'enler' dönemi olmuştur.
Bu süper projelere harcanan kaynaklar süper olunca, (çok söz yalansız, çok mal haramsız olmaz misali!), doğrularının, yanlışlarının, yararlarının, zararlarının da süper boyutlarda olması doğal bir sonuçtur.
Özellikle bu tür, ülke boyutunda büyük kamu projelerine, gerçek anlamda, bilimsel ve objektif kriterlere uygun olarak, fizibilite (yarar-zarar), öncelik sıralaması, çevre etki ve risk analizleri gibi yapılabilirlik değerlendirmeleri yapılarak karar verilmesi bir zorunluluktur.
Bu değerlendirmeler hiç ya da gergince yapılmadan, kamu yararı ve zararı düşünülmeden karar verilen projelerde yanlışlıkların olması, olumsuz sonuçların yaşanması kaçınılmaz olur.
Eğer bu diğer yapılabilirlik değerlendirmeleri yapılarak kararlar verilmişse, hele bir de projenin ve uygulamanın tüm aşamalarında şeffaflık da sağlanmışsa bu projelerin karşısında olunmasının haklı bir gerekçesinin olmaması gerekir.
Bilindiği üzere, son yıllarda ve özellikle de son günlerde, Sayın Cumhurbaşkanının, 2011 yılında topluma 'Çılgın Proje' olarak sunduğu Kanal İstanbul projesi, projenin yanında ve karşısında olanlar arasında şiddetli tartışmalara neden olmaktadır.
Sayın Cumhurbaşkanın bu projeyi gerçekleştirmekte çok kararlı olduğu; kendilerini destekleyen partilerin, grupların ve kişilerin, bu konuda kendisinin yanında oldukları görülmektedir.
Buna karşın, Sayın Cumhurbaşkanının ve karşısında olan siyasi partilerin, başta İstanbul Büyükşehir Belediyesi olmak üzere muhalefet partilerinde olan belediyelerin ve toplumun büyük bir bölümünün de projeye şiddetle karşı oldukları görülmektedir.
Projenin yanında ve karşısında olan uzmanlar arasında ak ile kara arasındaki kadar zıtlıkların olduğu anlaşılmaktadır.
Bu projede de, projenin yanında ya da karşısında olanların;
[*] Yukarıda belirtilen yapılabilirlik incelemelerinin, hiç ya da gereğince yapılmadan karar verildiği; kararlarda çeşitli kişi, grup ve kuruluşların istek, tercih ve baskılarının olduğu konularındaki bilgi ve kuşkulara dayanarak, projenin zararlarının daha fazla olacağına inanarak karşı olanlar;
[*] Bu değerlendirmelerin eksiksiz, objektif ve güvenilir bilimsel kriterlere dayanılarak karar verildiğini bilerek ve yararlarının daha fazla olduğuna, bilim dışı faktörlerin etkin olmadığına inanarak projeyi destekleyenler;
[*] Mensubu olduğu bir siyasi ideolojinin, grubun, kurumun desteklediği ya da karşında olduğu için projenin yanında ya da karşısında olanlar;
olmak üzere üç grupta toplanması mümkündür.
İlk iki gruba girenlerin tutum ve davranışlarına saygı gösterilmesi gereği ortadadır.
Ben de, hangi tarafın haklı olduğuna, yapılacak bir referandum ile İstanbul halkına sorularak karar verilmesinin demokratik bir çözüm olabileceğine inananlardanım.
Taraflar arasında, bu konuda uzlaşılması mümkün olmayan tartışmaların önümüzdeki günlerde, aylarda ve yıllarda artarak devam edeceği, toplumda bir ayrışmanın olduğu ve olacağı da anlaşılmaktadır.
Bu satırların yazarı da, sizler gibi her gün sabah akşam, projenin yanında ve karşısında olan uzmanların söylediklerini ve yazdıklarını dinlemekte ve okumaktadır.
Bu dinlediklerini ve okuduklarını, kişisel bilgi ve deneyimleriyle değerlendirmeye çalışmaktadır.
Bu değerlendirmelerinin sonucu olarak da, bu süper projenin karşısında olan uzmanların öne sürdükleri savları daha ikna edici bulmaktadır.
Sözün özü, bu projenin İstanbul ve ülkemiz için yararlarından çok zararlarının olabileceğine, yararları daha fazla olsa bile, (nasıl sağlanırsa sağlansın) bu gün için, bu kadar büyük bir kaynağın bu projeye harcanmasının doğru olmadığına, telafisi imkansız zararlarının ve risklerinin olabileceğine inanmaktadır.
Örneğin, Mardin Kızıltepe'nin suya hasret topraklarına suyu ulaştıracak kanalların açılması gibi üretken ve İstanbul'da 200 bin çürük yapının depreme dayanıklı hale getirilmesi gibi acil ve önemli projelerin çok daha öncelikli olduğunu savunanların savlarına katılmamak mümkün mü?
Bölgeler ve kentler bazındaki kamu projeleri için de, en azından, yukarıda belirtilen yapılabilirlik değerlendirmelerinden olan önem ve öncelik sıralaması yapılarak karar verilmelidir.
Örneğin, Zonguldak ve Kozlu çevre yolu, Çatalağzı-Filyos yolu gibi acil ve önemli karayolu projeleri dururken, 2-3 yüz günlük trafiğin olduğu, 3 bin 500 nüfuslu bir beldenin 6,5 kilometre uzunluğundaki asfalt bağlantı yolunun yerine, 2 kilometresi için, 30 milyon liranın harcandığı söylenen devlet yolu yapılmaktadır.
Bunun gibi projelerin de önem ve önceliklerinin değerlendirilerek karar verilmesinin gerekli olduğuna inanıyorum.
Burada, 1970'li yıllarda yapılan birinci boğaz köprüsüne hayır diyen, dönemin değerli karayolcu ağabeylerimizin neden hayır dediklerine ve günümüze yansımalarına da değinecektim.
Yazıyı daha da uzatacağı için; o konuyu ve günümüze yansımalarını, inşallah daha sonra yazmak kısmet olur.
Bu dönemde üniversite sınavlarına giren öğrencilerimizin sınav sonuçlarının gönüllerine göre olması; ülkemizde onların, geleceklerine umutla bakmalarını, mutlu olmalarını sağlayacak projelere önem ve öncelik verilmesi dileklerimle...