Değerli okurlarım...
Kısa bir süre önce, korona salgını nedeniyle iki yıla yakın zamandır gidemediğimiz Mersin'e gittik.
Her defasında olduğu gibi, bu gidişimizde de hem torunlarımızın özlemini giderdik, hem de bazı sağlık sorunlarımızı hallettik.
Bu arada, gözlük uyumsuzluğundan olduğunu sandığım görme sorunumun katarakt oluşumundan olduğu anlaşıldı ve ameliyat olmam gerekti.
Çok hassasiyet gerektiği söylenen ameliyat, oğlumuzun Mersin Şehir Hastanesi'nde görev yapan bir arkadaşı tarafından, bu hastanede yapıldı.
45 dakika kadar süren ameliyat sonrasında, ertesi gün yapılan ilk kontrolde bandaj alındı ve çok şükür sağlığıma kavuştum.
Doktorumuza ve ilgililere teşekkür borçluyum.
Normal işleyişte, her aşamasında zaman alan randevuları gerektiren bu operasyon, mazeretimiz de göz önünde bulundurularak, dostluk, arkadaşlık ilişkileri ile ardışık üç günde halloldu.
Bu vesile ile, ülkemizde uzun zamandır, lehinde, aleyhinde çok konuşulan şehir hastanelerinden birini yakından görmüş ve hiçbir ödeme yapmadan yararlanmış oldum.
Üç gün süren tedavim esnasında; hastanede, hastalara gösterilen ilginin ve işleyişin, temizliğin, donanımın çok iyi olduğunu görme ve duyma fırsatım da oldu.
Buna karşın, ilki muayene, tetkik, ikincisi ameliyat, üçüncüsü de ilk kontrol için olmak üzere, üç kez evimize 25 kilometre mesafede, şehir yerleşim alanının bir ucundaki hastaneye gidip geldik.
Zonguldak'a dönmemiş olsaydık, ikinci kontrol için de gitmemiz gerekecek ve bu gidip gelmeler için, en az 200 kilometre yol kat edecektik.
Diğerleri gibi tüm Mersinlilere ve civar illere, hatta komşu ülkelere de kaliteli sağlık hizmeti vermesi amaçlanan 1300 yataklı bu görkemli süper bölge hastanesine uzak mesafelerden gelenlere ve özellikle de hastaneye ilk gelenlere Allah kolaylıklar versin.
Zorluk sadece hastaneye ulaşımla da kalmıyor.
Hastanenin T1, T2 ve T3 kuleleri gibi adlarla anılan devasa binaları ile uyumlu geniş hastane kampüsü içinde; arabanıza park yeri bulma, bulduğunuz park yerinden ya da toplu taşıma duraklarından yüzlerce metre yürüyerek gitmek istediğiniz kulelerden birine ulaşma; kule içinde ilgili birimi bulma gibi zorluklarla devam ediyor.
Hastaneyi ve gideceği birimi bilen hasta ve hasta yakınının bile zorlanacağı bu zorlukların dönüşte de yaşanacağı unutulmamalıdır.
Muayene için ilk gittiğimizde, bu zorluklarla ulaştığımız poliklinikte, gider gitmez, tansiyonumu ölçmek isteyen hemşireye, şaka ile, "Evet... 76 yaşında olacaksınız, park alanından binaya 4-5 yüz metre yürüyeceksiniz; binanın katlarında ve koridorlarında dolaşarak buraya ulaşacaksınız. Hemen ardından da tansiyonunuz ölçülecek!" diye takılmıştım.
Hemşiremizin, "Haklısınız. Biraz dinlenin de öyle ölçelim" sözleri de durumu doğruluyordu.
3711 yataklı, 1.316.000 metrekare (150 metrekare genişliğinde 8800 daire büyüklüğünde!) kapalı alanı ve 17500 çalışanı olan Ankara Şehir Hastanesi'nin, dünyanın en büyük hastanesi olduğu belirtilmektedir.
İlk, gelenlerde ve görenlerde kaybolma korkusu yarattığını sadığım Mersin Hastanesi'nden çok daha devasa olan bu ve diğerlerinde, dışarıdan ulaşımda ve kampüs içi ortamlarda yaşanacak bu tür zorluklar, herhalde daha da fazladır.
Burada, Adalet ve Kalkınma Partisi döneminin en önemli değişim ve dönüşüm projelerinden olan ve yap-işlet-devret modeli ile yapılan bu çok büyük süper hastaneler ile ilgili, önemli gördüğüm bazı bilgileri de burada sizlerle paylaşmanın yararlı olacağını düşündüm:
[*] Bu hastaneler, devletin bedelsiz sağladığı araziler üzerinde, devletin verdiği projelere uygun olarak, işletmesini de yapacak firmalar tarafından inşa ediliyor ve her türlü iç ve dış donanımı sağlanarak hizmete hazır hale getiriliyor.
[*] Devlet, hastaneyi hizmete hazır hale getiren firma ile, % 70 doluluk garantisi vererek, 25-30 yıl süreli kira sözleşmesi yapıyor.
[*] Hastanelerde, sağlık güvencesi olan hastaların muayene ve her türlü tedavi ücretleri devlete (SGK'ya) fatura ediliyor; sağlık güvencesi olmayanlarınkini ise kendileri ödüyor. (Buna göre, bu hastaneler devletin, sağlık güvencesi olan vatandaşlar için bedelini ödeyerek sağlık hizmeti aldığı özel hastaneler oluyor.)
[*] Şehir hastanelerinin yapıldığı şehirlerdeki çoğu devlet hastaneleri kapatılıyor; mevcut tüm personeli ve iç donanımı ile ilgili firmaya devir ediliyor. (Buralarda görev yapan doktorlardan ve diğer personelden; isteyenler, firmanın sözleşmeli personeli haline geliyor.)
[*] Kapatılan devlet hastanelerinin bina ve arazilerinin kullanım hakkı, işletmeci firmaya veriliyor.
Bu kadarcık bilgi ve yaşanmışlıkla, meslekten de olmadığım için, bu hastaneler hakkında, iyi ya da iyi olmadığı ile ilgili bir değerlendirme yapmamın doğru olmayacağını düşünüyorum.
Ancak....
Devamını, bundan sonraki "Süper projeler dönemi! (2)" başlıklı yazımda okumanız ve millet, devlet yararına yapılan ve yapılacak olan tüm projelerin devam etmesi dileklerimle.