Kendiliğinden başlayan harekete çok geçmeden Karadon ve Kilimli, Çaydamar da katıldı. İş bırakan işçi kitlesi 10 bine ulaştı. Kendiliğinden doğan ve gelişen bu grev karşısında sendika yöneticileri paniklemişti. Onlar işçileri yatıştırmaya ve dağıtmaya çalışırken, Çaycuma ve Üzülmez de iş bırakmaya katıldı. Ardından Kozlu'ya Uzunmehmet, İncirhamamı ve İhsaniye ocaklarına ulaştı grev. Gece köprü kapatıldı ve barikat kuruldu... Olay en çok usulsüz bir grev sayılabilirdi. Ancak toplanan bakanlar kurulunca ayaklanma sayıldı. O dönemin hükümetinin Karabük ve Adapazarı'ndan getirttiği askeri birlikleri ve ağır topçu taburunu "ayaklanan" maden işçilerinin üzerine salması sonucu çatışma çıktı. İlerici, demokrat basında çıkan haberlere göre, çatışma yerinde daha sonra 2 bin mermi kovanı bulundu, askeri ve jandarma birliklerinin saldırısı, askeri uçaklar tarafından desteklendi. Zonguldak Valisi Ereğli'deki Donanma'dan deniz erlerinin bölgeye sevkini istedi. 100 kadar GMS ile erler bölgeye ulaşınca, işçi barikatlarının yakınında barikat kurdu . Karşılarında ilerleyen ve arkadaşlarını soran işçileri gördüler. Silahlarını doğrulttular, işçiler durmadı. Kitleye doğrudan ateş ederek gene de geri çekilmeyen işçilerin karşısında geriye çekilmek zorunda kaldılar. İşçiler erler ile göğüs göğüse geldiler ve silahlarını ellerinden almaya çalışarak ilerlediler... Mürtet'ten kalkan iki jet Zonguldak ve Kozlu üzerinde sindirme dalışları yaptı. Vali ve yetkililer konuşmaya geldiğinde işçilerin sert tepkileriyle karşılaştı. İşçilerden birini gözaltına almaya kalkınca da olaylar başladı. İşçi Mehmet Çavdar hemen orada, Satılmış Tepe isimli işçi ise ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılırken, yolda öldü. Çok sayıda işçi ve asker de yaralandı işçiler alçaktan uçurulan jetlere karşın teker teker kentte kurulmuş barikatlara doğru geri çekildiler., arkadaşlarının cesedinin teslimini reddettiler.

HEDEF KOZLU

Arkadaşlarının ölümü üzerine bu kez işçilerin hedefi Kozlu'dur. Kozlu Dispanserinin önüne gelen binlerce işçi burada bir mühendisi rehin alırlar. Buna karşılık şanlı Türk devletinin bulduğu çözüm ise savaş uçaklarına Kozlu üzerinde alçak uçuş yaptırmak ve böylece işçilerin 'gözünü korkutmak'tır... Mehmet Çavdar'ın cesedinin teslim edilmesini isteyen devlet yetkililerine işçilerin verdiği yanıt "arkadaşımızın ölüsünü kimseye vermeyiz" olur. Akşama doğru işçilerin Zonguldak'ı basacakları söylentisi yayıldığında, artık bütün devlet erkanında panik yaratmıştır. Çevre illerden takviye birlikleri istenir ve şehirdeki bütün resmi daireler kapatılır. İşçiler gerçekten de şehrin bütün giriş-çıkışlarını kesmişlerdir. Madenciler sık sık şehri koruyan jandarma barikatlarının önüne geliyorlar ve bu tacizler sonucunda barikatlar adım adım geri çekiliyordu. İstanbul ve Ankara'da yapılması olası gösterilerin şiddetle bastırılması kararı alındı. Radyonun olaylarla ilgili haberleri yasaklandı Hükümet muhalefet liderlerini toplayarak onlara tutumunu onaylatmak istedi. Basına bu biçimde verilen demeçleri, İsmet İnönü yalanladı..

13 Mart sabahında ise hükümet olayların sürdüğünü kabul ederek konuyla ilgili haberlerin radyodan yayınlanmasını yasaklar. Aynı gün İçişleri Bakanı, Çalışma Bakanı ve Enerji Bakanı Zonguldak'a gelirler ve işçilerle görüşürler. Bakanlarla görüşerek pazarlık yapan işçiler akşamüstü ocaklara inmeyi kabul ederler. Yeni doğan kızını göremeden ölen işçi Mehmet Çavdar'ın cenazesi arkadaşlarının sırtında beş saat uzaklıktaki köyünde toprağa verildi. Bu arada 71 işçi gözaltına alınmış, bunlardan 14'ü tutuklanmıştır. Olayların yeniden patlayabileceği korkusu hükümette öylesine yoğundur ki, Karabük, Adapazarı ve Ereğli'den getirilen askeri birliklerin yanı sıra bir tuğgeneral komutasındaki jandarma birlikleri de şehirde ve ocaklarda konuşlandırılmış, ayrıca 2. tümene bağlı 13. ve 20. alaylarla bir topçu taburu da Zonguldak'a sevk edilmiştir.

Editör: Pusula Gazetesi