Türkiye'nin tek taşkömürü havzasını oluşturan Zonguldak'ta, yaklaşık iki yüzyıldır kömür üretimi yapılıyor. Geçen bu zaman, bölgede ciddi bir üretim kültürü oluşturmuş bulunuyor. Öyle ki, yurtdışına göçmen işçi olarak giden Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları arasında, maden işçiliği için Zonguldaklılar hep ayrıcalıklı oldu. Bu iş için başvuran kişinin işe alınması için Zonguldaklı olması yeterli kıstas sayıldı. Son derece tehlikeli bir meslek olmasına, sık sık meydana gelen kazalarda her yıl onlarca insanın hayatını kaybetmesine karşın madencilik, Zonguldak'ta hala gözde bir meslek olarak önemini koruyor. Zonguldaklı pek çok genç, dedelerinin-babalarının hayatını kaybettiği ocaklarda çalışabilmenin düşünü kuruyor. Bunda, bu üretim kültürü kadar, ekonomik yoksunlukların, yaşanan yoğun işsizliğin de büyük payı bulunuyor. Gençler, iş güvenliği koşullarının çok daha iyi, çalışma ortamının daha güvenlikli olması, iş güvencesinin bulunması, maaşların daha yüksek olması ve düzenli olarak ödenmesi nedeniyle kamuya ait ocaklarda çalışabilmek için adeta birbirleriyle yarışıyor. Bu durum, ilginç insan hikayelerinin ortaya çıkmasına da neden oluyor.

"KURUMADAN GÖZLERDE BABAYA DÖKÜLEN YAŞLAR..."

Kömür havzası gerçeğini çok iyi bilen, yakından tanıdığı yer altı insanlarının hikayelerini sayfalar dolusu şiire döken Zonguldaklı Şair Behçet Kalaycı, "Toprak altında yaşayan yalnız böcekler midir?" diye de sorduğu bir şiirinde, "Altı da bir, üstü de birdir yerin diyen şair / Öğüdün bir başka konuya dair. / İki katlı kentimizin çarpıcı ikilemidir: Alttakiler katarken kömüre kanlarını / Üstekiler gülüp eğlenmektedir. / Duyulur arada bir göçük haberi / Kimse umursamaz, canlarını / Bir somun ekmek uğruna verenleri..." diyerek, kendi ifadesiyle, birkaç papele tüm yaşantıların en namuslusunu yaşayan insanların acı öyküsünü çarpıcı şekilde dile getiriyor. Şair Kalaycı, okuyan herkesin tüylerini ürperten şiirini, "Hiç değişmeyen yaman bir yazgıyla / Oğullar yollanır Hades'in diyarına. / Kurumadan gözlerde babaya dökülen yaşlar / Oğulların öyküsü başlar / Yapışıp babalarının bıraktığı kanlı kazmaya / Başlarlar ölümcül kömür kazmaya" diyerek bitiriyor.

KÖMÜR UĞRUNA 5 BİN MADEN ŞEHİDİ VERİLDİ

Zonguldak'ta taşkömürünün hikayesi, Uzun Mehmet'in 1829 yılında Ereğli ilçesine bağlı Kestaneci Köyü'nde kömürü bulmasıyla başladı. Bu buluşuyla ülke ekonomisine can verecek Uzun Mehmet, hizmetinin karşılığını hayatıyla ödedi. Havza tarihi üzerine çalışan araştırmacıların bir bölümü, bunun bir efsane olduğunu anlatırken; kimileri de, kömürü bulmakla kalmayıp ilk şehidi de olan kömür kaşifi Uzun Mehmet'in acı hikayesinin, kentin "kara yazgısı"nı daha o günden belirleyen bir tanık olduğunu dile getirdi. Kısa bir zaman sonra Hazine-i Hassa'ya (Osmanlı Devleti'nde padişahın özel gelir ve giderlerinden sorumlu nazırlık) devredilip, düzenli işletmeciliğe 1848 yılında başlatılan havza, yıllarca yabancı şirketler tarafından işletildi. Yüzyılın başında Zonguldak gibi adı-sanı duyulmadık bir Anadolu kasabasında kimi Avrupa ülkelerinin konsolosluk açması, bu ilginin hangi boyutta olduğunu gösteriyor. Cumhuriyetle birlikte yabancılara son kuruşuna kadar paraları ödenerek millileştirilen kömür havzası, 1980'li yılların başına kadar, Türkiye ekonomisinin can damarı olarak hizmet verdi. Bu arada, cumhuriyetin ilk kenti olmak, cumhuriyetin kurduğu ilk üniversiteye sahip olmak gibi pek çok payeye de kavuşan kent, bunun bedelini 5 binden fazla maden şehidi vererek ödedi. Bu şehitlerin isimleri, Maden Şehitleri Anıtı'nda ölümsüzleştirildi.

HAVZANIN JEOLOJİK YAPISI "NE KADAR İŞÇİ, O KADAR ÜRETİM" DİYOR

Yabancı şirketlerle başlayıp Ereğli Kömürleri İşletmesi (EKİ), ardından da Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) adıyla kuşaktan kuşağa üretim kültürünü aktaran Zonguldak Kömür Havzası, ürettiği "Karaelmas" diye tabir edilen koklaşabilir nitelikteki taşkömürü ile ülkenin endüstriyel gelişimine büyük katkılar sundu. 1980 yılında ülkede uygulanan ekonomik modelin değişmesiyle birlikte diğer kamu işletmeleri gibi gözden çıkarılan havzada, işçi sayısı da hızla azaltıldı. Kimi zaman resen yapılan uygulamalarla toplu emekliliklerin de yapıldığı TTK'da işçi açıklarının artması, üretimin de azalmasına neden oldu. Ancak bölgede başka istihdam yaratacak alanların olmaması ve ülkede taşkömürü çıkaracak bir kaynağın bulunmaması, buranın tümden gözden çıkarılmasını bu zamana kadar kısmi olarak engelledi. Konunun uzmanları, havza topografyasının bozuk olması, jeolojisinin çok kırıklı bir yapıda bulunması nedeniyle mekanizasyon uygulamalarının güç olduğunu ve bu nedenle emek yoğun bir çalışmanın yapıldığını, dolayısıyla üretimin işçi sayısına doğrudan bağlı olduğunu söylüyor. Bu da, yer altında uzunluğu yüzlerce kilometre ile ifade edilen galeri açıklıklarını sağlam tutmak için bile belli sayıda işçi istihdam edilmesini zorunlu kılıyor.

1967'DE 5 MİLYON TON OLAN ÜRETİM, 2018'DE 900 BİN TONA DÜŞTÜ

İşçi açıklarını gidermek için ise, en son 2009 yılında 3 bin üretim işçisi alınan ve sonraki süreçte yasa gereği emekli olan işçinin yüzde 10'u kadar işçi alınarak faaliyetini sürdürmeye çalışan TTK'da, üretimin yanı sıra iş güvenliği de olumsuz etkilendi. 1967 yılında 31 bin 441 işçiyle 5 milyon 30 bin 864 ton üretim yaparak tarihinin en büyük üretim hedefini yakalayabilen TTK'nın işçi açıkları nedeniyle satılabilir kömür üretimi son yıllarda ortalama 900 bin tonlara düştü. TTK'da 2018 yılının Aralık ayı itibariyle 5 bin 659'u yer altı, bin 497'si yer üstü olmak üzere toplam 7 bin 153 işçi çalışıyor.

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'DAN BİN 500 İŞÇİ SÖZÜ

Öte yandan işçi açıklarının giderilmesi için TTK Genel Müdürlüğü, pek çok girişimde bulunmuş, ancak bir sonuç alınamamıştı. 24 Haziran genel seçimleri öncesinde Zonguldak'taki Madenci Anıtı'nda partisinin düzenlediği mitinge katılan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bin 500 işçi alımı sözü, kentte büyük bir heyecan yarattı. TTK'ya işçi alımını sabırsızlıkla bekleyen işsizler, tüm ümidini buna bağlamış bulunuyor. TTK Genel Müdürlüğü, işçi alımı için yasal prosedürü yerine getirirken, önümüzdeki günlerde İŞKUR'a işçi alımı başvurularının yapılması bekleniyor. Başvuruların 50 binden fazla olacağı tahmin ediliyor. 31 yaş sınırının baz alındığı işçi alımı, noter huzurunda çekilecek kura ile yapılacak.

1992'DE 263 MADENCİ ŞEHİT OLDU

Yıllarca Türkiye ekonomisine can veren Zonguldak kömür havzasında yaranmalı ve ölümlü iş kazaları da yaşanıyor. Bu kazaların başlıcalarında; 7 Mart 1983'de Armutçuk'taki grizu patlamasında 103, 10 Nisan 1983'de Kozlu'daki grizu patlamasında 10, 31 Ocak 1987'de Kozlu'daki göçükte 8, 3 Mart 1992'de Kozlu'daki grizu patlamasında 263, 17 Mayıs 2010'da Karadon'daki grizu patlamasında 30, 8 Ocak 2013'de Kozlu'daki grizu patlamasında 8 işçi hayatını kaybetti.

"BABA MEZARI"NDA ÇALIŞIYOR!

İşsizliğin büyük sorun olduğu Zonguldak'ta işsizler arasında babalarını maden ocaklarında kaybeden işsizler de var. Babalarının can verdiği kömür ocaklarına girmek için adeta can atan işsizler, TTK'ya girmek için başvuru tarihlerinin açıklanmasını bekliyor. TTK'ya işçi alımlarında maden kazalarında babalarını kaybedenlere öncelik tanınıyor. Bunlardan biri de, 46 yaşındaki Çetin Yiğit... TTK Armutçuk Müessese Müdürlüğü'nde, 7 Mart 1983 tarihinde meydana gelen ve 103 madencinin öldüğü grizu faciasında babası Ahmet Yiğit'i kaybeden Çetin Yiğit, aynı kömür ocağında baba mesleğini sürdürüyor. Babasını grizu faciasında kaybettiğinde 11 yaşında olduğunu belirten Çetin Yiğit, "7 Mart 1983 tarihinde maden ocağında babamı şehit verdim. Babam şehit olduğunda doğum izninden dönmüştü, en ufak kardeşim 5 günlüktü. Babamın mesleğini devam ettiriyorum. Sanki burada babamı hissederek çalışıyorum, bu benim için farklı bir duygu. Kutsal bir önemi var. Bugünlere geldiysek, buradan ekmek yiyorsak, hem babamın emeklerine, hem de şehit madencilerimize borçluyuz. Biz ocağa inerken birbirimize, 'selametle', çıkışta da 'geçmiş olsun' deriz. 'Canlı canlı mezara girmek' deyimini her gün yaşayan insanlarız" dedi.

YİĞİT: "MADEN ŞEHİDİ ÇOCUKLARINA KONTENJAN AYRILSIN"

2015 yılında kurdukları ve yaklaşık 350 üyesi bulunan Zonguldak Maden Şehitleri Aileleri Derneği ile şehit madencilerin ailelerini birlik ve bütünlük içerisinde tutmaya gayret ettiklerini de ifade eden Başkan Çetin Yiğit, TTK'ya alınacak bin 500 işçiden 250 kişilik kontenjan sözünün tutulmasını istedi. Başkan Yiğit, "TTK'ya işçi alımında sona gelindi. Bizim de şehit madenci aileleri için kontenjan talebimiz olmuştu. Bu konuda, 6 ay önce eski Çalışma Bakanı Jülide Sarıeroğlu söz vermişti. Sözlerinin arkasında durmalarını istiyorum. Maden şehidi aileleri gergin... Bu sözü kendileri verdiler. Talebimiz, 250 işçi ve bu talebin yerine getirilmesini istiyoruz. Kontenjanın yaş şartı aranmaksızın verilmesini bekliyoruz. Yer altı şartlarına uyanların yer altına, yer üstü şartlarına uyanların yer üstüne alınmasını istiyoruz. Aileleri bir daha mağdur etmesinler" diye konuştu.

DERELİ: ''BABAMIN YERİNE İŞE GİRMEK İSTİYORUM"

Babası Fevzi Dereli'yi 13 Aralık 2017 tarihinde TTK Karadon Müessese Müdürlüğü Kilimli İşletmesi'nde -460 kodunda metan gazı degajı sonucu kaybeden 23 yaşındaki Emre Dereli, ''Ben ve benim gibi şehit madenci çocukları kamuda işe girmek istiyoruz" dedi.

Babasının yerine işe girmek istediğini söyleyen gözü yaşlı oğul Emre Dereli, "Geçen yıl ben askerdeyken babam Fevzi Dereli, maden kazasında şehit oldu. Ben de babamın yerine işe girmek istiyorum. Babam ölünce ailemin tüm sorumluluğunu ben üstlendim. İş için çalmadığım kapı kalmadı. Sayın Cumhurbaşkanımıza sesleniyorum, ne olur beni madene alın'' diye konuştu.

ARSLAN: "BABALARIMIZI ÜLKE KALKINMASI İÇİN ŞEHİT VERDİK"

Babası Mehmet Arslan'ı 1999 yılında TTK Kozlu Müessese Müdürlüğü'ndeki göçükte kaybeden 28 yaşındaki Engin Arslan ise, üç erkek kardeş olduklarını belirterek, "Babamı madende şehit verdiğimde 7 yaşındaydım. O an tüm dünyam başıma yıkıldı. Babasız büyümemin zorluklarını yaşadık. Gündemde TTK'ya işçi alımı var. Maden şehitleri çocukları için kontenjan ayrılmasını istiyoruz. Bu konuda devlet büyüklerimizden yardım bekliyoruz. Babalarını bu vatanın kalkınması için şehit veren bizlere iş verilmesini talep ediyoruz" ifadelerini kullandı.

SARI: "TTK'YA İŞE GİRİP, AİLEME BAKMAK İSTİYORUM"

TTK Kozlu Müessese Müdürlüğü'nde 2013 yılında metan gazı püskürmesi sonucu 8 işçinin öldüğü maden ocağı önünde, o zaman 14 yaşında olan 19 yaşındaki Doğukan Sarı, gözyaşları içinde babası Mustafa Sarı'yı aramıştı. Bu görüntüler herkesi duygulandırırken, Doğukan'ın babasının hayatta olduğu haberi gelmişti. Ancak, Kasım 2016'da ise özel ocakta meydana gelen göçükte Doğukan Sarı, babası Mustafa Sarı'yı yitirmişti. Babasını kaybettikten sonra morg kapısında beklerken çekilen fotoğrafıyla tüm Türkiye'yi ağlatan Doğukan Sarı da, TTK'ya işe girmek istiyor. Sarı, "Keşke babam yanımda olsaydı da, bunları hiç konuşmasaydık, ama elden bir şey gelmiyor. Ben de TTK'ya işe girip, aileme bakmak istiyorum. Ailem çok zor durumda... Engelli bir kardeşim var" dedi.

Editör: Pusula Gazetesi