Kentlerin bazen ovaya bazen dağa bazen de denize bakan, yüzleri ufka dönük pencereleri vardır. Bu pencerelerin yanında da balkonları vardır. Siz o balkondan kentin koşturmacasını gördüğünüz gibi gözlerinizin dalıp gittiği anılarınıza da bakarsınız çoğu zaman. Çocukluk, gençlik, orta yaş ve ileri yaşlarınıza tanık olan bu balkon aslında hep sizin hayatınızın bir parçası olmuştur. Ama siz onu ancak orta yaşı devirip, ileri yaşlara yelken açtığınız yıllarda fark edersiniz ya da size bir çimdik atarak fark ettirirler.
Zonguldak aslında balkonlar şehridir. Öyle çok teras ve balkonu vardır ki kentin nefes alanlarında. Fener, Balkaya, Emirgan, Tersane, Kapuz, Tünelağzı ve Kozlu'dan Ereğli çıkışı gibi bir çok balkona sahiptir. Bu balkonlar kentin kimliğine kişilik katan unsurlardır.
İşte öyle bir hatırlatmanın eşiğinde ortaya çıkan hüznümüz bizim Fevkani Köprümüz. Bir söylenti dolaşır olmuştu son zamanlarda Zonguldak'ta. Fevkani Köprü kaldırılacak diye. Zonguldak ziyaretimizde Belediye Başkanımız bizzat söyledi Fevkani'nin kaldırılacağını. Teknik anlamda yapılan tüm detaylı analizlerin vardığı çeşitli sonuçlar var elbet, bunlar çeşitli yazılı basın ve internet medyası haberlerine konu oldu. Benim köprünün kaldırılması ve yerine koyulacak yeni köprü veya köprüler ile ilgili aklımda bir sürü deli sorular var tabi. Hele bu bağlantılarda karşılaşılacak mülkiyet sorunları ve diğer teknik detaylar ayrı bir yazı konusu olacak kadar geniş. Ben bu sefer başka bir yaklaşımla Fevkani'yi anlatmak istiyorum. Yükselen köprü kentin ulaşımında çok önemli bir işlevi gerçekleştiriyordu kuşkusuz, ancak en önemli detay kentin dere ve demiryolu ile bölünmüş yaya ve araç akışını mükemmel bir uyumla yönetiyor olmasıdır. Yerine günümüz mimarlık anlayışı ve inşaat teknolojisi ile yeni bir çözüm de bulmak olasıdır elbet. Ama bu San Francisco'daki Golden Gate veya Londra'daki Tower Bridge köprülerini yıkmak gibi bir şeydir. Bu köprüler nasıl bu kentlerin mimari simgesi haline gelmişse artık Fevkani Köprü'de Zonguldak'ın mimari simgesi olan bir yapıdır artık. Salt kentin ulaşım işlevini değil, alışverişin tarihsel gelişimini gözler önüne serdiği kentin balkonudur Fevkani.
Hülya KOÇYİĞİT'lerin, Göksel ARSOY'ların siyah beyaz ya da ilk renkli filmlerine set olmuş, üzerinden geçerken denizden esen yosun kokulu rüzgarı aldığınız, Soğuksu'dan gelirken bir Acılık'tan bir İstasyondan bir de dereboyundan kolunuza takılan arkadaşlarınız gibi neşe içinde çarşıya indiğiniz yerdir Fevkani. Yıllara meydan okuyan bir ihtiyar delikanlı gibidir, hala sırtında tonlarca yükü taşırken hakkında konuşulanlara üzülen vakur bir bilge gibi duymazdan gelmektedir Fevkani. Çocuk umutlarımızda üzerimize başımıza alınacak yeni giyecekler için heyecanla girip çıktığımız dükkanların olduğu ilk çıkan plaktan bir kuple dinlediğimiz, Balığın, sebzenin en tazesini bulduğumuz, sıcak günlerde bir bardak limonatasını yudumladığımız, her yeni spor malzemesini ilk tanıdığımız yerdir Fevkani Köprü altı. Bir köprü olmaktan çoktan çıkmış yaşamın 1950'lilerden beri şekillendiği yerdir, tüm hayırsızlığımıza ve duyarsızlığımıza rağmen hala ilk günkü gibi hizmet veren bir mimari şaheserdir Fevkani. Kentin hafızası, tarihi, kentin tasarımına şekil veren, bu gün birçok viyadükle yapılan çağdaş şehirlerin katlı köprülerine alfabeyi öğretendir Fevkani. Karlı, güneşli veya yağmurlu günlerin siperidir Fevkani. Nice gösteri ve mitinglere sahne olmuş, İçinden çıkan binlerin ayak izleri ile dolu yıllara meydan okuyan abide gibidir.
Kentlerin balkonları vardır. Zonguldak'ta doğal olan çok balkon vardır ama Fevkani başkadır. Onarılmalı mıdır? Evet onarılmalıdır. Kolu kanadı kırık bir halden çıkarılmalıdır. Bedeli ne olursa olsun o kentin en önemli balkonudur. Ne yerle bir edilecek kadar vefasızlığı ne de yerine başka bir yapı kondurulacak kadar idam edilmeyi hak etmemiştir. Onarılmalıdır, hatta yeniden dizayn ile işlevine işlev katılmalıdır.
İstanbul'da Galata Köprüsü kaldırıldı da yerine farklı bir anlayışla yeni bir köprü mü konduruldu? Galata Köprüsü yenilendi hem de aynı yerinde. Ne bir metre sağda ne de bir metre solda. Eminönü'nden Karaköy'e sokak başları bile aynı yerini korudu. Altındaki meyhaneler mi kaldırıldı, üstünde balık tutanlar mı azaldı? Galata Köprüsü kentin balkonuydu öyle de kaldı. Bu gün her geçişimde denizin yosun kokusuna, Topkapı Saray'ının kudretli duruşuna, Gülhane Parkının dinginliğine, Üsküdar'dan Salacak'a kadar eşsiz gerdanlığa, Kız Kulesi'nin naifliğine, Kadıköy'ün Haydarpaşa'nın karşıdaki heybetine, Galata'nın nazlı duruşuna bir kez daha şahit olurum.

İşte Fevkani de böyledir. Bir yanda zümrüt yeşili dağlarının arasına sıkışmış nasıl gidildiğine bir türlü akıl erdirilemeyen irili ufaklı evlerin kartal yuvası duruşu, bir yanda tüm heybeti ile Müftülük, Çelikel Lisesi ve yüz yıllık Devlet Hastanesi, bir yanda çarşı üstünde Türkiye'nin ilk toplu konut projelerinden 467 evler, hemen altında asırlık çınar Mithatpaşa İlkokulu ve tabi ki kocaman bir liman ve içinde gemiler. Dalgakıranın arkasından gelen o yosun kokusu, altından geçen lokomotifin ben geldim düdüğü, insanların çarşıdan soğuksuya veya çarşıya bir an önce geçme telaşı, şimdilerde yeni kavşak düzenlemesi ile daha bir heybetli olmuş Fevkani. İşte tıpkı Galata Köprüsü gibi o da yıkılmayı değil yenilenmeyi tekrar gençleşmeyi bekliyor.
Bizler altından geçen dere kadar vefalı olalım Fevkani'ye. Onun yaptığını yapalım, yıllarca ayaklarını ıslattığı ve Fevkani'nin ne için orada olduğunu arada bir Zonguldak'a taşkın ile hatırlattığı gibi, bir nefes almak için üstünden geçen eli cebindeki adamın kollarını dayayıp uzaklara dalıp bir iç geçirdiği, sabahın kör karanlığında işine koşanların yolunu kısalttığı, kara akan deresinin neden kara aktığını hiç unutmadığı gibi ona vefa duygumuzu gösterelim yıkmayalım. Onaralım.
Teknik bilgiler var çeşitli kaynaklardan elde edilen. Birçoğunu okuduk veya bilgi sahibi olduk. Yıkılsın diyen de var, onarılsın diyen de. Şu para bu para ile ölçülen değerlerde Fevkani'ye ömür ve masraf biçiliyor. Peki onun size katkısını bu gün yap işlet devret gibi bir yaklaşımdan yola çıkarak hesaplasak sizin Fevkani'ye borcunuz ne kadar biliyor musunuz? Mesela aynı rakamla beş kolda birer gişesi olsaydı ne kadar para öderdiniz her geçişte veya bu güne kadar. Ne farkı var Boğaz Köprülerinden. O da kentin iki yakasını bağlamıyor mu? O olmasa hangi köprüden geçip Site'den İnağzı'na gidecektiniz bunca yıl. Dökerel Köprüsü bu ihtiyaca cevap verecek miydi? Veya Asma köprüsü onun yanında aynı işlevi görecek miydi?

Usta şair ne diyor Orhan Veli Zonguldak için;
Güneşli bir günde
Masmavi göreceğiz Karadeniz'i
Balkaya'dan Kapuz' a kadar,
Karış karış biliriz bu şehri;
EKİ' nin çiçekli bahçeleri,
Rıhtıma kömür taşıyan vagonlarıyla;
Paydos saatlerinde yollara dökülen,
Soluk benizli insanlarıyla.
Siyah akar Zonguldağın deresi
Yüz karası değil, kömür karası
Böyle kazanılır ekmek parası?

Ama aynı Orhan Veli Galata Köprüsü şiirinde
Dikilir köprü üzerine,
Keyifle seyrederim hepinizi.
Kiminiz kürek çeker, sıya sıya;
Kiminiz midye çıkarır dubalardan;
Kiminiz dümen tutar mavnalarda;
Kiminiz cimacıdır halat başında;
Kiminiz kuştur, uçar, şairane;
Kiminiz balıktır, pırıl pırıl;
Kiminiz vapur, kiminiz şamandıra;
Kiminiz bulut, havalarda;
Kiminiz çatanadır, kırdığı gibi bacayı,
Sıp diye geçer Köprü'nün altından;
Kiminiz düdüktür, öter;
Kiminiz dumandır, tüter;
Ama hepiniz, hepiniz...
Hepiniz geçim derdinde.
Bir ben miyim keyif ehli içinizde?
Bakmayın, gün olur, ben de
Bir şiir söylerim belki sizlere dair;
Elime üç beş kuruş geçer;
Karnım doyar benim de.

Dizelerini kaleme almıştı. Orhan Veli Fevkani Köprüsü'nü hiç görmedi, oysa Zonguldak'a geldiği kısacık zaman diliminde deresinin neden siyah aktığını ve bu şehirde ekmek parasının nasıl kazanıldığını böylesine yürekten anlatan şair aynı hissiyatla Fevkani Köprüsü'nden baksa sizce neleri görürdü?

Alıntı: Cenk KAPLANCAN
İstatistikçi-Yazar
Ankara/12 Temmuz 2020