Zonguldak'ın akın akın göç aldığı yıllarda Bartın'da doğan amca çocukları Dündar (1931) ve Ahmet Kasapoğlu (1927), 1940 'lı yıllarda yeni iş umutlarıyla Zonguldak'a gelirler.
Ahmet Kasapoğlu Zonguldak'a geldiği yıllarda EKİ'nin torna tesviye atölyesinde çalışmaya başlar.EKİ'de gece mesaisinde çalışırken 1940'lı yılların sonunda kardeşi Rıfkı Kasapoğlu ile birlikte Yeniçarşı'da bir kundura imalatı ve satışı yapan dükkanı işletirler. Bu dükkan günümüze kadar devam eder.
Dündar Kasapoğlu ise 1944 yılında Soğuksu'da bulunan Sanat Okulu'na yazılır. Sanat okulundan mezun olduktan sonra İstanbul'da yedek subay olarak askerliğini yapan Dündar Kasapoğlu, Zonguldak'a döndüğünde Fevkani (İnönü) Köprüsünün inşaatında Alman mühendislerin nezaretinde çalışır.
1958 yılında Gazi Paşa caddesinde ilk mağazasını açan Dündar Kasapoğlu spor ayakkabı ve eşofman satışına başlar. O dönemde Zonguldak'ta spor ve müziğe yüksek seviyede ilgi vardır. Bunun farkına varan Dündar Kasapoğlu Zonguldak'ta ilk eşofmanı satanın kendisi olduğunu söylemektedir. Aynı zamanda Kömürspor'un malzemelerini de birçok kez tedarik eder. Müzik konusunda da hareketli günler yaşayan Zonguldak'ta bağlama da satarak müzik enstrümanları sektörüne de girmiş olur.
Daha sonraki yıllarda Dündar Kasapoğlu da amcasının oğlu Ahmet Kasapoğlu'nun yanındaki dükkanda spor ve müzik aletleri satmaya başlar. Zonguldak'taki bütün okulların eşofmanları burada satılır. Zonguldakspor taraftarlarının maç öncesinde bayrak, forma, atkı almak için ilk aklına gelen yerdir. Kasapoğlu Spor ve Müzik mağazası artık Zonguldak'ın profesyonel müzisyenlerinin, müziğe ilgi duyanların uğrak yeridir. Sadece bir ticarethane değil Zonguldak'ın geçmişte sosyal yönden ne kadar zengin olduğunun da bir resmidir adeta. Deniz Kulübünde, Türk Sanat Müziği Cemiyetinde, düğünlerde sahne alan müzisyenler burada buluşur. Mağazaya yeni gelen enstrümanlar bu müzisyenler tarafından burada denenirdi. Bu esnada bütün Yeni Çarşı düğün yerine dönerdi. Dükkanın önünde bir kalabalık oluşur. İnsanlar kısa bir süre de olsa burada kulaklarının pasını silerdi. Ayrıca buraya gelen müzisyenler iş organizasyonlarını da burada yapardı. Örneğin bir udi yeni gelen bir udu denerken, keman teli almaya gelen bir kemani ile tanışır, birbirlerine birlikte çalışma teklifinde bulunurlardı. Uzun saçlı, küpeli bir gitarist, burada kanun çalan birine denk gelir ve sonrasında düet yaparlardı. Bu mağazanın önünden geçen çocuklar bu müzisyenleri hayranlıkla seyrederdi. Zonguldak'ta yetişen birçok müzisyen burada izledikleri müzisyenlere heveslenerek başlamıştır müzik serüvenine. Bu mağazada bağlamasından gitarına, kanunundan klarnetine, davulundan köçek ziline kadar neredeyse her şeyi bulmak mümkündü. Doğuştan müziğe yetenekli Roman hemşehrilerimiz hünerlerini burada sergilerdi. Bu ustaların sohbetleri de Zonguldak'ta birlikte yaşamanın ve hoşgörünün örneğiydi. Akşamları Deniz Kulübünde, Sürmende sahne alan müzisyenler o gecenin değerlendirmesini burada yaparlar, "abi akşam hep mi'den çaldınız. Sesim çok pes kaldı, detone oldum. Bu akşam en iyisi la minörden çalalım" gibi derin musiki tartışmalarına girerlerdi. Bağlama yapım ustaları da burada buluşur. İmalatını yaptıkları bağlamaları buradan satarlardı.
O neşeli günlerin hatırları olan Yeni Çarşı şimdi ise sessiz. Tıpkı Zonguldak'ın yitip giden heyecanları gibi.Koyu bir karanlığa gömülmüş, soğuk, harap ve yalnız.... Yitip giden günlerin yalnızlığı ve acısı içindeler. Sanki içlerinde hiç yaşanmamış, o şarkılar hiç çalınmamış gibi.

Editör: Pusula Gazetesi