Karadeniz, 6 bin 500 yıl önce bir göldü. İstanbul Boğazı'nın açılması ile bir iç deniz haline geldi. Doğal olarak göl halindeyken tatlı su olduğundan İstanbul ve Çanakkale boğazları ile birleşince bu göle deniz suyu karıştı.

Göl halindeyken içinde yaşayan tatlı su balıklarının yaşama şansı yoktu. Karadeniz`de yaşayan milyonlarca canlı balık böylelikle öldü. Ölen balıklar dibine çöktü. Bu ölü balıklar Karadeniz`in dibinde son derece zehirli hidrojen sülfür gazına dönüştü.

Bilmediğimiz bilgilerden biride Karadeniz`in 200 metreden sonra dibinde yaşam olmayışı.

Yer yer 2250 metre derinliğine sahip bir denizde 200 metre sonra yaşamın olmayışı büyük bir alanın gazdan oluştuğunu gösterir.

(Okyanusun en derin noktası Pasifik Okyanusu'nda, Guam adasının güney batısındaki Mariana Çukurudur. Derinliği tam tamına 11033 metredir)

Karadeniz`de oldukça derin bir deniz olmasına rağmen 2000 metre tamamen hidrojen sülfür gazından oluşuyor. 200 metreden sonra oksijen bulunmuyor. Karadeniz Teknik Üniversitesi araştırmaları ve Sinop İl Çevre ve Orman Müdürlüğü araştırmalarına göre kıyı kesimlerine yakın yerlerde bu derinlik 150 metreye kadar düşüyor.

Karadeniz`i besleyen sayılmayacak kadar dere, akarsu ve ırmaklar varken 5 büyük de nehir vardır. Dinyeper, Dinyester, Don, Kuban nehirleri. En büyük nehir ise Tuna Nehri`dir. Avrupa`nın bütün kimyasal atıklarını toplayıp Karadeniz'e boşalmasını sağlayan Tuna, tek başına her yıl 203 km3 tatlı suyu Karadeniz'e taşırıyor. Böylelikle Kardeniz`in kirlenmesinde sanayi atıklarının da oldukça önemli etkisi oluyor.

Karadeniz`in akarsularla temizlenmesi yerine daha da kirlenmesinin yanında bir de diğer denizlerden gelen su yoktur. Yani; Karadeniz`in okyanusa bağlantısı İstanbul Boğazı, Çanakkale Boğazı ve Ceberitarık Boğazı ile sağlanmasına rağmen, akıntı olarak Marmara Denizi`nden başka gelen su akıntısı yoktur. İstanbul Boğazı'nın alt ve üst akıntısı vardır. Karadeniz`den üst akıntı ile geçen su, alt akıntı ile geri döner fakat Çanakkale Boğazı'ndan sadece gideri vardır. Durum bu olunca Karadeniz`in kirliliğini de en fazla Marmara Denizi çeker

Bu, kanal İstanbul projesinin de Marmara için ne kadar tehlikeli olduğunu gösteriyor. Zira bu sefer Karadeniz`in kirlettiği Marmara Denizi`nin iki kat daha kirlenmesi anlamına geliyor.

Eğer Tuna ve Rusya`dan gelen büyük akarsular temiz olsaydı; aslında Karadeniz kendi kendine temizlenebilen en temiz deniz olacaktı. Zira Dünya'nın diğer denizlerinin akıntılarına kapalı olduğu için akarsular sadece suyu temiz tutabilecekti.

Bunun yanında deniz kenarlarına kurulan santrallerde denizi oldukça kirletmektedir. Özelikle Zonguldak`a çok yakın bir yerleşim yeri olan Çatalağzı`nda kurulan santraller deniz suyunu oldukça zehirlemektedir. Ayrıca Rusya`nın Karadeniz kıyılarında halen devam eden santrallerin yapımı var. Son 10 yılda bizim Karadeniz kıyılarında 203 HES yapıldı,143 tanesinde yolda. Ayrıca Sinop`a kurulacak Nükleer Santralinde en çok etkileyeceği Karadeniz`in suyudur.

Gelecek kuşaklara biz cehennem bırakıyoruz.

Bu zehirlenme doğal olarak içinde yaşayan balıklara da yansıyor. Birçok balığın soyu tükenme noktasına geliyor.

Ekolojik sorunlar yüzünden günümüzde uskumru balığı kaybolmuş, palamut ve lüfer miktarı azalmış hamsi ise aşırı avcılığı nedeni ile soyu tükenme tehlikesi altına girmiştir. Çünkü hamsi sadece Karadeniz'e özgüdür. Pisi, kalkan ve çaça azalmış, kofana, torik, çinekop cinsleri tükenmiştir. Dünyanın en lezzetli balığı hamsinin stoğu, boyu ve ağırlığı azalmış, havyarı için avlanan ve nehir ağızlarında yaşayan mersin balığının, kirlilik ve aşırı avlanma sonucu nesli tükenmiştir.

Editör: Pusula Gazetesi