Hangimiz deniz kıyısına gidince yapmayız ki; suyla karanın birleşme noktasına gelir gelmez, derin bir deniz havası çekip ufuk çizgisine bakarak verilen nefesle birlikte kafamızdaki sorunları sonsuzluğa göndermeyi, şehir yaşantısının verdiği stres ve gerginliği denizin mavi sularına haykırırcasına boşaltmayı..."Şanslıyız" diyebilirim, Karadeniz'e kıyı yeşil orman ve dağların dik yamaçlarının arasında kaya, kum, yosun ve mavi suları kavuşturan kumsallara sahip bir şehirde yaşıyoruz.

Refleksmidir, bilinmez, ne zaman deniz kıyısına gitsek, etrafta bulunan yassı oval taşları toplayıp suya yatay olarak hızla fırlatır,taşın suda sekme sayısını sayar, birden fazla sektirmek için çaba gösteririz. İçgüdüsel olarak taşı deniz üzerinde sektirme gereği duyarız. Yaparken başarılı oluyorsanız, doğru taşı seçtiğinize sevinirsiniz, güzelce sektirdiğiniz de övünürsünüz, ne olur bilmem, ama taşı tıp tıp-tıp zıplatınca, küçük çocuklar gibi mutlu olursunuz, hafifler, gülümsersiniz.

Ya çocuklar; bizi hayranlıkla seyreder, tamamıyla fizik kurallarına dayalı bu doğa olayını tatbik etmek için küçük elleriyle bu eğlenceli olayı gerçekleştirmek için büyük çaba sarf ederler.

Kıyı şeridi denize dik ve yamaçlı olan şehrimizde bu oyunu gerçekleştirebilmek için doğa ana bize bu güzel yamaçların arasında kumlu-çakıllı kumsalları bahşetmiştir. Şehir merkezinden batıya doğru; Kozlu, Öküşne, Değirmenağzı ve Ilıksu kumsalları... Doğuya doğru ise; Tersane, Orta Kapuz, Büyük Kapuz, Uzunkum, Tünelarkası (Geçit), İnağzı, Hasırarkası, Kilimli, Muslu, Türkali, Göbü ve Filyos sahillerini saymak mümkün. Her iki yakada küçüklü-büyüklü başka kumsallarımızda var, çocuklarımızın suda taş sektirebileceği, biraz nefes almak, soluklanmak, yaz günlerinin tadını çıkarmak için sahip çıkmamız gereken kumsallarımız...

[*] [*] [*] [*]

İletişim ve ulaşımın zor olduğu eski yıllarda Zonguldak'ta da büyüyen her genç, yaşadığı bölgenin olanaklarını kullanmak zorundaydı. Yaşadığı mahallenin meydanını top oynamakta kullanır, bakkalını ihtiyaçları için, mahallesine bağlı kamu kurumunun tesislerini sosyal hizmetlerinde, yazın denizde serinleme ihtiyacını da mahallesinin bulunduğu en yakın sahilinde karşılardı. Şimdiki gibi arabana binip istediğin yerde konaklamak, pikniğini yapmak ve denize girmek gibi bir lüksümüz yoktu. Üstelik mahalleli olarak cümbür-cemaat, çoluk-çocukla hep beraber hareket edilir, hep beraber eğlenilirdi. Benim çocukluğumun bölgesi Kapuz'du. "Kapuz"demişken, aklınıza ilk gelen eminim şimdi bile Belediye Plajı olarak hizmet veren Kapuz Plajı olduğunu sandınız, aslında gerçek biraz farklı...

Kapuz'un kelime anlamı,"Dar ve derin koyak ve içine girilemeyen sık orman"dır.Fener'den başlayıp Hasırarkası'na kadar uzanan bölge, eski yıllarda "Kapuz" olarak isimlendirilirdi. Uzunkum kumsalı da isminden anlaşılacağı üzere eski yıllarda, Uzunkum'dan İnağzı sahiline kadar birbirine kumla bağlantılı sahil olduğu için bu isimle kalmıştır. 1960 ve 70'li yıllarda gece-gündüz demeden denizden çekilen kum yüzünden bu sahiller geri çekilmiş, doğanın milyonlarca senede inci tanesi gibi hasıl ettiği bu kumsallar azalmıştır.

[*] [*] [*] [*]

TÜNELAĞZI...

Tünelağzı'ndan başlamak istiyorum...Şimdiki Zonguldak Orman Bölge Müdürlüğü'nün bulunduğu yerin aşağısındaki kayalık koydur. Zonguldak'ın en eski ailelerinden biri olan Barlı Ailesi'nin ferdi Kadir Barlı tarafından denizdeki kaya üzerine yaptırılan "Kadir Ağa Anıtı"nın olduğu bölgedir. 2007 yılında çıkan fırtınada dev dalgalara dayanamayıp yıkılmıştır. (Bakınız: Kız Kulesi). Kent hafızasının önemli bir simgesi olan bu anıt, halen suyun altında çıkarılıp yerine dikilmeyi bekliyor.

[*] [*] [*] [*]

TERSANE...

Tersane, 1930'lu yıllardan 1985'e kadar küçük tonajlı liman hizmet gemilerinin bakım ve onarımı için kurulmuş, bakım giderlerinin, hizmet gelirlerine yüklediği yüksek maliyetten dolayı kapatılmıştır. Geride bıraktığı harabeler her ne kadar Karadeniz'in azgın dalgalarına yenilse bile bakımsız olarak halka açık kumsallardan birisidir.

[*] [*] [*] [*]

ORTA KAPUZ...

Orta Kapuz, 1960 yılından 1980'li yıllara kadar, Zonguldak'ın kartpostallara konu olmuş, Emirgan mevkiinden bakıldığı zaman Tersane ve Kapuz Plajı arasında kalan bu müthiş kıyı şeridinin en güzel koylarından birine inşa edilmiş dinlenme tesisiydi. Şirket çalışanlarının sosyal hizmetler kapsamında Ereğli Kömürleri İşletmesi (EKİ)tarafından işletilen bir plajdı. Zonguldaklılar, yazları bu plajlara akın ederdi, şirket çalışanları ve yakınlarına verilen paso ile giriş yapılır, iki katlı üst locada büyükler oturur, sohbet edip kantinden aldıkları tost ve çayın keyfini sürerler, çocuklar da onların gözetiminde denizin keyfini çıkartırlardı. İki katlı trablem ve ortada yüzerek ulaşabildiğiniz, üzerinde güneşlenmek ve dinlenmek için sal bulunurdu...

[*] [*] [*] [*]

KAPUZ PLAJI...

Kapuz Plajı, geçmişten bugüne kadar korunabilmiş, kombine tesislerin bulunduğu,plaj olarak hizmette hiçbir sekteye uğramamış, Zonguldak Belediyesi tarafından işletilen önemli koylarımızdan birisidir. Denizinin ve kumsalının güzelliği, turizm açısından Zonguldak'ta önemli bir mekan olma özelliğini halen koruyor. Restoran ve sosyal hizmetler vererek değerini korumayı başarmış tek tesistir.Plaj çevresindeki yapılaşma her ne kadar bu güzelliği gölgede bıraksa bile, Kapuz Plajı'nda bir kere denize girmiş bir misafir, yıllar geçse bile bu doğa harikası koydan özlemle bahseder.

[*] [*] [*] [*]

UZUNKUM-GEÇİT-İNAĞZI...

Kapuz'dan sonraki koylarımız, insanoğlunun doğaya verebileceği en kötü muameleyi görmüş olan kumsallarımızdır. Üstelik daha az maliyetli ve çevre dostu birçok yöntem varken, yapılabileceklerin en zoru seçilmiş ve en kötü sonuç alınmıştır. Kumsal alan, kayalıklar, ormanlar ve kıyı şeridine dik yamaçlar yok edilmiş olduğu halde çevre yolu halen bitirilememiştir.

Eski yıllarda, Uzunkum, Geçit ve İnağzı kumsalları, kendi bölge insanı kadar diğer mahalle ve semtlerden gelen insanların da tercih ettiği önemli koylarımızdandı. Belediye otobüsleri ve dolmuşlar hınca hınç dolu yolcu taşır,piknik tüpünden çaydanlığa, kap-kacak her türlü deniz ihtiyacı evde hazırlanır, görev dağılımı yapılarak taşınırdı. O yıllarda deniz yatağı olarak kullanılan şişirilmiş araba lastiğini taşıma işini genelde en küçükler üstlenir, oynaya oynaya taşırlardı. Kumsalın en uygun konaklama yeri oy birliğiyle seçilir, gün boyunca güneşin ve denizin tadı çıkartılırdı.Girişte para istenmez, şemsiye ve şezlong kirası alınmazdı. Kuma dikilen dört fasulye çubuğu üzerine açılan örtü, şemsiye; yere serilen kilim, şezlong görevi görürdü.

Eğer gelmeden içinize mayonuzu giymişseniz işiniz kolay, elbisenizi çıkartıp koşar adım doğru denize atlardınız, mayonuzu içine giymeden gittiysen doğal kabin ararsın... Nerede, hangi kabin? Havluya sarılıp mayo giymek varken, bu iş o kadar kolay değil, ustalık ister, hem havluyu tutacaksın, hem de mayonu giyeceksin. Kazasız-belasız değiştirdiysen, senden mutlusu olmazdı. Çocuklar heyecanla denize koşar, ekmek arası domates molası haricinde akşama kadar sudan çıkmazlardı. Grubun büyüklerinin kaçınılmaz diğer bir görevi, -genelde ağabeylerdi onlar-kayalardan midye çıkarmak ve paslı teneke ateşi üzerinde midyeleri pişirerek servis yapmaktı.

Bu bölgedeki kumsallar, demir yoluna paralel olduğu için yaz aylarının verdiği insan yoğunluğundan olsa gerek saat başı geçen trenlerin gürültüsü, çaldıkları düdük sesine karışır, denize girenleri selamlarcasına geçişlerini tamamlarlardı. Türkali, Göbü ve Filyos sahillerini tercih eden deniz yolcuları trenleri doldururdu. Bazıları tren yolunu yaya kullanmayı tercih eder, geçit bariyer noktalarındaki görevliden tren saatini öğrenip tünellerden geçeceği zamanı ona göre ayarlarlardı. İşin içinde trene tünelde yakalanmak da var tabii, bu konuya hiç girmeyeceğim, onu yaşayanlar iyi bilir...

Yaşanan bu anılar fazla değil,20 ile 30, bilemedin 40 yıl önceki yıllara ait. Siz şimdi hiç bu kumsalların son halini gördünüz mü? Denize gittiniz mi? Uzunkum, Geçit, İnağzı, Hasırarkası ve Muslu sahillerini gördünüz mü? Orta Kapuz'da trambleme çıkıp atladınız mı? İnağzı sahilinde denize doğru uzanan beş kayanın üzerine çıkıp midye çıkardınız mı? Hasırarkası'nda kayalıklar arasında yaşayan su samurunu gördünüz mü? Muslu sahilindeki, adını dere kenarında dolaşan kazlardan alan Kazköy'ü gördünüz mü? Bence şimdi gidin görün, tabii saat başı kalkan nostaljik treni bulabilirseniz.

Editör: Pusula Gazetesi