En bilineni Uzun Mehmet tarafından Ereğli`nin Kestaneci Köyü'nde bulduğu yönündedir.

Aynı hikayede, Uzun Mehmet askerden terhis olduğunda komutanı tarafından söylenen "Her biriniz köylerinize gittiğinizde (Kömür taşını göstererek) bu şekilde taş bulursanız, bunu hemen bildirin" sözlerinden sonra köyüne dönen Mehmet`in bir nehir kıyısında bu taşı bulması ve İkinci Mahmut'un huzuruna çıkması ile Kömürün Zonguldak'ta bulunduğu var sayılır.

Var sayılır diyorum çünkü hiç bir belgede bu olay net bir şekilde yazmaz. Hatta bazı başka belgelerde başka hikayeler anlatılır.

Örneğin 1916 yılında yazılan bir raporda Safranbolu Kaymakamı Hacı İsmailoğlu İsmail Ağa'nın çubukçusu (ağızlık ve diğer el sanatı ile uğraşan kişi) Çatalağzı`nda bulduğu numuneleri İstanbul'a götürüp Padişah II. Mahmut`a sunduğu ve ödül aldığı yazılmıştır. 23 Aralık 1916 tarihli Zonguldak Kaymakamı Ahmet Cevdet`in Raporu`nda iki farklı kömür keşfi anlatılmaktadır.

Biri "1822 yılında Ereğli`nin Kestaneci Köyü'nden gemici Hacı İsmail köy civarından topladığı siyah taşları İstanbul'a götürerek Padişah II. Mahmut`a sunuyor. Bu taşlar uzmanlar tarafından incelenince maden kömürü olduğu anlaşılıyor.

Diğeri ise, Ereğli`nin Niren Köyü`nden Uzun Mehmet`e dairdir.1829 yılı Safranbolu Kaymakamı Hacı İsmailoğlu İsmail Ağa'nın çubukçusu Çatalağzı`nda bulduğu numuneleri İstanbul'a götürüp Padişah II. Mahmut`a sunduğu şeklindedir.

Şimdi bu iki raporun da net şekilde yazılı bir belgesi yok. Uzun Mehmet`in varlığı dahi belirsiz. Hikayenin gerçek olup olmadığı muamma. Bu hikayeyi bir çok kişinin aynı hikaye doğrultusunda zamandan beri anlatımları var.
Belki bu hikayenin ikisi de yanlış belki ikisi de doğru.
Öyle değil mi?

İLK KÖMÜR İŞLETMESİ

Hem Uzun Mehmet Ereğli`de hem Çubukçu Çatalağzı`nda kömürleri bulup padişaha getirebilir. Zira 1820`li yıllar Dünya'da kömürün sanayide, gemilerde kullanılmaya başlandığı yıllar. Hal böyle olunca tüm askeri birliklere bir emir ile askerlere terhis olduktan sonra arama yaptırmaları için bir bilgi veriliyor. Sadece Zonguldak'ta değil birçok yerleşim yerinde o dönemin askerden terhis olanların çoğu karış karış bu kömürü aradığını düşünmek lazım. Eğer gerçekte var olsaydı pekala bir uzun Mehmet'te Kırşehir`den Trabzon`dan yada Erzincan`dan çıkıp yola, İstanbul'a bu mükafatı edinmek için gelebilirdi.

Kömürün Zonguldak'ta olduğu bilinmesinden, ilk ocakların açılmasına kadar ki zaman arasında 20 sene var nerdeyse, bu süre zarfında bu konuda Saray tarafından keşifler yapılması için konuya hakim olanları görevlendirip bunun en uygun coğrafya olarak Ereğli olduğu tespit edilip, ocakların burada açılması uygun bulunmuş da olabilir. Bu durumunda yine ilk kömürün Ereğli de mi Çatalağzı'nda mı bulunduğunu kesin olarak kanıtlamaz. Diğerini de çürütmez.

Fakat resmi kayıtlarda ilk kömür ocağının Ereğli`de açıldığı yazıldığı için kömüründe Ereğli`de bulunduğu sanılmaktadır.

ÇATALAĞZI...

Ama bu Kömürün Çatalağzı`da da bulunmadığı anlamına gelmez. Sonuçta Çatalağzı`nda birileri kömür olduğunu bulmuş ve ocaklar açılmış zaman Geldik, Çatalağzı'nda bir yer olarak geçtiği için burada ki ocaklara Çatalağzı ocakları dendiğinden raporda ki hikaye de "Çatalağzı`nda bulundu "şeklinde yazılmış.

İlk Kömür Çatalağzı`nda mı bulundu yada Ereğli'de mi şeklinde değerlendirmiyorum. Çatalağzı'nda, Kozlu`da Amasra`da kömürün varlığı yine ayrı ayrı kişiler tarafından bulunduğu yada tespit edildiği şekilde düşünmenin daha doğru olduğunu söylüyorum.

Bu konuda çok güzel araştırmaları olan Ekrem Murat Zaman ve Kurucaşile'den Nihat Yasa konuyu ayrıntılı şekilde ele almışlar. Ama bütün kaynaklar 1900`lü yılardan sonra ele alınmış yazılardan ibarettir.

Editör: Pusula Gazetesi