Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi Başhekimi Doç. Dr. Özcan Pişkin ve beraberindeki akademisyenler akciğer kanseri farkındalık etkinlikleri kapsamında basın toplantısı düzenledi.
Toplantıda Sitoloji, Nükleer Tıp, Radyoloji, Patoloji alanlarındaki uzman akademisyenler akciğer kanserinin tanı ve tedavisindeki yöntemleri gazetecilerle paylaştı.
Başhekim Doç. Dr. Özcan Pişkin, "Başhekim "Bildiğiniz üzere Kasım ayında tüm dünyada akciğer kanseri farkındalık ayı olarak kutlanıyor. Merkezimiz olarak da akciğer kanserine multidisipliner yaklaşımla yaklaşıyoruz. Gerek tanıda gerek tedavide bir ekip olarak yaklaşıyoruz. Çok büyük başarılar elde ediyoruz. Akciğer kanseri çok önemli. DSÖ verilerine göre her sene yaklaşık 20 milyona yakın akciğer kanseri tanısı konuluyor. Her sene yaklaşık 10 milyon insanı akciğer kanserine bağlı sebeplerden dolayı kaybediyoruz. DSÖ verilerine göre akciğer kanserine bağlı ölüm sıklığında en sık görülen kanserler arasında birinci sırada akciğer kanseri. Çok önemli bir problemden bahsediyoruz. Bu problemle baş edebilmek için erken tanı ve tedavi çok önemli" şeklinde konuştu.

"Zonguldak bu bölgelerin başında geliyor"
Akciğer kanserinin ölümcüllüğünü artıran en önemli nedenlerin hava kirliliği, kömür alanları, kimyasallara maruz kalma gibi faktörler olduğunu Zonguldak'ın da bu bölgelerin başında geldiğine dikkat çeken Meltem Tor, şöyle dedi:
"Maalesef akciğer kanseri en ölümcül kanser türü olmasına rağmen farkındalık oluşturma konusunda biz zorlanıyoruz. Türkiye'de de akciğer kanseri ölümlerine baktığınızda çok dramatik rakamlarla karşılaşıyoruz. Dünya ortalamalarının çok daha üzerinde. Bunun nedenleri mutlaka araştırılmalı elbette. Akciğer kanseri tedavisi ciddi sağlık yükü ekonomik yük de oluşturuyor. Avrupa'da bu konuda harcanan paralara baktığınızda Türkiye de bu noktada başı çeken ülkelerden biri maalesef. Neden bu böyle çünkü her 10 akciğer kanser vakasının 8'i sigara ile ilişkili. Onun yanında hava kirliliği, değişik kimyasallara maruziyet. Çok daha fazla hava kirliliği büyük bir kanserojen. Bazı bölgeler Türkiye'de hava kirliliği konusunda ciddi sıkıntılar yaşamakta. Maalesef Zonguldak da bu bölgelerin başta gelmekte. Kronik sorunların fazla olması bu bölgede hava kirliliğinin yüksek oranlarda olması çevrede sanayi, demir-çelik sanayisi, kömür alanlarının olması, santrallerin olması nedeniyle bu bölgede ciddi hava kirliliği ve madenciliğin olması kronik akciğer hastalıklarının yüksek oranlarda olması yine bu bölgede akciğer kanserinin ölümcüllüğünü artıran en önemli nedenlerden biri."

"Son bir yılda poliklinikte bin 900 vaka görmüşüz"
Türkiye'de erkeklerde 100 bin vakanın 75'inin kanser tanısı konulduğunu, son bir yılda poliklinikte bin 900 vaka gördüklerini anlatan Tor, şöyle devam etti:
"Türkiye'de erkeklerde 100 bin vakada yeni tanı konan vaka sayısı 100 binde 75 gibi. Sanıyorum bu Batı Karadeniz bölgesindeki oran biraz daha yüksek. Biz senede 250-300 tanısal işlem koyuyoruz. Bu vakaların yüzde 60'ı kanser ön tanısıyla gelenler ve her hafta multidisipliner akciğer kanser vakalarının değerlendirildiği en az 10-15 vaka değerlendiriyoruz. Son bir yıl içerisinde bizim göğüs hastalıklarının akciğer kanser vakalarını izlediği poliklinikte 1900 vaka görmüşüz. Son 1 yıl içerisinde 700 kemoterapi işlemi uygulanmış. Sadece bizim göğüs hastalıklarından kemoterapi alan akciğer kanseri olguları için. Radyoterapi ünitelerimiz aktif. 2007'den beri aktif çalışan radyoterapi merkezi var. Hastalarımızın tanı sürecinden sonra tedavi planlaması hep birlikte yapılıyor. Bu tedaviler içerisinde kemoterapinin yanında radyoterapi de rol oynuyor. Tanı sürecinde patolog arkadaşlarımız da bize destek oluyorlar. Akciğer kanser tanısı konulduktan sonra tedavi planlaması tanıda elde edilen patoloji tanısına göre yapılıyor. Hep birlikte birçok disiplinin içinde olduğu bir hastalıkla karşı karşıyayız. Bu süreçte elimizden geleni hep yapmaya çalışıyoruz. Kötü olan taraf şu ki sinsi bir hastalık. Geç evrede yakalanıyor maalesef hastalar. Erken evrede yakalanıp tespit edilen hastaların oranı yüzde 10-1'i geçmiyor. Yüzde 85'si lokal ileri veya metastatik evrede görülüyor. Bu hastalar bize geldikten sonra en kısa sürede tanısının konulup hep birlikte konsey oluşturulup bu hastanın patolojik tipine, performansına göre en uygun tedavinin belirlenmesi gerekiyor."

"Tütün kontrol programlarına riayet edilmesi gerekiyor"
Türkiye'nin birçok ülkeden önce yasal süreci hazırladığın ve aktif hale getirdiğini hatırlatan Prof. Dr. Meltem Tor, sigara kullanımının 11 yaşından itibaren artma trendine girdiğine dikkat çekerek açıklamalarını şöyle tamamladı:
"TÜİK verileri alınarak solunum hastalıkların morbidite ve mortalitesi araştırılmış bir çalışma var. Zonguldak Bayburt'tan sonra ikinci sırada yer almakta. Kronik solunum hastalıklarından ölümlerde ve sağlık harcamalarında maalesef Zonguldak halen önlerde yer alıyor. Neden durum böyle. Sigara içme oranı da oldukça yüksek. Hava kirliliğine maruziyet söz konusu. Değişik endüstri alanlarında özellikle kanserojenlere maruz kalan bir çalışan nüfus var. Ve bütün bunlar sonrasında kronik hava yolu hastalıkları ve akciğer kanseri oluşumuna zemin oluşturuyor. Senede yaklaşık 300 bronkoskopi yapıyoruz ve bunların yüzde 60'i kanser ön tanısı ile yapılan bronkoskopik işlemler. En son DSÖ ile paylaşılan Türkiye rakamları erkeklerde 100 binde 75. Kadınlarda ise 100 binde 10'larda. Dolayısıyla bu rakamlara baktığınızda sanki burası birazcık daha yüksek gibi duruyor. Maalesef sinsi bir hastalık. Yüzde 17'si 5 yıllık sağ kalım oranları. Yüzde 83 vakayı 5 yılın sonunda kaybediyoruz. En mortal bir hastalık. Erkeklerde en sık görülen akciğer kanser hastalığı. Yapabileceklerimiz hiç olmamak. Birincil korunma tedbirleri. Tütün kontrol programlarına riayet edilecek. Hastanelerde, okul çevreleri sigarasız ilan edilecek. Sigarasız kampüslerimiz olacak. Hasta, hasta yakını, çalışan vatandaş gidip hastane kapısında sigarayı rahatlıkla içemeyecek. Sigaranın zararlarının farkındalığı bence akciğer kanser farkındalığının daha önünde olması gereken bir şey. Kurallar var, uygulamak gerekiyor. Tütün kontrol programlarına riayet edilmesi gerekiyor. Yasal süreci biz birçok ülkeden daha önce hazırladık. Aktif hale getirdik. Bunun devamını da sağlıyor olabilmemiz lazım. Maalesef sigara içme oranları 11 yaşından itibaren yine artma trendine girdi. Eğer biz sigarasız bir yaşam örneği modeli oluşturabilirsek ilerleyen zamanlarda kanserle uğraşmak durumunda kalmayacağız."