Emekli Öğretmen, Şair-Yazar Hamit Kalyoncu, Halkın Sesi Gazetesi'nde bugün yayınlanan "SÖZ OLA AĞULU AŞI" başlıklı köşe yazısında konuyla ilgili şöyle diyor:

".... Neymiş efendim; Polis Evi'nde kalan sağlıkçılar, mesaiden sonra gelmişler, bir-iki kişi bakkaldan içki (bira-rakı) almış. Alır, ne var bunda? Efendim, taş okey oynamışlar, oynar, bunda ne var? Suç mu? Eğer o salonda okey takımı varsa stres atmak için oynamış olabilirler. Hepsi yetişkin eğitim görmüş insanlar. Birilerinden izin mi alacaklardı? Ölümcül virüsü almış insanlarla bir uzun mesai yaşıyorlar. Onların hayatla bağlarını sıkı tutmak için bütün gün çaba gösteriyorlar. Bu yoğun stresi böyle atabiliyorlarsa, atsınlar kardeşim. Sen de gerekli kolaylığı sağla!..

CORONO tedavisi yapanlar, bu hastalığı ve sebeplerini bizden daha iyi bilirler. Aldıkları eğitim süreci, onlara nerede nasıl davranacaklarını da öğretmiş olmalıdır. "Sosyal mesafe" hesaplarını sağlıkçılarımız da yapabilirler. Bu konuda kimseden ders almalarına gerek yoktur.

Bizim ülkemizde memur-işçi mesaiden çıkınca ya bir kahveye takılır, bir-iki parti okey veya kağıt oyunu oynar. Kimi birahaneye takılır bir-iki bira içer. Kimi meyhaneye gider bir-iki kadeh atar. Kimi arkadaşlarına takılır. Böylece günün stresi atılır. Kimi de evinin yolunu tutar. Genellikle yaşama şekli böyledir.

Aynı insanlar kendilerinin bildiği gibi ibadetlerini de yaparlar. Gün gelir Ramazan ayında orucunu tutar, teravihe katılır, bayram geleneklerini yaşatırlar."