27 Mayıs 2016 tarihinde kaybettiğimiz, Uzun Mehmet Anıtı'nın ve Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Genel Müdürlüğü'nün Mimarı Yılmaz Soylu anısına...

UZUN MEHMET ANITI...

Anıt, 1973 yılında, projenin mimarı Yılmaz Soylu denetiminde 3 ay içinde yapıldı. Cumhuriyetin 50. yılı anısına, Türkiye Taşkömürü Kurumu tarafından yapılan anıta dönemin Valisi Nihat Oğuz Bor da yapımına destek verdi. Anıtı, Zonguldak'ın sahibi üç şehit (şehit asker, şehit madenci ile madenlerin ilk kurbanı ve efsanevi şehidi Uzun Mehmet) düşüncesi oluşturur. Uzun Mehmet Anıtı, o zamanki Zonguldak şehir merkezinin her yerinden gözükecek şekilde, ulaşım sorunu olmasına karşın Balkaya sırtına konumlandırıldı. 1983 yılında Zonguldak Belediyesi tarafından anıt çevresi piknik alanı ve gezi yolu olarak düzenlendi.

ANITIN MİMARI MERHUM 'YILMAZ SOYLU''NUN KENDİ AĞZINDAN UZUN MEHMET ANITI...

Şöyle başlayayım...
Zonguldak'ta, madenciliğe ait herhangi bir anıt yoktu. İlk anıt, tam yapılış tarihini bilmiyorum, şimdiki Kan Bankasının yanındaki Tekel binasının kuzeyinde, Halkevi tarafından bir Madenci Parkı yapılmış. Orada bir fener vardı, bir kaide üzerinde duran. Bu parka çocukluğumda ben de giderdim. Çaydamar'ın işçileri gelip otururlardı. Bir havuzu vardı, çok güzel çiçekliydi. Oldukça güzel, bakımlı bir yerdi. İlk madenci anıtı dediğimiz yapı oradan başlıyor.
Vali Nihat Oğuz Bor, Karaelmas Derneği diye bir dernek kurdurdu. 1973 yılında Cumhuriyetin 50. yılı sebebiyle bir anıt yapmayı, ama madenle ilgili bir anıt yapmayı Nihat Oğuz Bor Bey düşünmüş herhalde. Bu Derneğin gayesi sanırım sadece bir madenci heykeli yapmaktı. Topladıkları para da o zamanki parayla 300 lira falandı. Beni çağırdı, "Bunu nasıl yaparız?" dedi. Ben bir heykeltıraş değilim ama "Bir eskiz yapayım." dedim.
Vali Nihat Oğuz Bor beğenmişti...
Bu arada Engin Hanım da var. Burada metropoliten imar planı çalışması yapıyordu. Engin Hanım, Eski Zonguldaklıdır, mimardır akademide; o kazandı şehrin o zamanki metropoliten imar planını. Engin Hanım da bir eskiz getirmişti. Vali Bey benim yaptığım eskizi gördü, beğendi; "Yılmaz senin eskizini yapalım." dedi.
Bu tesisi yapmak için o zaman teknolojik olanakları da alet, edevat imkan veremiyor. Vali Bey, Vilayette bir toplantı düzenledi. Vilayet, Belediye, Sendika, Ereğli Kömürleri İşletmesi (EKİ), Orman İşletmesi olmak üzere beş kuruluş katıldı.
E.K.İ bize yakışır dedi...
Bu arada bizim EKİ'nin İdari ve Mali İşler Müdürü Süleyman Kılıç Bey vardı. Hanımı da Yayla Okulunun Müdürü Mihriban Kılıç'tı. Süleyman Beyle beraber gittik toplantıya. Tabi o toplantıda kimse bu işi üzerine almak istemedi. Belki teknik olarak olanakları yok, belki maddi olarak üstesinden gelemeyecekler. Ondan sonra Süleyman Bey dedi ki bunu yapmak bize düşer dedi. EKİ olarak. Biz bunu yükleniyoruz dedi. Sizlerden gerekirse yardım isteriz dedi. İşe öyle başlandı.
Yokluklara rağmen 3 ayda bitti...
Abide yapıldığı zaman ana yol yoktu henüz, yani şimdiki sahil yolu. Aradaki büyük kesinti de yoktu. Yani Jandarma'nın olduğu yer ile Abidenin olduğu yer aşağı yukarı birleşiyor birbiriyle. Aradaki büyük yol, denizin kenarındaki kahve EKİ'nin taş ocağı. Tabi oradaki kotlar, liman yapılırken taş alındı büyük hafriyat oradan o kotlar çıktı. Uzun Mehmet abidesinin olduğu yerde öyle muhteşem yol falan yok. Şimdi tabi bütün konu o abidenin olduğu yerdeki bir merasim alanına ihtiyaç var. Merasim alanı için düz alan gerek. Önce onda zorlandık. Oraya baya büyük istinat duvarları ördürdük. Sonra biraz da perspektif vermek lazım. Abidenin çıkışını için bir pozisyon vermek lazım. O zaman makine yok, sadece basit dozerler var. Arıyorsunuz EKİ'den de hiç kimse ilgilenmiyor. Ben işi üzerine aldım ama arkamda Nihat Oğuz Bey var diye aldım... "Herhangi bir problem olduğunda beni arayacaksın." dedi rahmetli. Öylece işe başladık.
Şimdi mesela birine telefon ediyorsunuz dozer istemeye, "bizim dozerin işi var", öbürünü arıyorsunuz "işi var"... Vali Bey telefon etti de sonunda Orman Müdürlüğünden bir dozer aldık. Hafriyatı biraz yaptık. Sonra o alanın istinat duvarları var ya şimdi otel tarafında, o duvarları bir müteahhitte ördürdük. Bu abidenin yapılması işi yokluklara rağmen 3 ayda bitti.
Allah'tan çok iyi kalıp ustaları vardı...
Şimdi bir de şu var; abideyi yapan işçiyi biz bölgelerden aldık. Tabi, bunlar arasında koordineyi kurmak zordu, çok zor oldu. Birisi oradan geliyor, birisi buradan, koordine edemiyorsunuz. Beş tanesi Karadon'dan, 3 tanesi Kozlu'dan, 5 kişi Kilimli'den, böyle bir ekiple yapıyorsunuz. Onların arasında Allah'tan çok iyi kalıp ustaları vardı. Sekli vermek çok zordu o zaman yani. Öylece başladık...
Kömür bayramına yetiştirdik...
Beton dökeceğiz, şimdiki gibi hazır beton o zaman nerde, yok ki. Biz oraya bir EKİ'den bir vinç aldık. Vinci kullanan adam çalışmak istemiyor. Uyuşuk bir adamcağız... Gaz tenekesinin iki misli bir tenekeden fıçı gibi bir şey yaptırdım. Düşünebiliyor musun; orda betonu karıyoruz. Vinç betonu yukarı çıkarıyor, kapağını açıyor, öyle döküyor ki; gıdım gıdım. Tabi çıplak beton olduğu için hiç hata kabul etmiyor. Kaliteli beton olacak, iyi karıştıracaksınız, arada boşlukları olmayacak. Neyse Allah'a şükür... Kalıbı heyecanla aldığımız zaman üstünden iyi bir netice elde ettiğimizi gördük. Ve biz Uzun Mehmet Abidesini, 8 Kasım'a yetiştirdik. Kömür Bayramı ya 8 Kasım 1973... Törene Zonguldak protokolü, madenciler ve öğrencilerden oluşan bir grup katılır. Çelenk koyma ve saygı duruşunun ardından İstiklal Marşı'nın okunmasıyla başlanan törende konuşmalar yapılır. Daha sonra, öğrenciler şiir okur Uzun Mehmet'in anısına...

Kaynak: ZBEÜ

Editör: Pusula Gazetesi