Eskiden vapurlar, uğrak duraklarında liman olmadığı veya yetersiz olduğu için, iyi havalarda açık denizde demirler, yolcu ve yükler sandal ve kayıklarla taşınırdı. Fırtınalı havalarda ya iskeleye bağlanması için mücadele verilir ya da seferler iptal edilir, vapur uğramadan yoluna devam ederdi. Malzemeler ve postalar, bu vapurlarla nakledilir, vinçlerle boşaltılırdı.

1960'lı yıllara kadar Zonguldak'a gelen gemiler, şimdiki TIR Parkının olduğu alana kıçtan kara yanaşır, bu bölge yasaklı alan olduğu için yolcu ve görevlilerden başka kişilerin girişi engellenirdi. 1960 yılında dönemin Valisi Amiral Tevfik Sargut tarafından yolcu gemilerinin yanaşma rıhtımı, bugün halen kullanılan Liman Caddesi eski rıhtımına taşınarak, yolcu ve yük transferinde kullanılmaya başlandı...

Karadeniz kıyısındaki il ve ilçelerde yaşayan insanlar, karayollarının gelişmediği yıllarda, İstanbul'a vapurlarla giderlerdi. Bu vapurlar, "siyah vapurlar"ve "beyaz vapurlar"diye ikiye ayrılırdı. Siyah vapurlar, biraz daha eskiydiler. En zevkli yolculuk, güvertede yapılan yolculuktu. Yaz aylarında kamaralar sıcak olur ve kokardı. Vatandaş, yatağını-yorganını güverteye serer,yıldızlar altında seyahat ederdi.

Vapurlar, her Salı İstanbul'dan saat 10.00'da kalkar, İstanbul-Zonguldak-İnebolu-Sinop-Samsun-Ünye-Ordu-Giresun-Görele-Vakfıkebir-Trabzon-Sürmene-Pazar-Hopa'ya kadar gider, yolcu ve yük indirir, sonra tekrar aynı limanlara uğrayarak, yük ve yolcu alarak İstanbul'a dönerdi.

Editör: Pusula Gazetesi