Bugün için Atatürk'ün Zonguldak ziyaretine tanıklık edenlerin sayısı yok gibi. Hatıralarıyla birlikte bu dünyadan göç edip gittiler. Çocuklarına, torunlarına anılarını aktaranlar kayıt altına alınmadığı süreçte kaybolacaklar. O günün gazete arşivlerinden kalanlar tarihe ışık tutsa bile o günün tanıklarının aktaracakları detaylar kaybolup yok olacaklar.

Ziyareti yaşayanların gözlerinden kayıt altına alınanlar...

"VEDAT CUMALI" ANLATIYOR...

Atatürk'ü görenlerden biri Vedat Cumalı, o günü şöyle anlatıyor:
"Havanın gayet iyi olduğu bir gündü 26 Ağustos 1931, Deniz, çarşaf gibi kelimeleriyle ifade edebilecek derecede idi. Zonguldak'ta bir bayram havası hüküm sürerken Ertuğrul Yatı nazlı nazlı limana doğru ilerlemekte idi. Sandallarla denize açılan vatandaşlar Ertuğrul Yatı'nın etrafında büyük tezahüratta bulunuyor, Gazi, onları elindeki şapkası ile gemiden selamlıyordu.
Geminin iskelesine rampa eden sandala iskeleden ağır ağır bindi. E.K.İ'nin iç limandaki iskelesine çıkacağı önceden bilindiği gibi halk orada toplanmış, Atatürk'ün iskeleye çıkmasını alkışlar arasında karşılamıştı. Gazi'nin, ayak bastığı iskeleden itibaren şimdiki hükümet binamızın önüne kadar halılarla kaplanmış cadde Ata'sını görmeye gelen Zonguldaklılarla dolup taşmış durumdaydı. Yanındaki zevatla birlikte ağır adımlarla caddede ilerleyen Büyük kurtarıcı, yol boyunca biriken halk ve sıra olmuş öğrenciler tarafından çiçek yağmuruna tutuluyordu.

Bu ne mutlu gündü, ne müstesna bir gündü Zonguldaklılar için... Aziz misafir, Valimiz ve yanındakilerle beraber doğruca, şimdiki Hal binasının olduğu yerde bulunan Hükümet binasına gittiler. Binanın bayrak direğine Cumhurbaşkanlığı forsu çekilirken O, ağır ağır merdivenlerden çıkıyor, bir taraftan da halkı, Zonguldaklıları vatanı için her an savaşmaktan çekinmeyecek olan silah arkadaşlarını selamlıyordu. Hükümet binasında bir süre istirahat eden Gazi, ayrı ayrı heyetlerle kısa süren görüşmeler yaptı ve Kömür Havzasındaki tetkiklerine başlamak üzere Üzülmez Kömür İstihsal Bölgesine hareket etti.
Her yerde bayram vardı. Sanki işçisiyle, kadınıyla, çocuğuyla bütün Üzülmezliler bayram sevinci içindeydiler. Tetkiklerini müteakip tekrar Zonguldak'a inen Gazi ve yanındakiler şehrin ortasından geçerek indikleri iskeleye vardılar. Kendisini bekleyen vapura binerken elleriyle Gazi'sini selamlayan bütün Zonguldaklılar sanki içlerinden bir parça kopmuş gibi bu kez üzgündüler. Limandan çıkıncaya kadar, hatta gözden kayboluncaya kadar Ertuğrul Yatı'nı selamlayan Zonguldaklılar, Gazilerine hayırlı yolculuklar dilediler o 26 Ağustos gününde...

"MUSTAFA ERKİŞİ" ANLATIYOR...

Atatürk'ün Zonguldak gezisi sırasında İskeleden Üzülmez maden ocakları bölgesine valiliğin otomobiliyle gitmişti. Bu otomobilin makam şoförü Mustafa Erkişi'dir.
"Zonguldak'a Atatürk geldiği gün ben Valiliğin şoförüydüm. Gece eve iki polis geldi. Vali, Arif Bey'di. "Vali seni çağırıyor" dediler, gittim. Vali Bey bana yarın Atatürk'ün geleceğini söyledi. Hazır olmamı belirtti. Arabayı ona göre hazırlamalıydım. Ertesi sabah Atatürk'ü getiren Ertuğrul Yatı geldi. Limanda mendirek mi var. Biraz açıkta bir yere gemi demir attı. Halk limana doldu. Bize gemiden el sallıyordu. Karaya çıkması için kendisine tezahürat yapıldı. Mühendisler Odasının yanında bir demir iskele vardır. Oradan hükümetin önüne kadar halı döşenmişti. İskeleden başlıyordu halılar. Fransız şirketine ait bir motorla gidip Atatürk'ü gemiden aldılar. O demir iskeleden Zonguldak'a çıktı. Hemen koşup arabasının kapısını açtığımı hatırlıyorum. O sırada elini öptüm.

Yüzüne bakamazsın ki, şimşek gibi gözler vardı. Yüzüne bakamıyordun ki, anaların bir daha öyle evlat doğuracağını sanmıyorum. Öyle evlat doğmadı da sonra. İşte öyleydi. Atatürk'ü arabaya bindirdim. Üzülmez'deki Müessese Müdürlüğü binası yapılan yere götüreceğim. O zaman Üzülmez'e tren yolundan başka bir şey yok. Bir yol var, şimdiki Gümrük binasının arkasından Rüzgarlımeşe'ye çıkıyor. Patika... İşte oradan çıkıyor. Bir-iki viraj var. Manevra yapmadan, bir defada dönüp de sordu:
"Başka yol yok mu evladım?" dedi.
"Yok Paşam" dedim.
Rüzgarlıya çıktık. Oradan Rat yol ayrımına. Toz toprak nasıl biliyor musun? Yolda atlı bir adam bize yol açtı. O yoldan geçerek yukarıdan Üzülmez'e geldik. O binanın her şeyi o zaman Esat Kerimol'dan soruluyordu. Aynı yoldan geri gelmedi. Üzülmez'den trene bindi. Liman'a geldi. Ertuğrul'a döndü, gittiler.

Dip not: Atatürk, Milli Mücadele yıllarında ve sonrasında Türkiye'nin hemen her tarafını gezerek yapacağı inkılaplar ve işler hakkında halkın görüşlerini almıştır. Bu görüşlerin ışığı altında kararlarını vermiş, inkılaplarını da bu görüşlerle güçlendirmiştir.

H.R.Özgenel (Atatürk Araştırmaları OZGL 2015)

"AYTEN ALPER" ANLATIYOR...

Atatürk'ün Zonguldak'a ayak bastığı iskelede çiçek veren o zaman 5 yaşında olan Ayten Alper o günü anlatıyor...
"O zaman ben çok küçüktüm. Bana 'Atatürk gelecek, çiçek verir misin?' dediler. Ben çok çekingen bir çocuktum ve istemedim. Mecburen kabul ettim ve en iyi kıyafetimi, en iyi ayakkabımı giydirdiler ve iskeleye getirdiler. Burada ecnebi hanımlar çiçeği bana taktim ettiler. Eniştem Tahir Karaoğuz, Atatürk gelince, hoş geldin gazi baba" dememi ve çiçeği uzatmamı söyledi. Bende gazi baba gelip elimden çiçeği alacak zannettim ama yanımdan gitti bende arkasından koşup verdim çiçeği ve o da okşadı yanağımı.
85 yıl sonra (26 Ağustos 2016) aynı iskeleye, ziyaretin yıldönümünde Atatürk'e çiçek veren kız heykeli yapıldı ve açılışa Ayten Alper'de katıldı. Duygularını şöyle ifade etti...
"Burada büyüdüm ve hayat bizi buralara kadar getirdi. Atatürk sevgisini elimden geldiğince çocuklara vermeye çalıştık. Heyecanlıyım, bu kadar kalabalığa alışık değilim. Çocuk halimin heykeli yapılmış. İnşallah o heykel benim için değil ama vatanım için ilelebet bekler. Sonsuzluğa kadar..." dedi

Not: Birinci fotoğraf canlandırmadır...

Editör: Pusula Gazetesi