Pusula'ya ulaşan bir okur mektubu, son günlerde Zonguldak'ta yaşanan bir çok soruna ışık tutacak nitelikle.

Sizlerle paylaşıyoruz:

"Aylardır kamuoyunu meşgul eden hazine arazileriyle ilgili yıkım işlemleri uygulanmaya başlandı.

İlk etapta Kapuz-Tersane hattındaki evler yıkıldı, sonrasında limana inildi ve mendirekten başlamak üzere çekekler fırtına hızıyla yıkıldı.

Genel düşünce yapılan işlemlerin doğru olduğu ve hatta geç kalındığı söyleniyor. Ancak kurunun yanında yanan yaşlar da var, devletimiz bu anlamdaki mağduriyetleri giderecektir inancı hakim.

Hazine arazileri üzerindeki yapılaşmanın trajik hali, yıkım sonrasında da halk arasında konuşulmaya devam ediyor.

Herkesin üzerinde mutabık kaldığı ortak görüş ise, bu arazilerde yapılan işlemlerin bir gecede yapılmadığı, haftalar hatta aylar süren bu faaliyetler esnasında ilgililerin neden buna müdahale etmediği, bu kaçak yapıların inşasına neden göz yumulduğu konusu.

Yapılan bu işlemlerin kontrol ve denetim yetkisi Milli Emlak Müdürlüğü ile Zonguldak Belediyesi'nde.

Milli Emlak Müdürlüğü ile ilgili şimdilik bir değerlendirme yapmanın çok fayda sağlamayacağından hareketle bunu sonraki bir yazı konusu olarak bir yere not edelim, ancak Zonguldak Belediyesi için çok geç kalınmış olsa da bazı tespitleri ortaya koymanın elzem olduğu da bir gerçek.

Zonguldak Belediyesinin ve Muharrem Akdemirin acınacak hali ortada.

8 yıla yaklaşan başkanlığı döneminde tek bir eser ortaya çıkaramayan,

Şehir içindeki trafik sorununu çözemeyen, başında olduğu kurumda memurunun güdümünden dışarı çıkamayan, sıkıştığı zaman bunlar teknik konular gibi laflarla topu yine memurlarına atan,

Koca Belediyeyi çiçeğinden böceğine kadar her türlü doğrudan temin ve ihalelerle birkaç kişiye mahkum eden,

Sokakları ve kaldırımları işgal edilmiş, sayısız insanın düşerek yaralandığı kaldırım taşlarını bile boyatmaktan aciz, bu işi yapmak için bile Emniyet Müdürünün dürtmesiyle harekete geçen, yaptığı boyayı da eline yüzüne bulaştıran, çalışanları arasında adaleti kişiye, özel şartlara ve duruma göre uygulayan, mesaileri hak edene değil, adamı olana ve istediğine cevap verene, açıklanması güç ve uçuk tutarlarda ödeyen, ihaleleri şaibeli, kimin elinin kimin cebinde olduğu belli olmayan, Fevkani Köprüsüne 3,5 milyonluk bakım ihalesi yapıp çevre düzenlemesi için 6 milyon lira harcamayı göze alan, yıllardır işgalci olarak yerlerinde tuttuğu kiracılarına bir türlü mukavele yapamayan, ama bakım bahanesi ile dükkanları boşaltıp yaklaşık 100 kişi sokağa atmak üzere hareket eden, bazı meclis üyelerinin kararlı tutumuyla bunu gerçekleştirememiş bir belediye var ortada.

İşte, bu Belediyenin Başkanı da Muharrem Akdemir.

Akdemir kim.?

Zamanın öğretmen Lisesinden mezun olmuş, bilmem kaç yıl öğretmenlik, müdürlük yapmış sonra emekli edilmiş ilkokul öğretmeni.

Devletin, sen 200 öğrenci ile 10 öğretmeni artık idare edemezsin, emekli ol ve dinlen dediği, ancak CHP il başkanı Halil Fırat'ın 107000 nüfuslu kenti idare etmek için getirdiği, idareyi işkenceye çeviren kişi.

Kendine sorsanız eğitimciyim diyor. Ama söylediklerini anlayabilen, konuştuklarına ise bir anlam yükleyebilen bir kişiyi henüz bulamadık.

Bazı özel günlerde yaptığı konuşmaları gazeteye aktarırken şaşırdığımız, ne anlama geldiğini çözmek için uğraşırken telef olduğumuz çookk zamanlar yaşadık. Bazen kahkahalarla güldük, bazen garip garip ne oluyor diye etrafımıza bakındık, şaşırdık.

Nasıl şaşırmaz ki insan, ülkemizin dört bir tarafının denizlerle çevrili olduğunu, Yunanistan'ın denizcilikte çok daha ileri giden bir ülkemiz olduğunu da ondan öğrendik.

Son yıkım işlemleri esnasında şehrin valisi ve emniyet müdürünü yıkım ekibi yapmayı başaran Akdemir, açıklamalarıyla yine şaşırtmadı.

Yapılan işlemler karşısında "Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan arazilerdeki yıkım işlemi" deyip tereyağındaki kıl gibi sıyrılıp bir kenara çekiliverdi Akdemir, o beyaz bıyıkları altındaki gülümsemesiyle.

Öyle ya Belediye Akdemir in özel mülkü, kafasına göre takılır, canının istediğini yapar kim karışabilir ki ona.

Küfür edene istediği kadar kat, kalabalık gelip küfür edene ise ihaleye fesat karıştırıp hemen sözleşme devri.

Ne kadar çok bağırırsan, ne kadar çok küfür edersen o kadar menfaat...

Belediyenin camını kırana taşeronda iş, kapıyı kırana şantiyede. İşe gitmesine de gerek yok.

Ordu evinin yanında yükselen bir bina var, hani memurlar lokali deniyor adına.

Buranın hikayesini bir araştıralım diye esinlendik. Eski gazeteleri kurcaladık, bize anlatılanları söyle bir hatırlayalım dedik ki, çıkan hikaye evlere şenlik.

Burası Seyir Tepesi olarak başlamış yapılmaya, söyleyen Belediye Başkanı Muharrem Akdemir.

Aylarca sürmüş inşaat, birkaç kez mühürlenmiş belediye tarafından. Sonrasında yıkım kararı alınmış seyir tepesine. Yüklüce bir cezada kesilmiş yapan kişiye. İnşaat mahkeme düşmüş, bir takım mahkeme kararları, mahkumiyet vs.

Yerin sahipleri, TTK, Koruma Kurulu, Milli Emlak ve birazda Belediyenin hakkı var.

Kimse malına sahip çıkmamış, adamda 3 katlı devasa binayı yerleştirmiş buraya.

Belli ki inşaatta biraz bakırın özü, birazda demir in akını kullanmış!

Oldukça sağlam bir bina olmuş ki, Belediye yıkım kararını uygulamak için makine bile bulamamış!

Öyle ya ihaleyi alıp yıkım yapacak kişiler de bina çok sağlam ya iş makinam kırılırsa diye korkudan teklif bile verememişler.

Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan iş makinaları da hiç kimsenin aklına gelmemiş nedense!

Bir diğer şanssızlık ise bilgili ve dirayetli bir yıkım ekibinin olmayışı.

Aradan bunca zaman geçti bu güne geldik. Aranan kan bulundu, Allah'tan güçlü bir yıkım ekibimizde oldu artık.

Fırsat bu fırsat, Muharrem Başkan. Ver bu ekibin mesailerini, şurayı da hallettir bir zahmet.

Yıkılırsa bak neler kazanacaksın, Söyleyeyim de teklifimi yabana atma.

Öncelikle inşaat ruhsatı olmayan ve yıkım kararı olduğu halde bir türlü yıkamadığın bu yerden bu yıkım ekibini sayesinde kurtulacaksın. Her zamanki gibi ben yapmadım der aradan sıyrılır, rahat edersin. Yemin etsen bile tutmaz ki, sen yapmadın nasılsa.

Düğün, nişan ve değişik toplantılarda hayatını riske soktuğun o kadar insanın yaşayacağı olası tehlikelerden bir anda kurtulacaksın.

Yasalara saygılı ve faaliyetleri kayıt altında olan diğer işletmelere verdiğin haksız rekabete çanak tutma suçlamasından da bir anda yırtacaksın.

Sonra yıllardır işyeri ruhsatı olmadan çalışmasına göz yumduğun, su abonesi olmadığı için kaçak su kullanmasına müsaade ettiğin, ruhsatı olmadığı için katı atık vergisi bile alamadığın bu yerden bir çırpıda kurtulacaksın.

Şimdi itiraz edeceksin kesin. Su paralarının ve katı atık vergisinin alındığını söyleyeceksin değil mi?

Bence sakın söyleme, orada da başka suçlar varmış, sus ki soruşturma konusunu genişlemesin.

Akıl herkeste var başkan, ama bazıları yasalara saygılı olduklarından senin aklının peşinden gitmiyorlar.

Öyle istediğin kadar bina yap, o binadan diğerine çektir boruları, kullan da kullan diye bir şey yok Muharrem başkan.

Bu şehirde TTK var, yan yana bir sürü kamu binası var. Üniversite kampüsü var, var da var.

Ne TTK'nın genel müdürü, nede Üniversitenin rektörü ahmak değil, senin düşündüğün gibi.

Halk hem sokakta hem de gazetelere yaptığı yorumlarla, yapılan yıkımlarla ilgili birçok yorum yapıyor. Bu yorumlardan çıkan ortak sonuç, kusur ve ihmali olanlar hakkında da gereğinin yapılması.

Yıkımı başarıyla yerine getiren devlet ricali bu işinde takibini yapar her halde, yoksa ömürlerinin sonuna kadar bitmeyecek işleri diye de ekliyorlar.

Yani vatandaş diyor ki,

Yaptıklarınız çok güzel, milleti dertten kurtardınız, minnettarız, Allah sizlerden razı olsun.

Ancak bu şehirde yaşanan en büyük işgal, Akdemir işgali.

Yıkın bu zihniyeti, son verin bu büyük işgale..."

Editör: Pusula Gazetesi