Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu'na (KESK) bağlı Eğitim-Sen Zonguldak Şubesi Yürütme Kurulu Başkanı Orhan Yılmaz, Eğitim-Sen Şube Sekreteri İsmet Akyol'u kastederek, "Devlet memurluğundan çıkarılmış birisi nasıl bir memur sendikasında şube sekreteri oluyor? Bunu da soruşturmak lazım" diyerek sendikalarını eleştiren Memur-Sen'e bağlı Eğitim Bir-Sen Zonguldak Şubesi Başkanı Sadettin Dede'ye sert tepki gösterdi.

Başkan Yılmaz, yazılı açıklamasında şunları söyledi:

"BİZLER, SİZİN GİBİ DARBENİN SONUÇLARINA GÖRE DEĞİL, FAŞİZME CEPHEDEN KARŞI OLDUĞUMUZ İÇİN DARBELERE KARŞI DURDUK"

"Beceriksizliklerini kapatabilmek adına her sıkıştıklarında Eğitim-Sen'e saldırmayı alışkanlık haline getirenlerden birisi, sanki eğitime dair söyleyecekleri bir şey varmış gibi Eğitim-Sen'e saldırmaya ve bunun adını da 'sendikacılık' sanmaya başlamışlar. Türkiye sendikacılık tarihinden bihaber olanların eğitim emekçilerinin 100 yılı aşkın mücadelesinin bugünkü adresi olan Eğitim-Sen'i taşlamaları elbette şaşırtıcı bir şey değildir. Bu ülkede 'toplu görüşme değil, toplu sözleşme' diyerek mücadele eden ve ödediği bedellere rağmen duruşundan asla ödün vermeyenlerin yuvasıdır, Eğitim-Sen. Eğitim-Sen, kültürel değerlerin yeni kuşaklara aktarılmasında model olarak çocukların kullanılmasına karşıdır. Eğitim Bir-Sen Şube Başkanı Sadettin Dede'nin geçtiğimiz günlerde hiciv sanatına örnek olarak geçebilecek çarpıtmaları gibi, 'Milli kültürün tanıtılmasından değildir, rahatsızlığımız...' Rahatsızlığımızın kaynağı, kendilerine 'eğitimci' diyenlerin, 'erkek çocuk okuyamazsa; polis, imam, kız çocuk okuyamazsa; gelin olsun' eyyamcılığının kanıksandığı eğitim sistemine pirim veren yaklaşımlarıdır. Rahatsızlığımız, Eğitim-Sen'in açığa alınan ya da ihraç edilen üyelerini sahiplenişini hazmedemeyince, 'üye aidatlarınız PKK'ya gidiyor' diye Eğitim-Sen için alçakça karalama yapanlarla aynı işkolunda çalışıyor olmamızdır. Rahatsızlığımız, bırakın evrensel hukuk normlarını, ülkesinin sendikal yasalarından ve sendikaların tüzüklerinden habersiz, mücadeleyi değil biat etmeyi tercih edenlerin kendilerini büyük (!) sendika olarak görmelerindendir. Rahatsızlığımız, Şube Sekreterimiz İsmet Akyol'u kastederek, 'Devlet memurluğundan çıkarılmış birisi nasıl bir memur sendikasında şube sekreteri oluyor, bunu da soruşturmak lazım' diyenin bir sendika şube başkanı olmasıdır. Sendikalarından haksız ve hukuksuz bir şekilde atılan binlerce eğitim emekçisi üyesinin haklarını aramak yerine neredeyse yayınlanan her KHK'de adları çıkmayınca derin bir 'oh' çekerek herkesi 'hain' ilan bir anlayış asla sendikacılık değil, olsa olsa şakşakçılıktır. Bu nedenle rahatsızlığımız, hükümetin, 'darbecilerle mücadele edeceğiz' diyerek ilan ettiği OHAL ve çıkardığı KHK'lar ile haklarında somut ve hukuki hiçbir delil olmayan bin 542'si üyemizin olduğu, toplam 105 bin kamu emekçisinin bir anda işsiz bırakılması ve en temel haklarını kullanabilmelerinin fiilen engellenmesidir. Bizler, sizin gibi darbenin sonuçlarına göre değil, faşizme cepheden karşı olduğumuz için darbelere karşı durduk. Siz de bilirsiniz ki, bu ülkenin yurtseverleri, devrimcileri her darbede bedel ödemiş, ancak ve ancak sizler gibi saf değiştirenler her daim darbelerden faydalanmışlardır. Bu nedenle 14 Temmuz akşamı cemaat toplantısında maklube yiyip, 15 Temmuz ve sonrasında gelişen duruma göre salladığı bayrağı değiştirenlerden hiç olmadık. Rahatsızlığımız, 'bana dokunmayan yılan bin yaşasın' anlayışı ile ihraç edilen üyelerine sahip çıkamayanların bu iş kolunda hala daha ahkam kesmeleridir."

"15 TEMMUZ'A KADAR BİR CEMAATİN İÇİNDE MAKAM-MEVKİİ İÇİN KAPIKULU ASKERLİĞİ YAPANLAR, BUGÜN BAŞKA BİR CEMAATE YASLANARAK KOLTUK DAĞITMAYA DEVAM EDEBİLİRLER"

"Eğitim-Sen, dayanışma örgütüdür. Dayanışma ise, her dönem güç merkezine göre yön değiştirenlerin anlayamayacağı bir erdemliliktir. Bir sendikanın görevi suçluluğu kesinleşene kadar üye haklarının takipçisi olmaktır. Yargısız infaz ile ihraç edilen üyesine 'hain' yaftası yapıştırmak, ancak korkakların işidir. Dün söyledik, bugün söylüyoruz, yarın da söylemeye devam edeceğiz. 15 Temmuz'a kadar bir cemaatin içinde makam-mevkii için kapıkulu askerliği yapanlar, bugün başka bir cemaate yaslanarak koltuk dağıtmaya devam edebilirler. Göreve yeni başlayan öğretmenlerin adaylıkların kaldırılmasında, müdür-müdür yardımcısı olmak isteyenlere, sendikalarına üye olduklarında her türlü kolaylığın gösterileceği konusunda sözler verebilirler. Hatta tayin, terfi işlerinde beklenti işine soktukları insanların üyelikleri ile hormonlanmış üye sayılarıyla en çok üyeye sahip sendika unvanlarını(!) koruyabilirler. Ancak bu sayısal üstünlüğe rağmen sendika olamazlar. Çünkü sendika 'mücadele ve dayanışma' demektir. Her sıkıştıklarında, 12-15 yaşındaki çocukların dağa çıkıp terörizme kurban edilmelerine ses çıkarmadığımızı söyleyerek Eğitim-Sen'i karalamaya yönelik ortak dile sarılanlara söyleyecek tek sözümüz vardır. Demokrasinin tüm koşullarıyla gerçekleşmediği, laikliğin uygulanmadığı, ekonomik yaşamın mutlu azınlığın lehine gerçekleştiği bir düzende terörü, 'kahrolsun PKK' diyerek önleyemezsiniz. Toprak ağalarını milletvekili yapar, topraksız köylüyü köleleştirirseniz, kadına 2'nci sınıf insan ve cinsel bir obje, alınır-satılır bir meta gibi bakar ve bu anlayışı egemen kılarsanız, bataklığı kurutmak olanaksızlaşır. Sonra da bizi PKK'lı olmakla suçlayarak aklınızca sendikal mücadele yaptığınıza inanırsınız. Birisi eline almış Kur'an-ı din tacirliği yapar, diğeri Mustafa Kemal'e sarılmış nöbetten kaçar, bir diğeri bayrağa sarılmış sırt üstü yatar, sonra da biz haksızlıklara karşı çıktığımızda, mazlumların sesi-vicdanı olduğumuzda bölücü olarak yaftalanırız. Sendikal mücadelesini yalnızca Eğitim-Sen'e saldırarak yaptığını sananlara sesleniyorum. Toplu sözleşme Eğitim-Sen'le imzalanmıyor, Eğitim-Sen'e saldıracak kadar ciğeriniz varsa, ihraç edilen üyelerinize sahip çıkın. Ensar Vakfı yurtlarında sistematik tecavüze uğrayan çocuklar için 'bir kerelik' diyerek tecavüzü onaylayanlara karşı çıkın. Okul öncesi eğitimin Diyanet'in değil, Milli Eğitim'in sorumluluğunda, devlet okullarında parasız ve zorunlu olmasını, hiç değilse talep edin. Her yetime bir kardeş arayacağınıza 'savaşlar olmasın, çocuklar ölmesin, kimse yetim kalmasın' diyerek yaşamı kutsayın. İnsanların; din, bayrak ve Mustafa Kemal Atatürk gibi kutsal değerlerini kirletmeyin-yıpratmayın. Beraber yürüdüğünüz cemaat dostlarınızı ilk virajda satmayın, çünkü yerinize konacak birileri bulunduğunda yeni cemaatiniz de bu güvenilmezliğinizle sizi satılacaklar listesine koyacaktır, unutmayın."

"İHRAÇ EDİLEN ÜYELERİYLE MADDİ VE MANEVİ DAYANIŞMA GÖSTEREN EĞİTİM-SEN'İN BU ONURLU DURUŞUNU ALTIN HARFLERLE YAZACAKTIR"

"Sonuç olarak, siz ne kadar saldırırsanız saldırın, Şube Sekreterimiz İsmet Akyol ve Çaycuma Baş temsilcimiz Gökhan Taner Günsan'ın hukuksuzca ihraç edildiği 7 Şubat 2017 tarihinden bugüne Eğitim Bir-Sen üyelerinin de içinde bulunduğu eğitim emekçileri başta olmak üzere öğrenci velileri, Çaycuma ve Zonguldak halkı ihraçları kabul etmediğini kesintisiz süren dayanışmasıyla ve kısa bir sürede toplanan binlerce imzasıyla göstermiştir. Yaşanan haksızlık yerel ve ulusal basındaki yazarlar tarafından gündeme getirilmiş, toplumun her kesiminden, öğrenci velilerinden, öğretmenlerden, maarif müfettişlerinden, milli eğitim yöneticilerinden, milletvekillerinden, belediye başkanlarından, gazetecilerden, yazar ve şairlerden ihraç edilmeye tepkiler gelmiş ve sendika yöneticilerimizin göreve başlatılmalarını talep edilmiştir. Bu nedenle ihraçlar halkın vicdanında mahkum edilmiştir. Herhangi bir suçlama yöneltilmeden, idari ve adli işlem yapılmadan, savunma hakkı bile tanınmadan kamu görevinden çıkarmak, hukuken en ağır yaptırımdır ve başta Anayasa ve yasalar olmak üzere hukuka, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere aykırıdır. Eğitim-Sen, hukuksuz açığa alma ve ihraçlar karşısında gerek ulusal gerekse uluslararası alanda yürüttüğü mücadele ile yalnızca üyelerinin değil diğer hukuksuzca ihraç edilen sendika üyesi binlerce kişinin sesi olmuştur. Eğitim-Sen, TÖS ve TÖB-DER'den miras aldığı dayanışmacı ve mücadeleci yönüyle mağdur olan üyelerini yalnız bırakanlardan ayrılmaktadır. Tarih, mağdur olan üyelerine sahip çıkamayanları değil, hukuksuz bir şekilde açığa alınan, ihraç edilen üyeleriyle maddi ve manevi dayanışma gösteren Eğitim-Sen'in bu onurlu duruşunu altın harflerle yazacaktır. Kamuoyunu ve eğitim emekçilerini bilgilendirme amaçlı yaptığımız bu açıklamamızı Büyük Usta Nazım Hikmet'in 'Hürriyet Kavgası' şiirinin son bölümü ile bitirmek istiyorum:

'Dinleyin, duyduğunuz çakalların ulumasıdır.

Safları sıklaştırın çocuklar,

Bu kavga faşizme karşı,

Bu kavga hürriyet kavgasıdır.'

Yaşasın örgütlü mücadelemiz, yaşasın birlik ve dayanışma, yaşasın Eğitim-Sen."

Editör: Pusula Gazetesi