Devrek Ermenileri

1897'de yapılan bir istatistiğe göre Osmanlı Devleti, sınırları içerisinde iki milyon üç yüz bin Ermeni vardır. Büyük çoğunluğu Anadolu'da yaşayan Ermeniler genellikle ticaretle uğraşıyorlardı. Bütün Anadolu'da hemen hemen Ermeni vatandaşı bulunmayan bir vilayet yoktu. Nitekim Ermeniler Kastamonu vilayetine bağlı Bolu Sancağında da yaşıyorlardı. Ermeniler, Müslüman ahaliye göre hayat standardı yüksek, bir etnik topluluktu. Müslüman Türk tabaya kıyasla hem gelir düzeyleri hem de eğitim seviyeleri yüksekti. Kendi dillerinde yayın yapan onlarca mecmua ve gazeteye sahiptiler. Osmanlı Devleti sınırları içerisinde bulunan Ermeni vatandaşlara ait matbaa sayısı 38 idi. Ermenilerin sahip olduğu Anadolu şehirlerindeki bazı matbaaların kuruluş tarihleri de şöyledir; İzmir'de 1750, Van'da 1859, Muş'ta 1869 ve Sivas'ta 1871'dir.

Devrek; Selçuklu ve Osmanlı fetih hareketleri döneminde, Bizans halkı olan Rumların yerleşme alanıydı. Nitekim Çaycuma'da Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar yaşayan Rumlar, Bizans'ın bakiyesi idi. Ermenilerin ise Doğu Anadolu'dan ve iç Anadolu'dan gelmiş olmaları muhtemeldir. Doğu Anadolu'da istedikleri huzuru bulamayan Ermeniler, Bolu Sancağına bağlı bazı ilçelerde bir koloni vücuda getirdiler. O dönemde Tanzimat Fermanının da etkisiyle, Osmanlı Şemsiyesinin sağladığı imkanlar ile Türk-Ermeni ayırımı görülmüyordu. Devrek, Düzce, Adapazarı ve İzmit'te Ermeni yerleşmeleri bulunmaktaydı. 1892 tarihli Kastamonu Salnamesinde Ermeni azınlığın nüfusu verilmektedir. Ayrıca Devrek ilçe merkezinde bulunan Ermenilerden kalma ev ve işyeri statüsündeki dükkanların yapılış tarihleri 1870-1890 yılları arasında değişmektedir. Günümüzde Kültür Merkezi olarak değerlendirilen kilisenin yapılış tarihinin bulunduğu kitabe, restorasyon çalışmaları sırasında kazındığı için diğer Ermeni imaretlerine bakılarak mevcut kilisenin 1870-1890 yılları arasında yapıldığını söylemek mümkündür. Ermeni halkında, 1870 öncesi Devrek'e yerleştiği ya da yerleştirildiği söylenebilir.


["Devrek yer adı, Ermeni azınlığın yaşadığı bazı yerleşim merkezlerinin ismiyle benzeşmektedir. Örneğin Kayseri'nin Develi Kazası'nda yaşayan Ermeniler, buraya Everek demekteydi. Everek, Ermenice Averag sözcüğünden türemiştir. Harabe, yıkıntı anlamına gelmektedir. Devrek yer adının döverek, deverek-devirekten dönüştüğü iddiası everek kelimesinin Devrek'e dönüşmüş olabileceğini gündeme getirmektedir."]

Ancak Devrek yer adına 15 yy.'dan itibaren Osmanlı belgelerinde rastlanılmaktadır. Dolayısıyla göçmen Ermenilerin adlandırması söz konusu değildir. Yine Bitlis'in Deverenk ilçesi de Ermenilerin yoğun nüfusa sahip oldukları yerler arasındadır. Bu iki yerleşim adı örneği de; Devrek'e yerleşen Ermenilerin bölgede önceden meskun olmayıp tehcir veya kendi rızalarıyla Doğu Anadolu'dan buraya göçtüklerini göstermektedir. Zaten kilise, ev dükkan gibi binaların yapılış tarihi de bu iddiayı ispatlamaktadır.

Devrek Ermenileri, Devrek ekonomisinde söz sahibiydiler. Bu durum, yabancı tüccarların Osmanlı dominyonlarındaki faaliyetlerinde, kendilerine yerli acenteler (bayiler) olarak azınlıkları, tabii ki bu arada Ermenileri seçmiş olmalarından kaynaklanıyordu. Bu fiili durum, bir amaca yönelikti. İmparatorluktaki Ermeniler zenginleşecek, bir süre sonra da iktisadi üstünlük sağlayacaklardı. Öncelikle yörelerdeki yerli halka kredi açacaklar, bu para borçlanması metoduyla tarlalara sahipleneceklerdi. Müslüman halk bir yandan devletin vergi ihtiyacını karşılar, diğer yandan cephe cephe dolaşırken, kapitalizmin Osmanlı'ya girişi azınlıkların lehine işleyen bir mekanizma olup çıkacaktır.


Devrek'te de bu panoramaya uygun gelişmeler gerçekleşmiştir. Devrek'teki Ermeniler de ilçe ve çevresinin ticaretini ellerinde bulundurmaktadır. Ermeniler öteden beri kasabalarda sanat ve ticareti e iştigal ederek köylerde de çiftçilik yaparak zengin olmuşlardır. Diğer Müslüman olmayan unsurlar gibi, askerlik yapmıyorlardı. Servetlerini ve nüfuslarını sürekli artıracak, ahali arasında etkin bir tabaka oluşturmuşlardır. Nitekim ilk ticaret odasının Devrek'te kurulmuş olması ve üyelerinin büyük bir bölümünün Ermenilerden oluşması söz konusudur. 1919 yılı kayıtlarına göre; üçüncü sınıf listesinde Terzi Minas oğlu Devrekli Nişan, dördüncü sınıf listesinde Devrekli Tatyas oğullarından Takvur, Devrekli Manuk oğlu Artin, Terzi Devrekli Mikroz oğlu Gazeros, Terzi Devrekli Bedros oğlu Ohanis, Seyyar satıcı Devrekli Boğar oğlu Oskan, saatçi Devrek Keşiş oğullarından Agop oğlu Bedros, Devrekli Markar oğlu Kabril, Devrekli Serkis oğlu Artin, isimlerini tespit edebildiğimiz Devrekli Ermeni esnaf ve tüccarlardır. Devrek'te yapı ustalarının çoğunluğu da Ermeni asıllıydı. Demirci ve bakırcı ustaları da ermeniydi. Kısacası Ermeniler, Türklerin bulunmadığı her sahada otorite sahibiydiler. 1320 (1904) Başlarkadı doğumlu Mehmet Akçabelen, Devrek kaza merkezindeki zengin bir manifaturacı Ermeni'nin, kendi köylerine kumaş satmak için gelip gittiğini söylemiştir.

Ermeniler, Osmanlı ülkesinde gerçek bir hürriyet içinde kiliseleri kurdukları okulları ve diğer sosyal teşkilatları ile serbestçe faaliyet göstermişlerdir. Buralarda başta Ermeni dili olmak üzere yok olmaya başlamış, kültürleri yeniden canlanma imkanı bulmuştur. Kilise bünyelerinde açılan okullar, Ermeni kültürünün yeniden doğmasını sağlamıştır.


Devrek Ermenilerinin, Gregorien mezhebine bağlı oldukları bilinmektedir. Ermeni komşularını hatırlayan bazı yaşlılar, Ramazan da Ermenilerin açıktan yeme-içme yapmadıklarını, oruca saygı gösterdiklerini söylemektedir. Hacı Alioğullarından Köfteci Hacı Abdullah Tüzün, yaşlılardan duyduklarını anlatırken, Ermeni çocukların Paskalya sırasında kuru otları toplayarak büyük ateş yaktıklarını belirtmiştir. Bu konuyla ilgili bilgiler, yerel bir gazetenin köşe yazarı tarafından gündeme getirilmiştir. 1322 (1906) Aksu doğumlu, Maliyeden emekli Ali Akkaya da Ermenilerin kilisede eğitim yaptıklarını, Türk çocuklarının Tekke camisinin önünde Ermeni çocuklarının kilise önünde toplanarak birbirlerine saldırdıklarını, sokak kavgaları yaptıklarını söylemiştir.

Müslüman olmuş Devrekli Ermenilerin listesi
Vitol Cuinet'in verdiği bilgilere göre; "Devrek'te bir miktar Ermeni vardır. Fakat Papazları ile geçinemeyerek onu Devrek'ten kovmuşlar, kendileri de dağılmışlardır." 1935 Devrek doğumlu Güneri Esen, 1. Cihan Harbi sırasında zorunlu göç korkusundan topluca Müslüman olduklarını, Mondros Mütarekesi'nden sonra Kastamonu Metropolitinin Devrek'e gelmesiyle kilisede düzenlenen dini bir törenle tekrar Hıristiyan olduklarını söylemiştir. Vitol Cuinet ile Güneri Esen'in aktardıkları birbiriyle örtüşmektedir. Devrek nüfus kütükleri de bu gelişmeyi doğrulayan verilere sahiptir. Devrek nüfus kütük kayıtlarında yer alan bir bilgiye göre; "Ermeni ve Rumlar Dahiliye Vekaleti'nin (içişleri Bakanlığı) 2 Şubat 1340 (1924) - 159 /4010 Zonguldak Valiliğinin 1340 tarih ve 556/ 172 sayılı emirleri Mucibince, kazamız (Devrek) nüfus kuvvesinden düşülmüştür." Bundan önce, yani Ermenilerin zorunlu göç korkusuyla Müslüman olduklarında (bir kısmının) nüfus kütüğünde, Müslüman olan Ermeniler için, Reşadiye Mahallesi adı altında bir sayfa açılmıştır.

Devrek Nüfus Kütüklerinde 1321 (1905) tarihli kayıtlara göre Reşadiye Mahallesinde ismi gözüken ihtida etmiş yani sonradan Müslüman olmuş Ermenilerin listesi şöyledir:

Hüdaverdi oğlu Seyfetdin
Hüdaverdi oğlu Eyüp Sabri
İhsaniye oğlu Ahmet Seri (Eski adı Keşişoğlu Malgun)
Yusufoğlu Mehmet Ağa
Hüdaverdioğlu Mehmet Zeki (Eski adı Hacı Zera)
Mehmet Zeki eşi Sultan
Mehmet Zeki kızı ikbal
Mehmet Zeki kızı Hanım oğlu Rıfat Kamilı kardeşi Mecit
Çilçioğlu Ahmet
Zekiye oğlu Yusuf Ziya
Davutoğlu Mustafa Zihni
Hüdaverdioğlu Abdullah Şükrü (eski adı Temakoğlu Mihron)
Terzioğlu Yakup (Eski adı Hacı Anterik)
Takyetdin oğlu Hilmi
Davutoğlu Kadir Cemal (Eski adı Terzioğlu Takuri)
1339 yılı nüfus sayımına göre yani 1923'te Devrek'te 651 Ermeni bulunmaktadır. Ermenilerin Devrek'ten ayrılmasından sonra onlar için tutulan nüfus kütükleri de kapatılmıştır.

Devrek Ermenileri

Devrek'te Ermeni Mahallesi Neredeydi?
1325 (1909) doğumlu Müvezzi (dağıtıcı) lakaplı Ahmet Sert; Ermeni mahallesinin bugünkü hükümet konağının arka tarafında bulunduğunu kilisenin bitişiğinde, ölülerinin yıkanıp kefelendiği, bir gasilhanenin yer aldığını ayrıca kiliseye yanaşık bir Ermeni Mektebi'nin olduğunu söylemiştir. Devrek Lisesi'nin bulunduğu mevki, Ermeni mezarlığıdır, itfaiye binasının önündeki Ermenice yazılmış mezar taşı da o günlerden kalmış ve 1907 tarihini taşımaktadır.

Devrek Ermeni Kilisesi
Devrek Ermenileri

Kilisenin mevcudiyeti bilinmektedir. Genelkurmay arşivindeki belgelerde Devrek Ermeni Kilisesi ve mektebi ile ilgili bilgiler bulunmaktadır. Nitekim Zonguldak Mutasarrıfı Nusret Bey, kendi imzasıyla Kastamonu ve Havalisi Komutanlığı'nın 20-11-1920 tarihli telgrafına cevap olarak gönderdiği, 6-12-1920 tarihli telgrafında "Devrek kaza merkezinde biri mektep, diğeri kilise olmak üzere, iki Ermeni müessesi mevcut olup ikisi de faaliyettedir" demiştir.

Cumhuriyetin ilanından sonra Lozan Anlaşması gereği azınlıkların durumuyla ilgili olarak yeni yönetim tarafından bazı değişiklikler yapılmıştır. Devrek tapu kayıtlarında kilise ile ilgili kayıtlar mevcuttur. Tapu kayıtlarına göre; "1341 (1925) yılı Muvazene-i Umumiye kanunu gereğince, Cami-i Atik zimmi Cemat-i Ermenilerinin aziz ruhanilerine mahsus olarak o cemaat tarafından kullanılmakta olan kilise ve arazisi, Halk Fırkası adına tescil edilmiştir" denilmektedir. 19 Aralık 1953 tarihli tapu kaydına göre kilise hala Cumhuriyet Halk Partisi'nin tapulu malı olarak görülmektedir. 1925-1934 ve 1953 tarihleri arasında metruk halde bulunan kilise ve 700 m2 mektep arazisi defalarca açık ihaleyle satışa çıkarılmış, fakat alıcısı bulunamamıştır.


Ermeniler; Cihan Harbi'nde Osmanlı yönetimine karşı alternatif bir politika uyguluyorlardı. Osmanlı Ordusu'nun galip gelmesi halinde bulundukları bölgelerde, isyan çıkarıp, bölge halkını saf dışı ederek devlete başkaldırmayı hedeflemişlerdir.

Devrekli Ermeni Casuslar
Anadolu'nun birçok yerlerinde Ermeni ayaklanmaları başladı. İzmit ve Adapazarı bölgesinde yaşayan Ermenilerin Osmanlı Hükümeti'ne karşı çıktıkları görüldü. Rus Donanması, Karadeniz Ereğlisi'ni top ateşine tuttuğu zaman, bu bölgedeki Ermenilerin de Ruslar yararına casusluk yaptıkları saptanmıştır. Adapazarı ve İzmit'te yakalanan ihtilalcilerin ifadelerine göre Ruslar Sakarya Nehri ağzı bölgesine bir çıkarma (anfibik harekat) yaptıkları zaman, Ermeni komitacıların depoladıkları silahlar, patlayıcı maddeler, Türk askerine ve halkına karşı kullanılacaktı.
Osmanlı Hükümeti böyle bir olay olacağını beklemiyordu. Birçok ilde tahkikat açtırdı. Araştırmalar sonucu birçok Ermeni çete ve elebaşısı yakalandı. Halkın anlattığı bir rivayete göre de, İstefon ya da Stevan isimli Devrekli çok zengin bir Ermeni de, casusluk yaptığı gerekçesiyle tutuklanmış, Bolu'da idam edilmiştir.

Anadolu'yu işgal eden İngiliz Rus ve Fransızlara, Ermeniler bulundukları bölgelerde yardımcı olmuşlar, yol göstermişlerdir. Örneğin, İngiliz haber alma örgütünün belkemiğini yakın bir tarihe kadar Osmanlı'ya Millet-i Sadıka olan, Ermeni elemanlar oluşturmuştur. İngiliz gizli servisi; Ermenilerin yoğun yaşadığı; Adana, Kayseri, Niğde, Maraş, Malatya, Diyarbakır, Konya, Sivas ve bu illerin ilçelerinde Ermenilerden oluşan bir haber alma ağı kurmuştur. Devrekli Ermeni Stevan'ın casusluk yaptığı gerekçesiyle Bolu'da idam edilmiş olması Devrekli Ermenilerin de İngiliz haber alma örgütüne yardımcı olduklarını göstermektedir.

Anadolu'da işgallerin başlamasıyla Devrek'te yaşayan Ermenilerde taşkınlık yapmaya ve Müslüman Türk ahaliyi rencide etmeye uğraşmışlardır. Bu durumun kadınlarına bile yansıdığı, Müslüman komşularına tavırlarının değiştiği bilinmektedir. Devrek'ten I. Devre Bolu Mebusu olarak meclise giren eski Devrek müftüsü Hacı Abdullah Sabri Efendi'nin oğlu merhum Fahretdin Aytaç; "Çocukluğunda teravi namazı kılarken, olası Ermeni suikastlarına karşı askerlerin nöbet tuttuğunu" söylemektedir. Demek ki; Anadolu'nun işgal edilmesinden güç alan Ermeniler, Devrek'in Müslüman ahalisini tedirgin eden davranışlar göstermiştir. Hem 1. Cihan Harbi hem de Milli Mücadele sırasında Ermenilerin; "Türkler bacaya girdi, şimdi yakması kaldı" şeklinde konuştukları 1334 doğumlu, Hatipler Köyü'nden Mehmet Derin tarafından anlatılmıştır.

Bu arada Zonguldak Mevki Komutanlığı ve Kastamonu ve Havalisi Komutanlığı, Devrek ile Çaycuma da bulunan Ermeni, Rum azınlığı sürekli takip ediyor onlarla ilgili gelişmeleri Ankara'ya bildiriyordu. Bu konudaki yazışmaları Genel Kurmay Başkanlığı Askeri Tarih ve Stratejik Başkanlığı arşivlerinde bulmak mümkündür.


İstiklal Harbi'nin zaferle sonuçlanması, Devrek'te Müslüman Türk ahaliyi sevindirirken, Ermenileri tedirgin etmiştir. Çünkü 1. Cihan ve istiklal Savaşı sırasındaki ihanetlerinin karşı1lksız kalmayacağını biliyorlardı. İngiliz, Rus ve Fransız işgal kuvvetleri ile ilişkileri Türk gizli servisince bilinmekteydi. Ayrıca Ermenilerin Devrek'ten ayrılması durumunda, maddi çıkar sağlamayı düşünenler mevcuttu. Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti de üniter bir yönetim modelini benimsemişti. Kırk yamalı bohça misali, etnik unsurların yeni yönetime müdahale etmesinin istenilmemesi söz konusuydu. Bu nedenle Ermeniler potansiyel suçlu görülüyordu. Çünkü daha önceki durumları, isyanları ve ihanetleri biliniyordu

1325 doğumlu Ahmet Sert; Cumhuriyet kurulduktan sonra Ermeniler ile Türkler arasında huzursuzlukların arttığını söylemektedir. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte, özellikle Türk gençlerinde bir hareketlilik göze çarpmaktadır. Ermenilerin ekonomik faaliyetlerine yönelik zarar vermeler başlamıştır. Ermenilerin bahçelerinde bulunan meyve ağaçları dahi kesilerek Ermeniler korkutulmuştur. Bazı Türk gençleri, eski kullanılmayan silahları Ermenilerin işyeri, ev ve kiliselerine koyup, "Bunlar silahlı komite kuruyorlar" diye jandarmaya ve Ankara'ya şikayet ediyorlardı. Hatta Devrekli Türk gençleri kiliseye gidip çanını söküyorlar, çanı oradan indirip Askerlik Şubesine götürüyorlardı. Çanı geri almak için yetkililere müracaat eden Ermeni eşrafının çabaları, sonuçsuz kalmıştır.

Bu arada Ankara hükümeti 1341 (1925)'de Muvazene-i Umumiye kanunu çıkarıyor. Bu kanun azınlık statüsüne sahip Ermenileri belli merkezlerde toplamayı öngörmektedir. Devrek Ermenileri; 2. belki 3. tehcir (zorunlu göç-sürgün) harekatı ile karşı karşıyadır. Millet-i Sadık oldukları konusunda yaptıkları girişimler neticesizdir. Müslüman olanların bulundukları yerlerde kalabileceklerine dair kanun çıktığı söylentisiyle, bazı yaşlı Ermenilerin Devrek'ten ayrılmamak için sünnet bile olduklarını, Ali Akkaya anlatmaktadır. Ermenilerin kalmak için son çırpınışları da fayda etmemiştir.

1926'da Ankara'dan gelen emir ve azınlıkların tehcirini öngören, Muvazene-i Umumiye kanunu gereğince Ermenilere üç günlük süre verildi. Gitmelerinin kesinleştiğini anlayan Ermeniler; taşınmaz mallarını satışa çıkardılar. Tarlalar, işyerleri, evler birer birer satıldı. Çoğu ucuza gitti. Bu arada son bir defa Ermeni ileri gelenleri, Devrek'teki askeri birliklerin komutanı Vanlı Yüzbaşı Adil'e giderek biraz daha kendilerine süre vermesini istediler. Onların bu masum görünen isteklerine hamiyetperver Türk komutanının vermiş olduğu cevap ilginçtir. Vanlı Yüzbaşı Adil, kendisine ricacı gelen Ermeni eşrafına; "Devrek'i artık sömürdüğünüz yeter. Ankara'dan emir geldi. Devrek'i hemen terk edeceksiniz" demiştir. Onun bu kararlı tavrı, Devrek'in Müslüman Türk ahalisini sevindirmiştir...

Devrek Ermeni Mektebi - Devrek Ermeni Okulu
1890 yılındaki kayıtlarda Devrek'te; biri kız okulu olmak üzere 3 ilkokul, 2 Ermeni mektebi vardır. Bunlardan hariç olarak Devrek'in Pınar önü, Başlarkadı, Gerze, Eveyikli, Eğerci, Dirgine, Adatepe köylerinde ilkokullar vardı. Dirgine okulunda ise okuma yazma öğretmenin yanında öğrencilere arıcılık, demircilik, marangozluk eğitimleri veriliyordu.
Kaynak: Ömer Çelikdönmez / Devrek Tarihi