1980li yıllar, ticari plakalı bir otomobil "Gelik" girişinde bir kahvehane önünde tozu dumana katarak aniden durup park ediyor. Zonguldak Merkez Taksi durağına bağlı ticari araçtan önce şoför inip aracın arkasından dolaşıp kapıyı açıyor yolcuların inmesine yardımcı oluyor. Arkada iki kişi olduğu karartılarından belli. Ancak şoförün hızlı ve ani hareketlerine karşın araç içindeki şahıslar etraftaki meraklı gözlerin sabırsız bakışmalarına rağmen çok ağır ve yorgun davranış sergiliyor. Önce, genç, güzel ve son derece şık bir bayan araçtan inip, içerdeki yolcunun dışarı çıkması için gayet titiz ve dikkatli şekilde araçtan inmesine yardımcı olmaya çalışıyor. Şoförün de yardımıyla araçtaki ikinci yolcu çok dikkatli bir şekilde, kollarından verilen destekle zorlukla araçtan inmeyi başarıyor. Yaşlı bir bayan, belki 80, belki de 90 yaşlarında, çok şık bir elbise giymiş, ellerinde ve boynunda değerli ziynet takıları olan, başında çiçekli bir şapka, ellerinde beyaz eldiven takılı. İleri yaşta olmasının verdiği rahatsızlığına rağmen, araçtan indikten sonra yüzünde beliren tebessüm ve gözlerindeki pırılıtı sanki ortalığı aydınlatıyor. Yanındakilerin desteğiyle zor yürüyen bu kadının Fransız asıllı olduğu daha sonra anlaşılıyor. Fransız yaşlı kadın ve torunu, meraklı gözlerin bakışları altında yakındaki ilk iş yerine yöneliyor, yabancı kadının binlerce kilometre uzaktan, maden şehri Zonguldak'ın Gelik beldesine getiren güç ne olabilir!!!

Gelik'te doğmuş, çocukluğu Gelik'te geçmiş daha sonra ailesiyle birlikte Fransa'ya dönmüş, onca yıl sonra, kaybolmuş çocukluğunu bulmak, doğduğu, büyüdüğü ve bahçesinde oyunlar oynadığı Fransız mahallesindeki Zonguldak tarihiyle aynı yaştaki sembol evini ve hatıralarını arayan bir kadın. Beklide çocuklarından son isteyebileceği dileği.
Çocukluk hatıralarının geçtiği toprakları son bir kez görmek.

Gelik'teki maden işletmeleri Zonguldak'ın gözbebeğiydi, kalabalık nüfusu ve tarihsel bir kimliği vardı. Sanayinin verdiği güçle birlikte sosyal yaşamda en üst düzeydeydi. Komşuluk, arkadaşlık ve yardımlaşmanın olduğu güzel bir beldemizdi. Şimdi bırakın Fransız izlerini, geçmişi hatırlatacak hiçbir şey kalmamış. Yoğun bakım ünitesinde beyin ölümü gerçekleşmiş, fişinin çekilmesini bekleyen hasta konumunda.

Fransız yaşlı kadın, doğduğu mahallesini, evini ve hatıralarını buldu mu dersiniz? Emin olun bundan sonra olanları yazmak istemiyorum. Sadece Fransız kadının Gelik'e ayak bastığı andaki gözündeki ışıltının, gerçeği öğrenince fitili biten bir mum ışığına dönmüş olmasını, şehrin sakinleri olarak kendi tarihimizin de aynı durumda olduğunu söylemekle yetinmek istiyorum.

Editör: Pusula Gazetesi