Hangi yoldan Bartın&8217;ıma yaklaşsam, sanki ana kucağına giriyormuş gibi içim muhabbetle dolar. Ölmüşlerime okumaya başlarım. Sıtmayanı Mezarlığı, Erenler Mezarlığı, 25 Kuyusu Kabristan&8217;da anam dahil yakın akrabalarım, yüzlerce sevdiğim, tanıdığım insanların mezarları, Kozcağız&8217;a Meryemler ve Hıdırlar&8217;daki mezarlıklarda kök büyüklerim, kıyameti bekliyor. Babamın babası Hüseyin Büyükbabam, Irak&8217;da şehit olmuş. Babaannemi ve babamı Zonguldak&8217;a gömdük.


Kemerköprü&8217;den Bartın&8217;a girerken tam karşımdaki caminin merdivenlerinin dibindeki nalburiye mağazası Hezel Ticaret&8217;in olduğu yerde şehit büyükbabamın bakkaliye dükkânı varmış. Orayı gördükçe duygulanırım. Dedem çok dindarmış (azıcık da çapkınmış) Ezan okununca dükkânını öylece bırakır cemaatle namazını kılarmış. Dükkanı kapatıp evine giderken mahallenin çocuklarına şeker dağıttığı için lakabı Memişustaoğulları&8217;yken &8216;Şeker Bey&8217; olmuş. Şimdi bizlere de &8216;Şeker Aliler&8217; denir.


Zonguldak yeni yetme olduğundan lakap bilmez. Mazisi binlerce seneye uzanan yerlerde ailelerin lakapları vardır. Örneğin anamgillere &8216;Sabuncular&8217;, üvey anam sülalesine &8216;Tekkeler&8217;, Nurten abimlere &8216;Tütüncüler&8217; gibi&8230;


1910-20 yılları Bartın 1. Dünya Savaşı sebebiyle tarihinde görmediği kıtlık ve sefalet yaşamış. Buna &8220;seferberlik kıtlığı&8221; diyorlar.


Ablası 10 yaşında, babam 6 yaşında, kendisinden küçük iki kız kardeşi ve bir ana. Sülalede erkek kalmamış. Elde avuçta ne varsa tükenmiş. Hazıra dağ dayanmaz. Virane evlerinde civciv gibi birbirlerine sokuluyorlar. Kuyudan su çekilecek. Kandiller, gaz yağı yoksa, balık yağı ile aydınlatacak. Kepekli mısır unundan ekmekle karın doyurulacak. Yumurta, tavuk ve topraktan ne yetiştirebilirsen; sen yemeyeceksin, bunları satacaksın. Ne satabilirsen onunla tuz, ilaç, gazyağı satın alınacak. Evdeki tezgâhta bez dokunacak. Dört kardeş bir tek cevizin içini pay edip katık yaparlarmış. Bir de süte ekmek banıp üzerine azıcık tuz ekerlermiş. Ancak meyve-sebze çoğalınca aç kalmazlarmış.


Babaannem dedeme âşıkmış. Hasretinden namazı şaşırır, feryat-figan edermiş. O zaman da çocuklar korkudan sinerlermiş. Babaannem vurmalı, tutmalı iri-diri bir kadındı. Çok kıtlık çektiği için ölünceye kadar &8220;idare edin, idare edin&8221; diye hepimize kıza kıza öldü.


Bu satırları sabırla okuyan okuyucularımdan özür dilerim. &8220;Bana ne senin geçmişinden&8221; demeyin. Bartın&8217;da çok ailenin yakın mazisinde benzer acı hatıralar vardır. Ben şimdi 75 yaşımı geçiyorum. İkinci Cihan Savaşı&8217;nda halkımızın çoğu buna benzer acılar yaşadı. Allah açlıkla milletimizi terbiye etmesin (Amin).


Babam 25 yaşlarında Zonguldak&8217;a Bartın&8217;dan çekdirmelerle Bartın ürünlerini getirip satmış. Sonra da ben iki yaşındayken bakkaliye dükkânı çalıştırıp temelli yerleşmiş. Sanki &8216;Bartın&8217;ın Konsolosu&8217;ydu. Bartın eşrafı onu çok severdi. Derdi olan onu bulur, yatıya da kalırlardı. Evimiz han gibiydi.


Babaannemin, babamın hayat hikâyeleri binlerce sayfalık roman olur. Şimdilik bu kadarı yeter.


Bartın&8217;da ve köylerdeki her şeyimizi dağıttık. Kimini de yok pahasına sattık. Akrabamız olarak sadece halalarım kaldıydı. Onlar da öldü. Şimdi sadece halaoğlu Nurten Demirok&8217;lar var. Huzurevi&8217;ni yaptıran Nermin yengem çok hasta.


Nurten Abim çekirdekten esnaf. Köylere varıncaya kadar tanınır. Sıkı bir politikacıydı. Dipten Demokrat Partili. Fakat her parti onunla dosttu.


İnkâr ediyor, ama her akşam kafayı çekiyor. Eskiden çoook küfürbazdı. Bizler dâhil kim olsa kalaylardı. Onun için ayrı bir yazı yazmak lazım. Arada bir trafik kazası yapar. Suç katiyen onda değildir. Oğlu, dünya tatlısı yeğenim Doğan Demirok toptancılık yapıyor. Arı gibi çalışkandır. Çalışırken onu izlemek bana zevk verir. Müşterisiyle ilişkisi süper ve dürüsttür. Eşi Sema da kostak ve hanım ağadır.


Nermin yengem, Nurten ağabeyime on beşinde kaçtı. Ben on yaşında filandım. Bartın&8217;da kız kaçmaları çok sık olurdu. En fazla Orduyeri&8217;nin kızları kaçarmış.


En güzellerinden biri de abim Süreyya&8217;ya kaçtı. Nermin yengemin sesi çok güzel, kendisi de güzel. Emel Sayın sönük kalır. Ben yengemle sıkı dost oldum. Onun sayesinde güzel kızlarla tanışıyordum.


Bahçelerden pencerelerden türküler maniler, tek tek bazen koro halinde bilhassa bekâr erkeklerin iş dönüşlerinde dalga dalga duyuluyor. İşin enteresanı, bu hal aile reisi dahil her kes tarafından hoşgörüyle karşılanıyor. Bekârlar arasında sanki bu bir nevi akla düşürmek gibi.


Delikanlılardan da mani atan, saz çalan çoktu.


Kız söyler;


Udumu çala çala,


Çıktım bir ince dala.


Eğer beni seversen,


Ananı dünür yolla.



Kız tarafı başlık için mahmudiye dizisi istermiş. (Altmış adet Atatürk altını değerindedir.)


Delikanlı cevaplar;


Uzun yollar uzasın,


Koyunlar kuzulasın.


Acele etme yarim,


Altunlar ucuzlasın.



Bu aşıklara &8220;Yangunluk yapıyorlar&8221; denirdi. Bazıları yemez içmez, hastalanır, ona da &8220;Kara sevdaya tutulmuş&8221; denirdi.


Bir tek sinema vardı. Oynatılacak olan film tellallarla halka duyurulurdu. Çoğu Mısır&8217;dan Yusuf Vehbi&8217;ninki olurdu. Nermin yengem beni sinemaya sokmak isteyince; &8220;Kadınlar matinası giremez&8221; dediler. Nasıl olduysa sinema salonuna girdim. En arka sırada sindim. 13-14 yaşlarındaydım. Hınzır kızlar beni fark ettiler. Ortalık kararınca, beni kuşattılar.


- Adıy ne?
- Nerden geldiy?
- Necisin?
- Kimlerdensin?

Fısır fısır soruyorlar. &8216;Zonguldaklıyım. İstanbul&8217;da yatılı okuyorum&8217; deyince itibarım arttı.
- Yangunun va mı?


&8220;Yok&8221; deyince biri; &8220;Benim yangunum ol&8221; dedi.
Biraz sonra işi azıttılar. Mıncıklamaya başladılar. Fıkırdaşmalarından sinemacı ışıkları yaktı. Beni dışarı attı.
Yazları babam beni Zonguldak&8217;tan Bartın&8217;a veya Safranbolu&8217;ya sürgün gönderirdi. Bartın&8217;da sırayla halalarımda kalırdım. Yaramazlığımı şimdi ölçebiliyorum. Emsalim çocuklarla hep kavgalı idim. Asma&8217;daki Çingene Mahallesi&8217;nde Hatice halamın evi vardı. Aşağı Konak yanında üvey anamın evlerinin ırmak kıyısında da çingene evleri vardı. Bazı akşam çingene kadınları bağrışarak en galiz küfürlerle ağız kavgası yaparlardı. Erkekleri hiç kavgalara karışmaz, şaraplarını içip sızarlardı. Korkunç sefalet içinde yaşarlardı. Fakat bazen tam tekmil müzik enstrümanlarıyla saatler süren âlemler yapar, kadınlarını da oynatırlardı.


Yalı da ırmağa onlarca kömüşün çektiği çektirmenin kaydırılışı esnasındaki şamata ve heyecan fırtınasını yeni nesil bilmez. Unutamadıklarımdan at yarışları ve günlerce süren ve bir kültür şöleni olan düğünlerini bilmezler. Asri düğünler onların yanında zavallı-basit kalır.



Güzel Bartın.


Tarihi ve kültür derinliği çok zengin olan Bartın.


Senin sahip olduğun havzan İsrail&8217;in veya İsveç&8217;in olsa neler yapmaz.


Dalınca hatıralarınla sanki rüyalar içindeyim.


Seni her şeyinle seviyorum.


Muhabbet ve aşk şehri.


Bereket fışkıran Bartın&8217;da PUSULA Gazetesi&8217;nin başarılı olmasını dilerim.


&8216;Hırçın&8217; Ali Rıza Tığ, Bartın&8217;ın değerini anladı.


Tebrik ederim.

Editör: Pusula Gazetesi