Okul yaptırmak isterken parasını batık müteahhit Erol Yaşa’ya kaptıran hayırsever Solmaz Yavuz’un Pusula’da yayınlanan açıklamalarının ardından Zonguldak Valiliği Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından bir açıklama yapıldı. Açıklamada, parasal ilişkide Milli Eğitim Müdürlüğü’nün bir müdahalesinin söz konusu olmadığı vurgulandı.

Açıklama aynen şöyle;

İlimiz Kilimli İlçesinde yaptırılmakta olan Özel Eğitim Uygulama Merkezi hakkında yazılı ve görsel basına yansıyan “Bitirin Artık Şu Okulu” başlıklı haberle ilgili olarak, kamuoyunda oluşabilecek yanlış anlamalara karşı aşağıdaki açıklamanın yapılması uygun görülmüştür.

Zonguldak Valiliği ile Hayırsever Solmaz YAVUZ arasında 10/06/2014 tarihinde, İlimiz Kilimli İlçesinde Özel Eğitim Uygulama Merkezi binasının kaba inşaatı hayırseverimiz tarafından yapılmak üzere bir protokol imzalanmıştır. Bunun üzerine kaba inşaatı yapılacak bina için hayırseverimiz ile müteahhit firma arasında bir anlaşma imzalanmıştır.

Protokol gereğince, anılan uygulama merkezinin kaba inşaatının yapımı sonrasında ikmal inşaatı devlet tarafından yaptırılacaktır.

Kaba inşaat aşamasına İl Özel İdaresinin kontrollüğünde başlanmış; ancak temel atılması sonrasında ilgili müteahhit firma olan Nur İnşaat Taahhhüt San. ve Tic.Ltd. Şirketinin iflas etmesi nedeniyle inşaat durmuştur.

İnşaata ait ödeme işlemleri ise; hayırseverimiz ile ilgili müteahhit arasında yapılan anlaşma çerçevesinde hayırsever tarafından banka aracılığı ile önceden yapılmıştır. Bu süreçte İdaremizin herhangi bir bilgi ve müdahalesi olması protokol gereği mümkün değildir.

Yani hayırseverimiz ile müteahhit arasındaki parasal ilişkide Milli Eğitim Müdürlüğümüzün bir dahli bulunmamaktadır.

Protokol gereği hayırseverimizin uygulama merkezinin kaba inşaatını tamamlaması halinde işin kalan kısmının tarafımızca bitirilmesi mümkün olacaktır.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur”

İŞTE AÇIKLAMAYA NEDEN OLAN O HABER

Zonguldak’ın Kilimli ilçesinde 71 yıl önce müdür olarak görev yaptığı okulun yıkılıp yeniden yapılmasını sağlayan eğitimci Şükrü Yavuz'un öğretmen kızı, 100'üncü Yıl İlkokulu’nu yaptıran Yılmaz Yavuz'un kardeşi Solmaz Yavuz, ablasının ve ardından aile fertlerinin yaşamlarını yitirmesi sonucu, elinde kalan birikmiş para ile okul yaptırmak istedi. Eğitim gönüllüsü bir aileden gelen Yavuz, ablası Yıldız Yavuz adına özel çocuklar için “Özel Eğitim Uygulama Merkezi” yaptırmak için başvuruda bulundu 500 bin lira bağış yaptı ve devletin de katkısıyla 1 milyon liraya 3 katlı modern bir bina inşa edilecekti, fakat “müteahhit iflas etti” denildi. Yavuz, o süreçte yaşadıklarını Pusula'ya şu sözlerle anlattı: "Öncelikle gazetenize çok teşekkür ediyorum. Bugüne kadar yalnızdım, ama bugünden sonra sizlerin gelmesi ile yalnız olmadığımı anladığım. Bu konunun kamuya yansıyacağına inanıyorum. Bu yüzden sizlere tekrar teşekkür ediyorum. Bütün kalbimle her şeyi açıklayacağım. Ben 2001'de ablamı kaybettim. O benim ve Zonguldak için özel bir kişiydi. Tabi bu arada bütün aile fertlerimi de kaybettim, ablamdan sonra annem rahmetli oldu. 100'üncü Yıl İlkokulu’nu yaptıran ağabeyim rahmetli oldu. Onlardan kalan biraz para ile bende fedakarlık yaparak ablamın adını yaşatmak istedim. Evin yanında bir özel eğitim okulu vardı, bu ihtiyaca yeterli değildi. Düşündüm burayı yaptırayım ve ablamın adını ebedileştireyim istedim bunun için birçok girişimlerde bulundum. Sağ olsun, Sayın Valim ve Kilimli yetkilileri bu işle ilgilendiler ve o okulu yaptırmaya karar verdim. Protokol imzalandı, Kilimli de de Milli Eğitim ile bir protokol imzaladık."

"OKULU EROL'A KİM VERDİ?"

“Ben bu mutluluğu yaşarken, havalarda uçarken, bir gün aldığım bir haberle bütün dünyam yıkıldı. Aldığım haberde şuydu: ‘Okul yapılamıyor, müteahhit iflas etti.’ Tabi bu durumda çok kötü oldum. O arada bir göz ameliyatı da olmuştum. Üzüntü, ameliyat sağlığımı da etkiledi. O arada benimle tek ilgilenen ve evime bir heyet yollayarak, ‘Hoca hanım sakın üzülmesin, Milli Eğitim olarak bu okulu yaptıracağız ve hoca hanımın ablasının adını o okula vereceğiz’ diye Vali Bey bir heyet yolladı. Şu anda sizlerin aracılığı ile kendisine sonsuz teşekkür ediyorum, her zaman arkamda durdu ve duracağına da inanıyorum. Beni üzen taraf şu oldu: Kilimli'den bu işin içerisinde olan hiç bir fert bana bilgi vermedi ve bana ‘geçmiş olsun’ demedi. Tabi bu bazı konuları beynimde canlandırmaya başladı. ‘Neden, niçin?’ diye düşünmeye başladım. Sonra okulun Erol Yaşa'ya verildiğini duydum. Erol Bey'i önceden tanırım, çok severdim de birçok ev yaptırdı, ama o ev yaptırırken iflas etme olayı oldu. Birçok kişi mağdur oldu. Ben o arada ‘Erol Bey çok iyidir, Erol Bey böyle bir şey yapmaz’ diye onu müdafaa ettim ve hala da inanıyorum. Tabi böyle olunca çok sarsıldım. Bu işin içerisinde olan ilgililer ile konuştum. Kendi kendime de şöyle dedim: Ben Erol'u seviyorum, sevgi başka alışveriş başka. Ben Erol'a okulun yapımını vermezdim. Çünkü geçmişini biliyorum. Ama okulu Erol'a kim verdi? Bunu bir türlü öğrenemedim. Hiç kimse bana bunun yanıtını vermedi.”

"NE KONUŞACAĞIM, PARAM YOK Kİ…"

“Benim içime bazı kuşkular düştü. Yanıma gelenler bana ‘mahkemeye dava aç’ dediler, benim yetişme tarzıma göre hiç bir şey öğrenmeden öyle bir hadiseyi canlandırmak istemedim. ‘Bu işin içinde olanlar ile konuşayım, gerekli nedeni öğreneyim’ dedim. Erol Bey'i defalarca telefon ile aradım, ama cevap vermedi. Sonra ailesi ve arkadaşlarına, ‘Söyleyin, Erol Bey ile konuşmak istiyorum’ dedim. ‘Ne konuşacağım, param yok ki’ diye bir yanıt vermiş onlara, beni aramadı. Bu sırada okulu Erol Bey'e verenlerde bana, ‘hocam böyle böyle oldu’ diye bir bilgi iletmediler. O aralar ilgilenecek halim yoktu, aşırı üzgündüm. Zamanla benim bu olayım duyulmuş ve bir avukat benimle görüşmek istedi, tanıştım, kendisi ile görüştüm. Çok saygıdeğer birisi, hikayemi dinledikten sonra bana şöyle dedi: ‘Hoca hanım, sizi takdir ediyorum, böyle bir ailenin çocuğu olduğunuz için, dava açalım, size şunu bütün kalbimle söylüyorum, ben sizden hiç bir ücret talep etmeyeceğim’ dedi. Teşekkür ettim, ‘düşüneyim’ dedim.”

"BU OLAYIN İÇİNDE KİMİN OLDUĞUNU BİLİYORUM"

“Bir diğer yandan ötekilere de acıyorum, isimleri daha çok lekelenecek. Olaylar daha bir meydana gelecek. Yine bir bekleme safhasına girdim. Allah razı olsun, Sayın Valimiz ile görüşmeler yaptım, Vali Bey'im okulun yapılacağını, ama şu arada bütün çalışmalar Güneydoğu'ya yapıldığını, ama yine de bu okulun yapılacağını söyledi. Yine beni ferahlattı. Ama ‘şu anda mutlu musunuz?’ deyin, değilim. Neden değilim, ben buradaki özel çocuklara sık sık gidiyordum, ziyaret ediyordum, onlar ile vakit geçiriyordum, ama şimdi kaldıkları okula gidemiyorum. Çünkü gittiğim zaman veliler ve çocuklar, ‘Teyze, okulumuz ne zaman yapılıyor?’ dedikleri vakit onlara karşı çok suçlu oluyorum. Bir çocuğa oyuncak verirsiniz, onu elinden alınca mahcup olur ya o çocuklar da öyle mahzun oluyor. Onları öyle heveslendirdiğim, o anne-babayı mutsuz ettiğim için üzülüyorum ve o çocukların yanına gidemiyorum. Halbuki benim arzum, niyetim ölene kadar o çocuklar ile beraber olmaktı. Onlara destek olmaktı. Sonucun ne olacağını bende bilmiyorum. Allah'ıma havale ediyorum. Ben Kilimli için çocuklarımız için fedakarlıkta bulundum. Yerine göre gezmedim, yerine göre yemedim. Bu insanlar bunu nasıl yaptılar? Nasıl yediler? Bunun meydana çıkmasını istiyorum. Konuşsunlar, bilgi versinler, bu olay saklanmaz, er-geç meydana çıkacak. Bu olayın içinde kimin olduğunu biliyorum, ama isimlerini şimdi vermeyeceğim, zamanı gelince açıklamayı yaparız. Allah onları ıslah etsin, vicdan azabı çeksinler ve açıklamada bulunsunlar.”

"O DA KOMPLOYA GELDİ"

“Müteahhit ile ben görüşmedim, ama müteahhidi tanıyorum. Bana böyle bir şey yapacağını asla düşünemezdim ve öyle tahmin ediyorum, o da bir komploya geldi. Ben okulu yaptıracağım zaman Sayın Valimiz, Milli Eğitim ile bir anlaşma imzaladık. Anlaşmayı imzaladıktan sonra bana okulu bu müteahhide verildiği söylendi. Ben o zaman zaten ‘okul yapılacak’ diye çocuk gibi mutluydum. ‘Tamam’ dedim. Para Ziraat Bankası’ndaydı. Ziraat Bankası’na gittik. Banka Müdürü, ‘Parayı direkt olarak vermeyelim, ipotek edelim. İpotekten Erol Bey alsın’ dedi. ‘Tamam’ dedik, öyle de yaptık, imzaladık. Bankadaki Para Erol Bey'e verildi ve her ay belirli bir miktar ödemesi gerekiyordu. İpotekten sonra, nasıl oldu bilmiyorum. 500 bin TL’ydi anlaştığımız, o kadar param vardı, ama 30 bin TL kadar bir eksik vardı, ben onu tedarik ettim, elden yine kendisine verdim. O arada bana çok teşekkür etti. Hatta bir gün arabası ile aldı, ‘Hoca hanım, annemin, babamın bana yapmadığı iyiliği sen yaptın, birçok ipotek olan evimi ipotekten kurtardım’ dedi. Bende mutlu oldum tabi, çünkü benim içimde hiçbir art düşünce yok. ‘Erol inşaata başlayacağız değil mi?’ diye sordum, ‘Tamam hocam. Başlayacağız’ dedi. Bu olay olduktan sonra ilgililere sordum: ‘Okulu Erol'a kim verdi?’ Çünkü ben biliyorum. Bir havuza atılacak para, havuzdan ihaleye çıkacak falan ama kimse çıkıp da ‘okulu Erol'a şu verdi’ demedi bana. İlk önce bana ‘siz verdiniz’ dediler. ‘Hayır, ben vermedim’ dedim. Bu işin içerisinde olan, mevki sahibi kişiler bana okulu Erol'a ‘şu verdi’ diye bir bilgi vermediler. İçimde daima bir kuşku var, bu işin içerisinde olanlar, bu meseleyi biliyorlar ve danışıklı dönüşlü bir iş olduğunu biliyorum.”

Editör: Pusula Gazetesi